
Esas No: 2015/17555
Karar No: 2017/3835
Karar Tarihi: 27.03.2017
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/17555 Esas 2017/3835 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ..."in eşi, diğer davalı ..."in ise kayınpedederi olduğunu, davalı ... ile evlenirken kendisine hediye edilen ziynet eşyalarının davalılar tarafından elinden alınarak harcandığını ve bir daha kendisine iade edilmediğini, evlilik sırasında düzenlenen çeyiz senedine açıkça bu ziynet eşyalarının yediemin olarak davalılara teslim edildiğinin yazıldığını, kendisinin çeyiz senedinde yazılı bu ziynet eşyalarını alamadan evden ayrılmak zorunda kaldığını belirterek, nitelikleri itibari ile tek tek sayılan ziynet eşyalarının aynen ya da bunun mümkün olmaması halinde bedelinin davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ..., dava konusu ziynet eşyalarının kendisinde olmadığını, davacının evlilik süresince birkaç kez evden kaçarak ailesinin yanına gittiğini ve her defasında da ziynet eşyalarının yanında götürdüğünü, öyle ki davacının ziynet eşyalarını sürekli üzerinde taşıdığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Davalı ..., husumetin kendisine yöneltilemeyeceğini, davacı ile davalı oğlunun evlendikten sonra ayrı bir evde ikamet ettiklerini ve ziynet eşyalarının hiçbir şekilde kendisinde bulunmadığını, kaldı ki davacı tarafça sunulan çeyiz senedinde de, davacının ziynet eşyaları üzerinde istediği şekilde tasarruf yetkisi bulunduğunun açıkça görülebileceğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı tarafın dava konusu ziynet eşyalarının elinden alındığı ve harcandığı yönündeki iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Somut olayda, davacı ile davalılardan Halit"in evlenmeleri sırasında 16.04.2004 tarihli “gelinlik altın ve eşya senedi” başlıklı bir belge düzenlendiği, bu senette bir kısım ev (çeyiz) eşyaları ile 9 adet bilezik, 1 çift küpe, 2 adet altın yüzük ve 1 adet saat niteliğindeki ziynet eşyalarının, davacı ... ile davalı ..."in evlenmesi nedeniyle, gelin ve damat yakınları tarafından davacı ..."ya hediye edildiği, bu eşyaların davacı ... tarafından, davalı ve ailesi ile birlikte yaşayacakları eve getirildiği ve davalı ... ile davalı ..."e yediemin sıfatı ile teslim edildiği, davacının bu eşyaları kullanmakta serbest olduğu, bu eşyaların evde zayiinden yediemin olarak davalı ... ile davalı ..."in sorumlu olacağının yazılı olduğu bu belgenin davacı ve davalılar ile şahitler tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
6100 sayılı HMK m.189/3 maddesi(1086 sayılı HUMK mad. 287) "Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz " hükmünü amirdir. Aynı Kanunun m.200/I maddesi " senetle ispat" (1086 sayılı HUMK mad. 288) ve 200/II (1086 sayılı HUMK mad. 289) maddesinde de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir. Yine Aynı Kanunun m.201 maddesinde de (1086 sayılı HUMK mad. 290); "Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler … liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz." denilmekte; 203.maddesinde de (1086 sayılı HUMK mad. 293); "senetle ispat zorunluluğunun istisnaları" düzenlenmiş ve hangi hallerde tanık dinlenebileceği belirtilmiştir.
Eldeki dava mehir senedinden dolayı ziynet eşyalarının bedellerinin tahsili istemine ilişkin olduğuna göre, konunun ispat hukuku açısından ele alınması gerekir.
Dava konusu ziynet eşyaları taraflar arasında senede bağlanmış olup davalıları bağlar. Taraflar arasında düzenlenen çeyiz senedinde açıkça, davacı kadına ait olduğu kabul edilen ziynet eşyalarının yediemin sıfatı ile davalılara teslim edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla çeyiz senedindeki bu beyanların aksini, ziynet eşyalarının davacıda olduğu iddiasını davalılar ispatlamakla yükümlüdür.
Mahkemece; uyuşmazlıkta ispat külfetinin davalı tarafta olduğu gözetilmeksizin, davacının dava konusu ziynet eşyalarının elinden alındığı ve harcandığı iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; "gelinlik altın ve eşya senedi" başlıklı belgede yazılı tüm hususlar değerlendirilerek, burada yazılı hususların aksinin ispatı yönünden ispat külfetinin davalılarda olduğu kabul edilerek, sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.