Esas No: 2017/116
Karar No: 2017/478
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/116 Esas 2017/478 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 27.06.2013
Sayısı : 93-154
Nitelikli yağma suçundan sanık ..."in beraatine ilişkin, İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2005 gün ve 198-596 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 10.07.2007 gün ve 6043-8651 sayı ile;
"...Dosya içeriğine, yakınanın aşamalardaki tutarlı anlatımına, sanığı teşhisine ve 19-20.5.2004 günlü yer gösterme tutanakları içeriğine göre, sanığın yasa dışı gösteriye katılanlarla birlikte yakınan polis memuruna etkili eylemde bulunup, yakınanı etkisiz hale getirerek tabancasını alıp, daha sonra diğer sanıklara satmak istediği, ancak satamayınca parçalayıp denize atması biçiminde oluşan eyleminin yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 10.12.2009 gün ve 34-365 sayı ile; sanığın 5237 sayılı TCK"nun 148/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiş, bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 01.04.2013 gün ve 19596-6615 sayı ile;
"...Sanığın olay günü katıldığı mitingden sonra kalabalık bir grup ile birlikte aynı yerde görevli olan yakınanın üzerine çullandığı, kalkmaya çalışan yakınana sanığın sopayla vurup onu tekrar yere düşürdüğü, yerdeki yakınanın kafasının sol tarafına ve sol gözüne kimliği belirlenemeyen kişinin taşla vurup yakınanı kırık oluşacak şekilde yaraladığı, bu esnada sanığın yakınanın elinden beylik tabancasını aldığı, sanığın silahı satamayınca 5 parçaya ayırıp denize attığının anlaşılması karşısında; eylemin 5237 sayılı Yasanın 149/1-a,c madde ve bentlerinde düzenlenen nitelikli yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde anılan Yasanın 148. maddesiyle uygulama yapılması..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi ise 27.06.2013 gün ve 93-154 sayı ile;
"...Tüm dosya kapsamı incelendiğinde sanık ...’in 19.10.2003 tarihinde Bornova ilçesi, ... Caddesi üzerinde düzenlenen bir korsan gösteriye katılıp burada yasa dışı sloganlar atarak toplantının sonuçlanmasını müteakip görevli polis memurlarına saldıran kalabalığın içinde yer aldığı, etrafta bulunan araçlara ve banka ATM cihazlarının tahrip edilmesine karıştığı, bu arada polis memuru ...."nu sopayla yere düşürmek suretiyle ona ait beylik tabancasını alarak kaçtığı, daha sonra bu tabancayı satmak istediği, satamayınca da 4-5 parçaya ayırarak ... Sahil Bulvarı üzerindeki polis evinin karşısından denize attığı, yakalanmasına müteakip silahı attığı yeri güvenlik güçlerine gösterdiği ancak yapılan aramada silahın bulunamadığı, sadece bir adet şarjörün ele geçirildiği, sanığın soruşturma aşamasındaki beyanları, yer gösterme tutanağı ve mağdur beyanından anlaşılmış olup, sanığın şiddet kullanarak mağdurun silahını aldığı, silahı almasında bir örgüte yarar sağlama veya bir örgütün gücünü kullanma unsurlarının mevcut olmadığı, bu şekliyle eyleminin basit nitelikte yağma suçunu oluşturduğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi temyiz incelemesi sonunda sanığın birden fazla kişiyle ve silahla işlendiğini kabul ederek yağmanın nitelikli olduğunu, bu nedenle de nitelikli yağma suçundan ceza verilmesi gerektiğini belirterek mahkememizin kararının bozulmasına hükmetmiştir.
Mahkememiz Yargıtay 6. Ceza Dairesinin nitelikli yağma nitelemesinin olaya uygun düşmediği kanaatinde olduğundan direnme kararı vermiştir.
Olayın oluşu incelendiğinde; olay terör örgütü PKK"nın Türkiye Büyük Millet Meclisinin Irak"a asker göndermesini protesto etmek amacıyla miting yapılması çağrısına uyan terör örgütü sempatizanlarınca yapılan gösteri yürüyüşünde meydana gelmiştir. Sanığın içinde bulunduğu grubun, mahkememizin kabulünde de belirtildiği şekilde Bornova ilçesi ... Caddesi üzerinde yürüyüş halindeyken etrafa saldırarak zarar verdiği, ATM cihazlarını tahrip ettikleri ve bu sırada üzerinde resmi kıyafet bulunan trafik polisini görmeleri üzerine polise saldırmaları, sopayla vurmaları ve taşla yaralamaları sonucu polisin yere düşmesinden sonra sanık ..."ın polisin tabancasını alarak kaçması ve satmaya çalışması şeklinde gerçekleşmiştir. Olayda polisi taşla yaralayarak yere düşürenlerin kimliği belirlenememiş olup, bu kişilerin amacının yağmaya yönelik olduğuna dair hiç bir delil bulunmamaktadır. Olayın oluş şekli göz önüne alındığında terör örgütü adına gösteri yapanların polise saldırmasının amacı devlet görevlisi olması ve sanığın içinde bulunduğu gurubu engellemeye çalışmasıdır. Yağma eylemi anlık olarak gelişmiştir. Bu nedenle polise taşlarla saldıranların amacının yağma olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Sanığın polise vurduğu kabul edilen sopanın pankart sopası olduğu ve saldırı amaçlı olarak yapılmadığı, sopanın ele geçirilememiş olması nedeniyle de silah niteliğinde bulunup bulunmadığı saptanamadığından sanığın eylemin niteliksiz yağma suçu kapsamında kaldığı..." şeklindeki gerekçeyle direnerek ilk hükümde olduğu gibi sanığın basit yağma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.05.2014 gün ve 263128 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 304-1071 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 20.02.2017 gün ve 53-378 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında silahlı örgüte üye olma ile sanıklar Mervan Aksoy, Umran Aksoy ve Gülistan Atılgan hakkında silahlı örgüte yardım etme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri, Özel Dairece sanıklar Mervan Aksoy, Umran Aksoy ve Gülistan Atılgan yönünden onanmak, sanık ... yönünden ise düzeltilerek onanmak suretiyle; sanık Murat Aslan hakkında silahlı örgüte yardım etme ve sanık Nurullah İpek hakkında silahlı örgütün propagandasını yapma suçlarından kurulan beraat hükümleri ise temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında basit yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin basit yağma suçunu mu, yoksa nitelikli yağma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına göre;
Irak"a asker gönderilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen tezkerenin geri çekilmesi amacıyla, 19.10.2003 tarihinde İzmir ili Bornova ilçesi Cumhuriyet Meydanında “savaş karşıtı platformu” tarafından düzenlenen mitingin sona ermesininin ardından sanık ..."in de içinde bulunduğu kalabalık grubun, terör örgütü PKK ve lideri lehine sloganlar atıp pankartlar açması, ellerindeki taş ve sopalar ile çevredeki araçlara ve banka ATM"lerine zarar vermeye başlamaları üzerine görevlilerce söz konusu gruba müdahale edildiği, yakalanmamak için Yüzbaşı İbrahim Caddesi istikametine doğru kaçan ve burada trafik polisi olarak görev yapan mağdur .... ile karşılaşan sanık ve beraberindekilerin, belindeki tabancasını çıkararak kendilerine müdahale etmek isteyen mağdura saldırdıkları, grubun önünde bulunan sanığın elindeki sopa ile mağdura vurduğu, aldığı darbe sonucu yere düşen mağdurun toparlanıp ayağa kalkmaya çalıştığı sırada kimliği tespit edilemeyen bir şahsın elindeki taş ile sol gözüne vurması üzerine mağdurun tekrar yere düştüğü, ardından sanığın mağdurun elindeki tabancayı alarak olay yerinden kaçtığı, aldığı darbeler sonucu bilincini kaybedecek şekilde yaralanan mağdurun hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındığı, kaçan sanığın 17.05.2004 tarihinde Ağrı"da yakalandığı,
Adli Tıp Kurumu İzmir Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapora göre; mağdurun sol göz üst ve alt kapağında ileri derecede koyu mor renkte ekimoz ve ödem, sol kaş üzerinde dikiş atılmış raddi yara ile kafa sağ parieto oksipital saçlı deri muhitinde şişlik bulunan yaygın sefal hematom, sol orbita medial duvarında parçalı kırık ile frontal sinüs sağ tarafında lineer kırık hattı tespit edildiği, mevcut durumunun hayati tehlike arz etmeyip, yirmibeş gün mutad iştigaline engel teşkil ettiği,
17.05.2004 tarihli fotoğraflı teşhis tutanağında; mağdurun, kendisine gösterilen farklı kişilere ait fotoğraflar arasından sanığın fotoğrafını gösterip kolluk ifadesinde eşkâl bilgilerini belirttiği ve olay günü kendisine saldıran şahsa benzediğini, ancak olayın üzerinden zaman geçtiği için tam olarak teşhis edemediğini, 19.05.2004 tarihli ifadeli canlı teşhis tutanağında ise; mağdurun sanığı net olarak teşhis ederek 19.10.2003 tarihinde kendisine taş ve sopa ile saldıran grubun içinde sanığın da yer aldığını ve kendisini darp edip tabancasını gasp ettiğini beyan ettiği,
20.05.2004 tarihli yer gösterme ve arama tutanağında; sanığın, mağdura ait tabancayı parçalayarak İzmir Polisevinin karşısından denize attığını söyleyerek attığı yeri göstermesi üzerine söz konusu yerde dalgıçlar tarafından su altında yapılan aramada, üzerinde "PB CAL 9 PARA Made In Italy" ibaresi bulunan, yüzeyi paslanmış bir adet tabanca şarjörün bulunduğunun belirtildiği,
Mağdur .... kollukta; 19.10.2003 tarihinde Bornova ilçesi Gediz Caddesi ile Fatih Caddesinin kesiştiği kavşakta görevli olduğunu, saat 17.00 sıralarında haber merkezinden 45-50 kişilik bir grubun taş ve sopalar ile çevredeki araçlara ve iş yerlerine zarar verdikleri yönünde anons geçildiğini, birkaç dakika sonra yanına yüzlerinde puşi, ellerinde taş ve sopalar bulunan bir grubun gelerek üzerine çullanıp kendisini darp etmeye başladıklarını, bu sırada 20-25 yaşlarında, kısa siyah saçlı, esmer, 170-175 cm. boylarında, üzerinde siyah ya da koyu lacivert çizgili beyaz tişört ve siyah pantolon bulunan bir şahsın elindeki sopa ile kendisine vurduğunu, aldığı darbe sonucu yere düştüğünü, ayağa kalkmaya çalıştığı esnada yüzü puşi ile örtülü başka bir şahsın elindeki taş ile sol gözüne vurduğunu, tekrar yere düştüğünde gruptaki diğer şahısların da vücudunu tekmelediklerini, aldığı darbeler sonucu bayıldığını, hastanede kendisine geldiğinde bu grup tarafından tabancasının gasp edildiğini anladığını, mahkemede; kolluk ifadesini tekrar ettiğini, kendisine saldıran şahısların yüzlerinde puşi bulunduğunu ancak emniyette hem fotoğraftan hem de canlı olarak teşhis ettiği sanığın yüzünün açık olduğunu, olay günü kendisine saldıran grubun içinde yer alan sanığın, kendisine ilk olarak sopa ile vurup yere düşüren kişi olduğunu,
İnceleme dışı sanık Mervan Aksoy soruşturma evresinde; Azadiye Welat adlı gazetede çalışan sanığı tanıdığını, tarihini hatırlamadığı bir gün iş yerine gelip cep telefonu satın alan sanığın, kendisine beyaz renkli bir tabanca göstererek satın almak isteyip istemediğini sorduğunu, istemediğini söylemesi üzerine sanığın iş yerinden ayrıldığını, söz konusu tabancanın polis tabancası olduğunu bilmediğini, tabancanın denize atılmasına ilişkin bir bilgisinin bulunmadığını, kovuşturma evresinde; sanıktan tabanca alıp saklamadığını, sanığın kendisine tabanca bırakmak istediğini ancak kabul etmediğini, tabancanın kime ait olduğunu bilmediğini,
İnceleme dışı sanık Umran Aksoy soruşturma evresinde; sanığı tanıdığını, olay günü kendisini arayıp görüşmek isteyen sanık ile Kadifekale"de buluştuklarını, sanığın yanında getirdiği bir tabancayı kendisine satmayı teklif ettiğini, ancak bu teklifini geri çevirdiğini, bu tabancanın polisten gasp edilen tabanca olduğunu bilmediğini, sanığın, abisi inceleme dışı sanık Mervan"a saklaması için tabanca vermediğini, tabancanın denize atılmasına şahit olmadığını, kovuşturma evresinde; sanığın kendisine saklaması için tabanca vermediğini,
İnceleme dışı sanık Gülistan Atılgan soruşturma evresinde; sanık ile aynı gazetede çalıştıklarını, 19.10.2003 tarihinde yapılan mitinge katıldığını, mitingden birkaç gün sonra sanığın kendisine, miting sonrası yürüyüş yaptıkları sırada bir polisin beraberlerindeki bayana vurmak istemesi üzerine polisi darp edip üzerindeki tabancayı aldığını söylediğini, kovuşturma evresinde; soruşturma evresindeki beyanlarını kabul etmediğini, okuma yazması olmadığı için tutanakları okumadan imzaladığını,
İnceleme dışı sanık Murat Aslan; PKK mensubu olan sanığı tanıdığını, sanık ile birlikte polis memuruna ait tabancayı parçalayıp denize atmadığını, sanığın beyanlarını kabul etmediğini,
İnceleme dışı sanık Nurullah İpek; sanığı tanımadığını, gasp edilen tabancaya ilişkin hiçbir bilgisinin bulunmadığını,
Beyan ettikleri,
Sanık ... kollukta; 2002 yılında İzmir"e gelerek Azadiye Welat adlı gazetenin temsilciliğini üstlendiğini, kürt sorununun çözümüne ilişkin olarak legal faaliyetlerde bulunduğunu, Irak"a asker gönderilmesi için çıkarılmak istenen tezkereyi protesto amacıyla 19.10.2003 tarihinde savaş karşıtı platform tarafından Bornova Cumhuriyet Meydanında düzenlenen mitinge inceleme dışı sanık Gülistan ile birlikte katıldıklarını, mitingin bitiminde kalabalık bir grup oluşturup Öcalan ve PKK lehine sloganlar atarak yürümeye başladıklarını, topluluğun bir süre sonra banka ATM"lerine zarar verdiklerini, kaldırım taşlarını sökerek polis araçlarına fırlattıklarını, görevlilerin olaylara müdahalesi üzerine kendisinin ve beraberindeki yaklaşık 25-30 kişilik grubun ana topluluktan ayrılıp farklı bir istikamete doğru yürümeye devam ettiklerini, sloganlar atarak yürüdükleri sırada trafik polisi olan mağdur ile karşılaştıklarını, grubun en önünde kendisinin bulunduğunu, mağdurun kendilerine engel olmak istemesi üzerine arkasında bulunan tanımadığı bir şahsın elindeki sopa ile mağdura vurduğunu, bu esnada kendisi ile mağdurun yaka paça olduklarını ve birlikte yere düştüklerini, mağdurun tabancasını göğsünde hissetmesi üzerine tabancayı mağdurun elinden aldığını, diğer şahısların ise yerdeki mağdura tekme atıp taş ile saldırdıklarını, mağdurun aldığı darbeler sonucu bayıldığını, tabancayı beline sokarak olay yerinden kaçtığını, aynı gün inceleme dışı sanıklar Mervan ve Umran ile buluşup kendilerine başından geçenleri anlattığını, tabancayı saklaması için inceleme dışı sanık Mervan"a verdiğini, birkaç gün sonra inceleme dışı sanık Mervan"ın tabancayı satmayı teklif etmesi üzerine adı geçene karşı güveninin azaldığını ve tabancayı alıp çalıştığı gazetenin bürosuna sakladığını, 2003 yılının Ramazan ayında inceleme dışı sanık Murat"a saklamış olduğu tabancadan söz ederek bundan kurtulmak istediğini söylediğini, inceleme dışı sanık Murat ile birlikte beş parçaya böldükleri tabancayı İzmir Polisevinin karşısından denize attıklarını, mahkemede; atılı suçlamayı kabul etmediğini, mağdurun tabancasını gasp edip denize atmadığını, kolluk ifadesini kabul etmediğini, bozmadan sonra yapılan oturumlarda; mağdur ile birlikte yere düştüklerini, mağdurun tabancasını göğsünde hissetmesi üzerine panik halinde tabancayı aldığını, mağdura taş ya da sopa ile vurmadığını, olay anında mağdura vuran diğer kişilerin amaçlarının tabancayı almak olmadığını, kendisini mağdurdan kurtarmaya çalıştıklarını savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK"nun 148. maddesinde yağma suçu; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesinde; "Hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunun oluşabilmesi için mağdurun rızasının cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya alınmasına karşı koyamamalıdır. Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur. Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir" açıklamasına yer verilmiştir.
149. maddede de yağma suçunun; "Silâhla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, birden fazla kişi tarafından birlikte, yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, gece vakti, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla" işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Yağma suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın, elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle alınması veya mağdurun malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması gerekir. Cebir ya da tehdit, bir kişiyi malını teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak amacıyla yapılmalıdır. Cebir ya da tehdidin belirtilen amaçla ve bu şekilde gerçekleştirilmesi, yağmayı mal varlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayırmaktadır.
Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla gerçekleştirmiş olması gerekir. Cebir veya tehdit ile malın alınması veya verilmesi arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yağma suçunun oluşabilmesi için, baştan beri yağma amacıyla hareket eden failin, eylemin başında veya ortasında cebir veya tehdit kullanmasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan cebir veya tehdidi kullanmasıdır.
Yağma suçu, bir kişinin malını cebir veya tehdit kullanarak almak suretiyle işlenmiş sayılacağından, unsurları itibarıyla hem zilyetliğe, hem de kişi hürriyetine yönelik bir suçtur. Ancak kişi hürriyetine yönelen saldırı, mal aleyhine işlenen suçun gerçekleşmesi bakımından bir araç niteliğinde bulunduğundan, bu suç sonuç itibariyle "mal aleyhine" işlenen bir suçtur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusunda yapılan değerlendirmede;
19.10.2003 tarihinde Irak"a asker gönderilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen tezkerenin geri çekilmesi amacıyla düzenlenen mitinge katılan sanığın, mitingin sona ermesinden sonra toplanan gösterici grubuna dahil olarak silahlı terör örgütü PKK ve lideri lehine sloganlar atmaya başladığı, bir süre sonra taş ve sopalar ile çevreye zarar vermeye başlamaları üzerine kolluk görevlilerince söz konusu gruba müdahale edildiği, görevlilerden kaçmaya başlayan sanık ve beraberindekilerin Yüzbaşı İbrahim Hakkı Caddesinde görevli mağdur ile karşılaştıkları, göstericilerin kendilerine müdahale etmek isteyen mağdurun üzerine çullandıkları, grubun en önünde bulunan sanığın elindeki sopa ile mağdura vurduğu, aldığı bu darbe sonucu yere düşen mağdura ayağa kalkmaya çalıştığı sırada kimliği tespit edilemeyen ve yüzünde poşi bulunan bir şahsın elindeki taş ile vurması üzerine tekrar yere düştüğü, bu şekilde sanık ve birlikte hareket eden diğer kişi mağdura cebir ve şiddet uygulayarak onu malını koruyamayacak duruma soktuktan sonra elindeki tabancayı alan sanığın olay yerinden kaçtığı, yağmaladığı tabancayı satamayan sanığın bir süre sonra söz konusu tabancayı beş parçaya bölerek denize attığı olayda; mağdurun aşamalarda istikrarlı şekilde, kalabalık bir grubun üzerine çullanmasından sonra sanığın elindeki sopa ile kimliği tespit edilemeyen şahsın ise, taş ile kafasına ve yüzüne vurup yere düşmesinden sonra sanığın elindeki silahı aldığını beyan etmesi, bu beyanlarının doktor raporları ile desteklenmesi, inceleme dışı sanık Gülistan"ın soruşturma evresinde mağdurun beyanları ile uyumlu şekilde sanığın kendisine bir polisi darp edip üzerindeki tabancayı aldığını söylemesi, sanığın da mensubu olduğu silahlı terör örgütü PKK üyelerinin, kendilerine müdahale ederek örgütsel faaliyetlerini engellemek isteyen kolluk görevlilerini etkisiz hale getirdikten sonra üzerlerindeki silahları almasının örgütün genel amacına uyan bir eylem türü olması ve ağır şekilde yaraladıkları polis memurunu kendilerine ateş edebilecek bir durumda silahını almadan o haliyle bırakmalarının beklenememesi karşısında; sanığın mağdura sopa ile vurmadığına ilişkin savunmasına itibar edilemeyeceği gibi ele geçirilemeyen taş ve sopanın, mağdurdaki yaralamanın niteliği gözetildiğinde, TCK"nun 6. maddesi uyarınca saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli silah kapsamında sayılmasına engel teşkil etmeyeceği, bu haliyle sanığın elindeki sopayla ve birden fazla kişi ile birlikte mağdura vurup, savunma imkanını ortadan kaldırdıktan sonra tabancasını almasının TCK"nun 149. maddesinin (a) ve (c) bentlerindeki nitelikli yağma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.06.2013 gün ve 93-154 sayılı direnme hükmünün, sanığın eyleminin nitelikli yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek basit yağma suçundan hüküm kurulması ve 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden, aleyhe yönelen temyiz olmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine göre ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulması kaydıyla BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.11.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.