Ceza Genel Kurulu 2017/239 E. , 2017/481 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanık ... hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüs ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından açılan kamu davalarında yapılan yargılama sonucu Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince 02.07.2007 gün ve 19-213 sayı ile; sanığın eyleminin taksirle yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCK"nun 89 ve 73. maddeleri gereğince şikâyet yokluğu nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmiş; 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan ise aynı Kanunun 13/3; TCK"nun 62, 53, 58, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, müsadereye ve mahsuba hükmedilmiştir. Hükümlerin sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.11.2011 gün ve 3644-6762 sayı ile;
“...a) Taksirle yaralama suçundan kamu davasının düşürülmesine ilişkin hüküm yönünden; sanık, mağdure ve tanıkların olay yerinde hazır edilerek ve uzman bilirkişinin katılımı sağlanarak tatbiki ve temsili keşif yapılıp bilirkişi raporu alındıktan sonra, mağdureye ait tüm tedavi evraklarıyla birlikte dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilerek, yaraların nahiye ve trajesine göre atış mesafesi ve yönü ile sanığın savunmasında belirttiği şekilde, silahın mağdurenin elinden alındığı sırada ateş alması halinde kazaen mevcut yaralanmanın oluşup oluşmayacağı hususlarında rapor alınıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,
B) 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hüküm yönünden; 5237 sayılı TCK"nun 58. maddesinin uygulanması sırasında denetime olanak verecek şekilde tekerrüre esas alınan mahkûmiyet hükmünün hüküm fıkrasında gösterilmesi gerektiğinin düşünülmemesi..." isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 23.12.2013 gün ve 19-428 sayı ile, bozma kararına direnmiştir.
Bu hükümlerin de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.04.2015 gün ve 125669 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 339-681 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.03.2017 gün ve 214-673 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında eksik araştırma ile düşme hükmü kurulup kurulmadığının;
2- 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan, 5237 sayılı TCK’nun 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilirken tekerrüre esas alınan ilamın hüküm fıkrasında gösterilmesinin gerekip gerekmediğinin;
Belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, ilk hükümde direnilmesine karar veren yerel mahkemenin hüküm fıkrasını yeniden kurma zorunluluğunun bulunup bulunmadığı ve direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle önceki hükümde direnilmesine karar verilmesiyle yetinilip yeni bir hüküm de kurulmadığı anlaşılmaktadır.
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağından kuşku yoktur.
Öte yandan; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre, bir hüküm bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken, 5271 sayılı CMK"nun 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması ve direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi zorunlu olup, aksi hâl 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308. maddesi uyarınca mutlak hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanununun 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanunun 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmalıdır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.01.2014 gün ve 489-12 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan bozulmakla tamamen ortadan kalkan önceki hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, CMK"nun 223, 230 ve 232. maddeleri uyarınca verilen kararın ne olduğu da belirtilmemiş ve kararda bulunması zorunlu olan "hüküm" kısmı eksik bırakılmıştır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, saptanan bu usulü nedenlerden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.12.2013 gün ve 19-428 sayılı direnme hükmünün, yasal ve yeterli direnme gerekçesi içermemesi ile usul ve kanuna uygun olarak hüküm kurulmaması isabetsizliklerinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.11.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.