![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2016/8949
Karar No: 2018/8054
Karar Tarihi: 16.10.2018
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/8949 Esas 2018/8054 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, Davacı SGK sigortalısı .... asıl işveren ... Mühendislik adi ortalığının sıva işçilik işini yapan taşeronu ... Yapı Malz. İnş. Dek. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. işyerinde çalışmaktayken 13.06.2006 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefatı dolayısı ile hak sahiplerine bağlanan gelirlerin tahsili talebidir.
Mahkemece verilen hükmün davacı kurum ve davalılardan ... ve ... avukatları tarafından temyiz edildiği, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklık sözleşmesi, yeni bir hukuki varlığa vücut vermez, meydana gelen topluluğun bir bütün olarak medeni hakları kullanma yeteneği yoktur. Ortaklık dava ve taraf ehliyetine sahip olmadığı gibi, ona karşı da, dava açılamaz. Ortaklığı ilgilendiren haklar ve borçlar bakımından bütün ortakların birlikte davacı ve davalı olarak katılmaları gerekir. Temyiz talebinde bulunan davalı ... ve ..."ın asıl işveren ... Mühendisliğin hissedarları olduğu, hükme esas teşkil eden 21.05.2014 tarihli Bilirkişi raporunda Adi ortaklık olan asıl işveren Petek mühendisliğe % 20 oranında kusur atfedildiği, %20 kusur oranın davalılar... ve ..."ın gerçek kişilerden teşekkül ettiği gözetilerek kusur oran ve aidiyetinin bu çerçevede belirlenmesi gerektiği dikkate alınarak belirlemenin yapılmadığı ,
Taşeron- davalı ... Yapı Malz. İnş. Dek Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili ... Asliye Ceza Mahkemesinin .... Esas sayılı dosyasında asli kusurlu olarak hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararının bulunduğu ise de, diğer taraftan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof. Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 01.02.2012 gün 2011/19-639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 03.02.2009 gün ve 2009/4-13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 06.04.2010 gün ve 2010/2-76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmüne göre, kusurun takdiri ve zarar miktarının tayini hususunda hukuk hakimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de ceza mahkemesinde saptanan maddi olgularla bağlı olduğundan, mahkumiyetin kesinleşmesi halinde mahkum olanlara az da olsa bir miktar kusur verilmesi gerekmektedir.
Ceza davasında tespit edilen kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından, mahkemece, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile mahkum olanlara da bir miktar kusur verilmesi gerektiği gözetilmeli, olayın meydana gelmesinde sigortalı işçiye verilen kusurun dayanakları yeterince irdelenerek işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, oluşması halinde çelişki de giderilerek hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz eden taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 16/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
E.Ü.G.