
Esas No: 2016/6218
Karar No: 2018/8028
Karar Tarihi: 16.10.2018
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/6218 Esas 2018/8028 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
.......
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 13.06.2007 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin sermaye değerli gelir ve yapılan yardımlar nedeniyle oluşan Kurum zararının tahsili istemiştir.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki, “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereğince, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. ve 87. maddeleridir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır.
Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmüne göre, kusurun takdiri ve zarar miktarının tayini hususunda hukuk hakimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de ceza mahkemesinde saptanan maddi olgularla bağlı olduğundan, mahkumiyetin kesinleşmesi halinde mahkum olanlara az da olsa bir miktar kusur verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, tarafları ve konusu farklı olan sigortalının/haksahiplerinin açtığı tazminat dosyasında verilen karar, rücuan tazminat davalarında kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla o dosyada alınan kusur raporu da eldeki davada kesin delil teşkil etmeyecektir. Şayet, kesinleşmiş ise ve iş sağlığı ve işçi güvenliği konularında ayrıntılı irdelemeler içeriyorsa ancak, güçlü delil teşkil edebilir. Nitekim bu husus, Yargıtay"ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan hukuki ve maddi olgular ışığında mahkemece, öncelikle dava konusu olay hakkında açılan ceza davası ve tazminat davası varsa celp edilerek, incelenmeli, şoför olarak çalışan sigortalının, arızalı aracını bıraktıktan sonra başka bir araç almaya giderken yerlerin ıslak, yağlı ve kaygan olmasından dolayı düşmesi sonucu mu yoksa, araca inip binerken basamaktan kayması sonucu mu iş kazası olayının meydana geldiği, başka bir deyişle iş kazasının garajın neresinde, hangi bölümünde ve nasıl olduğuna ilişkin maddi olgu yöntemince araştırılıp belirlenmeli, sonucuna göre kusur aidiyet ve oranlarını ortaya koyan oluşa uygun, işveren davalı .............şoför olarak çalışan sigortalıya kaymaz ayakkabı verme zorunluluğu olup olmadığını değerlendiren, davalıların kusur oranlarını ve sebeplerini ayrıntılı irdeleyen, soyut ifadelerle yetinmeyen kusur raporu alınıp, oluşması halinde çelişki de giderildikten sonra sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik araştırma, inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 16/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......