4. Hukuk Dairesi 2019/2009 E. , 2021/1204 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
NUMARASI : 2018/1934-2019/53
MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
NUMARASI : 2013/404-2018/42
Davacı B.. V.. vekili Avukat ... tarafından, davalı M.. H.. aleyhine 04/09/2013 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 20/02/2018 günlü karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; kararın istinaf kanun yoluna tabi olmaması nedeniyle Yargıtaya gönderilmek üzere dosyanın mahalline geri çevrilmesine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince verilen 01/02/2019 günlü kararı ile bu karara karşı davacı vekilinin temyiz başvurusu üzerine kararın kesin olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince verilen 04/03/2019 günlü ek kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, daha önceden belirlenen 16/03/2021 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davacı vekili Avukat Destina Kantik ile karşı taraftan davalı kurum vekili Avukat Dilara Güven geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Davacı cemaat vakfı; İstanbul ili, Bakırköy ilçesi,Yenimahalle, 1082 ada, (eski 18 ada), 53 parsel sayılı taşınmazın, maliki... tarafından 01/08/1963 tarihinde kendilerine vasiyet edildiğini, vasiyetçinin 17/08/1968 tarihinde vefatı üzerine mirasçıları tarafından İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1969/95 esasında açılan tenkis davası sonucu 30/06/1961 tarihli karar ile taşınmazın 1/4 hissesinin mirasçılarına, 3/4 hissesinin vakfa kaldığını, esasen 2762 sayılı Vakıflar Kanunu"na göre vakfın tüzel kişiliği haiz olmasına karşın, vasiyetnamenin tenfizi için İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1968/182 esasına kayden açtıkları davada V.. M..nün kiliselerin tüzel kişiliğinin bulunmaması nedeniyle mal iktisap edemeyecekleri yönündeki hukuki dayanaktan yoksun yazısı nedeniyle tenfiz taleplerinin reddine 27/09/1972 tarihinde karar verildiğini, Yargıtay 2. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşen bu mahkeme kararı uyarınca vasiyete konu taşınmazın tamamının vasiyetçinin mirasçılarına intikal ettiğini, daha sonraki aşamada cemaat vakıflarının mal edinebileceklerine ilişkin 5737 sayılı Kanun"un geçici 7. ve 11. maddeleri uyarınca davaya konu taşınmazla birlikte dava dışı diğer taşınmazlarının da vakıf adına tescili/bedelinin ödenmesi için V.. M..ne yaptıkları idari başvurunun 22/01/2013 tarihli kararla reddedildiğini, hukuki sürecin hatalı işlemesi sonucu vakfa vasiyet edilen taşınmazın ¾ hissesinin ilkin mirasçılara, daha sonra 3. kişilere geçtiğini, ¾ hissenin resmi olarak satışı konusunda 3. kişilerin kötüniyetli olduklarının belirlenememesi nedeniyle hissenin kaim olan bedelini talep etmek zaruretinin hasıl olduğunu, açıklanan süreçte mahkemelerin tek başına
sorumlu olmadığını, zira mahkemelerin hatalı karar vermelerinde mahkemelere yanlış bilgi verilmesi ya da delillerin tamamının gönderilmemesinin etkili olduğunu, 5737 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. ve 11. madde düzenlemeleriyle kısmen de olsa yaşanan haksızlıkların tazmin edilmesi sağlanarak mal edinmelerinin güvence altına alındığını, vasiyetçinin vasiyetinin halen geçerli olduğunu, yaşanan süreçte hak kaybından doğan diğer zararları talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla, bu aşamada tescilin mümkün olmaması nedeniyle davaya konu taşınmazın ¾ hissesinin bugünkü değeri olan 1.000.000,00 TL nin tazminat olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, davanın vasiyetçinin mirasçılarına yöneltilmesi gerektiğini, davaya konu taşınmazın 5737 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesi kapsamında bulunmadığını, taşınmazın davacının mülkiyetine geçmediği gibi Devletin veya vakıflar idaresinin malı da olmadığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince; davaya konu taşınmazın Hazine veya V.. M.. adına tapuda kayıtlı olma koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle 5737 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesinin 2. fıkrasının uygulanmasını gerektiren bir haksız el koymanın söz konusu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesince; hâkimin kusurundan kaynaklı tazminat davası olarak nitelendirilen davanın istinaf kanun yoluna tabi olmadığı gerekçesiyle, Yargıtay ilgili hukuk dairesine gönderilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine kesin olarak 01/02/2019 tarihinde karar verilmiş; bu karara karşı davacının temyiz başvurusu, bölge adliye mahkemesince verilen kararın kesin olduğu gerekçesiyle 04/03/2019 tarihli ek kararla reddedilmiştir. Bölge adliye mahkemesinin her iki kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, B.. V.. tarafından açılan 5737 sayılı Kanun’un geçici 7. ve 11. maddelerine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Dava dilekçesinden de açıkça anlaşıldığı gibi, davadaki istemin 6100 sayılı HMK’nın 46. maddesinde düzenlenen hakimin hukuki sorumluluğundan kaynaklı tazminat istemiyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; bölge adliye mahkemesince verilen 04/03/2019 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verilerek davacının bölge adliye mahkemesince verilen 01/02/2019 tarihli karara yönelik temyiz isteminin incelenmesine geçilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince davanın hukuki nitelendirmesinde hata yapılmış olup, davacının istinaf başvurusu uyarınca işin esasının incelenmesi gerekirken, yukarıda açıklanan yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmesi doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 371/1-a maddesi gereğince BOZULMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE ve davacı yararına takdir olunan 3.050,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.