10. Hukuk Dairesi 2016/8923 E. , 2018/8008 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iş kazasının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 04.11.2004 tarihinde, dava dışı ...Konut Yapı Kooperatifine ait özel bina inşaatında, çatıların yapılmış kısım oluklarının bağlanması, baca etrafının teneke ile çevrilmesi işinin yapılması sırasında davacının yaralanmasına ilişkin davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte olan 506 sayılı Kanun hükümleridir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 11 ve devamı maddeleridir. Anılan maddenin A bendinde iş kazası, “aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır:
a)Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b)İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısiyle,
c)Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d)Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e)Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında.” şeklinde tanımlanmıştır.
Dava konusu olayda çözülmesi gereken husus, davacının yaralanmasına neden olan olayın 506 sayılı Kanun kapsamında iş kazası olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Olayın, işkazası olarak kabul edilebilmesi için olaya maruz kalan kişinin 506 sayılı Kanunun 2. maddesi anlamında sigortalı olması, olayın, 506 sayılı Kanunun 11. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, olayın, iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur.
506 sayılı Yasanın 2. maddesine göre ise, “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar”. Söz konusu Yasada “hizmet akdi” tarifine yer verilmemiş ise de, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 8’inci maddesinde iş sözleşmesi (hizmet akdi) tanımlanmış, Borçlar Kanunu"nun 313 – 354. maddelerinde de bu konuda düzenlemeler yapılmıştır. Borçlar Kanununda, anılan sözleşme, “Hizmet akdi bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, hizmet akdinin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet” adı altında varlığını koruduğu açıklanmıştır. Belirtilmelidir ki, “ücret” unsuruna her ne kadar tanımda ve iş sahibinin borçları belirtilirken yer verilmiş ise de, 506 sayılı Yasanın sistematiği ve takip eden diğer maddelerin düzenleniş şekline göre, bu unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığının kabulü gerekir. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, hizmet akdinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır.
Hizmet akdi, çoğu kez Borçlar Kanunu"nun 355. (6098 sayılı ... Borçlar Kanunun 470. maddesinde) maddesinde tanımlanan istisna akdi (eser sözleşmesi) ile karıştırılabilmekte, ikisinin ayırt edilebilmesi bazı durumlarda güçleşmektedir. Çalışan, iş gücünü belirli veya belirsiz bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi istisna akdine dayanıyor demektir. Hizmet akdinde ise çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, faaliyetin meydana gelmesinin sonucu için değil, bizzat yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir. Öte yandan; 313. madde hükmünün açıklığı gereği, çalışanın kendi aletleri ile çalışması veya götürü hizmet sözleşmelerinde ücretin, yapılacak işe göre toptan kararlaştırılması olanaklı bulunduğundan, tarafların belli bir fiyat üzerinden anlaşmaları istisna akdinin varlığını göstermediği gibi, götürü sözleşmelerde, bir süre için hizmet etme borcunun mu, yoksa önceden belirlenmiş bir sonucun meydana getirilmesi borcunun mu yüklenildiğinin şüpheli bulunduğu durumlarda, araştırma yapılarak tarafların amacı, durumu ve yaşam deneyimleri gözetilip hukuki ilişki saptanmalıdır.
Eldeki davaya konu somut olayda, işverenin kim olduğu, iş için gereken malzemeleri kimin temin ettiği, davaya konu yapılan işin içerik, kapsam ve niteliğine göre kazalı ile işveren arasındaki ilişkide işverenin her an denetim ve buyurma yetkisini kullanabilecek durumda olup olmadığı, kazalının edimleri ile ilgili işverenin buyruklarına uyma dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte teknik ve hukuki bir bağımlılığın bulunup bulunmadığı ve genel olarak işverenin belirleyeceği yerde ve zamanda onun tarafından sağlanacak teknik destek ile onun denetim ve gözetiminde çalışma yapılıp yapılmadığı, diğer bir deyişle çalışmanın, zaman ve bağımlılık unsurlarını bünyesinde barındırıp barındırmadığı; geçimini nasıl sağladığı; sabit bir işyeri ve dükkanın olup olmadığı, herhangi bir sigortalılığı, Vergi, Meslek Odası ve Esnaf Sanatkarlar Sicil Memurluğu kaydı olup olmadığı (araştırmasıda yapılmak suretiyle) belirlenip; yani hizmet akdinin olup olmadığı kuşku ve duraksamaya yer kalmayacak şekilde açıklığa kavuşturulmalı; sigortalılığına esas faaliyeti, varsa tanık beyanı ve diğer tüm deliller birlikte değerlendirilerek olayın oluş şekli, giderek iş kazası olup olmadığı yukarıda belirtilen 11. madde kapsamında değerlendirilerek karar verilmelidir.
Aksi halde davacı beyanı alınarak 1479 sayılı Kanun kapsamında bir talebinin olup olmadığı yönünde irdeleme yapılarak karar verilmelidir.
Mahkemenin, bu maddi ve hukuki olguları gözetmeksizin, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ...Turizm İnş. Tic. San. Ltd. Şti."ne iadesine, 15/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.