Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/1356
Karar No: 2020/936
Karar Tarihi: 24.11.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/1356 Esas 2020/936 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/1356 E.  ,  2020/936 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Diyarbakır 2. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 10.10.2012 havale tarihli dava dilekçesinde; pozisyonu dışında çalışmasına rağmen müvekkiline toplu iş sözleşmesinin 26. maddesinin (e) bendinin birinci fıkrasında belirtilen seyyar görev tazminatının ödenmediğini belirterek 09.10.2007-14.02.2012 tarihleri arasındaki çalışma dönemine ait seyyar görev tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili 21.11.2012 tarihli cevap dilekçesinde; 01.03.2011-28.02.2012 yürürlük tarihli Toplu İş Sözleşmesinin 26. maddesinin (e) bendinin son cümlesinin "Bu işçilere araziye çıkmaları halinde 6245 sayılı Kanunda belirtilen esaslar dâhilinde hak kazanacağı seyyar görev tazminatı da ödenir." şeklinde düzenlendiğini, bu açıklayıcı düzenlemenin işçilerin kazanılmış haklarını ortadan kaldırmadığını, önceki toplu iş sözleşmelerinde yer alan ilgili maddenin yanlış anlaşılması nedeniyle yapılan bu düzenleme ile arazide görev yapan işçilere seyyar görev tazminatının ödeneceğinin, araziye çıkılmaması durumunda ise ödenmeyeceğinin kararlaştırıldığını, belediye hudutları haricinde ve belirli bir görev sahası dâhilinde seyyar olarak yaptırılan görevin gerektirdiği masrafın karşılığı olarak seyyar görev tazminatının ödendiğini, seyyar görevli olarak çalışan işçinin kadro ve unvanı her yılın başında belirlenerek Maliye Bakanlığınca vize edildiğini, bu tazminatın ödenmesi ile ilgili toplu iş sözleşmesinin 50. maddesinin esas alınması gerektiğini, müvekkili bünyesinde çalışırken İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı ilköğretim okulunda, hizmetli olarak görevlendirilen davacının işi gezici nitelikte olmadığından seyyar görev tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

    Mahkeme Kararı:
    6. Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin 26.02.2013 tarihli ve 2012/898 E., 2013/118 K. sayılı kararı ile; davacının davalı işyerinde çalışmakta iken 09.10.2007 tarihinde İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı okulda çalıştırılmaya başladığı ve bu şekilde kendi pozisyonu dışında başka bir pozisyonda çalıştırıldığı, Toplu İş Sözleşmesinin 26. maddesinin son cümlesinde yer alan farklı pozisyonda çalıştırılan işçiye seyyar görev tazminatı ödenmesi gerektiğine ilişkin düzenlemenin toplu iş sözleşmesine farklı pozisyonda çalıştırmak suretiyle hak kaybına neden olunmaması için konulduğu, davacının farklı pozisyonda çalıştırılması nedeniyle seyyar görev tazminatı yönünden hak kaybına uğradığı, Toplu İş Sözleşmesinin 26. maddesinin (e) fıkrası gereğince seyyar görev tazminatı ödenmesi için işçinin farklı pozisyonda çalıştırılmasının yeterli olduğu, önceki toplu iş sözleşmelerindeki hükmün işçi lehine olduğu, dolayısıyla 3. dönem Toplu İş Sözleşmesinin imzalandığı 16.04.2012 tarihine kadar önceki sözleşmenin yürürlükte olacağı, davalı bünyesinde çalışmaktayken İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı bir okulda 09.10.2007 tarihinden itibaren çalıştırılmaya başlanan davacının davalının da kabulünde olduğu üzere farklı pozisyonda çalıştırıldığı anlaşıldığından davacıya Toplu İş Sözleşmesinin 26 maddesinin (e) bendinin son cümlesindeki açık düzenleme gereğince seyyar görev tazminatı ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 14.10.2014 tarihli ve 2014/26826 E., 2014/27761 K. sayılı kararı ile; “…Toplu iş sözleşmesinde seyyar görev tazminatı açıkça araziye çıkma şartına bağlanıp hak kazanma bakımından 6245 sayılı Kanun’un ilgili maddelerine atıfta bulunulmuştur. Şu halde toplu iş sözleşmesine göre konunun incelenerek araziye çıkma ve atıfta bulunulan anılan Kanun’daki seyyar görev tazminatına hak kazanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılıp sonucuna göre davacının bu döneme ilişkin talebinin değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı :
    9. Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin 04.06.2015 tarihli ve 2015/244 E., 2015/379 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ilaveten Yargıtay bozma kararında belirtilen toplu iş sözleşmesi hükmünün 16.04.2012 tarihinde imzalanan 01.03.2011-28.12.2013 tarihleri arasını kapsayan 3. dönem Toplu İş Sözleşmesinin 26. maddesinin (e) fıkrasının son cümlesinde geçtiği, önceki toplu iş sözleşmelerinde ise bu cümlenin "Ayrıca işçi lehine olan Primler ve Seyyar görev tazminatı da ödenir." şeklinde olduğu, 6245 sayılı Kanuna yapılan herhangi bir atıf bulunmadığı, 3. Dönem Toplu İş Sözleşmesinin 16.04.2012 tarihinde imzalanması nedeniyle önceki toplu iş sözleşmesinin 16.04.2012 tarihine kadar yürürlükte olacağı ayrıca benzer nitelikteki dosyaların Yargıtayca onanarak kesinleştiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda seyyar görev tazminatının davaya konu toplu iş sözleşmesinde açıkça araziye çıkma şartına bağlanıp bağlanmadığı ve hak kazanma bakımından 6245 sayılı Harcırah Kanununa atıfta bulunup bulunulmadığı, burada varılacak sonuca göre mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Toplu iş sözleşmesi işçi kuruluşları ile işveren kuruluşları veya işveren arasında iş (hizmet) sözleşmesine uygulanabilecek çalışma şartlarını belirleyen ya da düzenleyen sözleşmedir. Toplu iş sözleşmesi işçilerle işverenler arasındaki iş ilişkisini değil, sadece bir veya birçok işyerinde, bir işletmede ya da işkolunda uygulanabilecek çalışma/çalıştırma şartlarını düzenlemektedir. Öte yandan toplu iş sözleşmesi onu bağıtlayanlar arasında hukuki ilişkiler doğurmaktadır (Narmanlıoğlu, Ü.: İş Hukuku II Toplu İş İlişkileri, 2. Baskı, Mayıs 2013, s:292).
    13. Nitekim 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu"nun (6356 sayılı Kanun/Kanun) 2. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendindeki tanıma göre, toplu iş sözleşmesi; iş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hususları düzenlemek üzere işçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında yapılan sözleşmeyi ifade etmektedir.
    14. Kanunun 33. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında 2. maddesindeki tanıma uygun düzenlemelere yer verilmiş ve toplu iş sözleşmesinin, iş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hükümleri içereceği ayrıca tarafların karşılıklı hak ve borçları ile sözleşmenin uygulanması, denetimi ve uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yollara ilişkin düzenlemelere yer verilebileceği belirtilmiştir.
    15. Bu durumda toplu iş sözleşmeleri tarafların hakları ve borçları yanında asıl ve ağırlıklı olarak iş sözleşmelerine uygulanacak (normatif) hükümleri içermektedir. Normatif hükümler emredici kanun hükmü gibi kapsamına aldığı iş sözleşmelerine uygulanırlar. Buradan çıkan sonuç ise, iş sözleşmelerinin toplu iş sözleşmesine aykırı olamayacağıdır. İş sözleşmesindeki toplu iş sözleşmesine aykırı hükümlerin yerini toplu iş sözleşmesi hükümleri alacaktır. Toplu iş sözleşmelerine kanunen belirlenen amacı içinde kalmak ve kesin emredici nitelikteki kanun hükümlerine aykırı bulunmamak şartı ile iş sözleşmelerinin yapılmasına, türlerine, şekillerine, çalışma şartlarına ve iş sözleşmelerinin sona ermesine ilişkin hükümler konulması mümkündür.
    16. Toplu iş sözleşmesi ile taraflar hizmet (iş) sözleşmeleri için belli bir şekil şartı koyabilecekleri gibi, bazı kimselerle sözleşme yapılmamasını ya da yapılmasını, bazı kimselerin öncelikle işe alınmasını kararlaştırabilirler. Yine toplu iş sözleşmesi akdeden taraflar iş sözleşmesinin muhtevasına ilişkin olarak ücret, ücretin ekleri, fazla çalışma, dinlenme hakları özellikle tatil ve izinler ve diğer işçilik hakları konularında düzenlemeler yapabilecekleri gibi iş sözleşmesinin sona ermesi nedenleri, özellikle fesih yetkisinin sınırlanması ve feshe bağlanan kanuni sonuçlar hakkında da toplu iş sözleşmesine hüküm koyabilirler (Narmanlıoğlu, s; 357).
    17. Toplu iş sözleşmesi ile iş sözleşmelerine ilişkin olmak üzere hükümler konulması mümkün ise de, konulacak hükümlerin kanunların emredici hükümlerine aykırı olamayacağı açıktır. Ancak burada sözü edilen kanunun emredici hükümlerini mutlak emredici hükümler olarak anlamak gerekir. Örneğin toplu iş sözleşmesi ile kıdem tazminatı tavanının değiştirilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak nispi emredici hükümlerin yani işçi lehine konulan hükümlerin aksinin toplu iş sözleşmesi ile işçi lehine değiştirilmesi mümkündür. Örneğin mevsimlik işçilerin yıllık izin hakkı olmadığına dair 4857 sayılı İş Kanunu"nun 53/3. maddesinin aksine bir düzenleme yapılarak mevsimlik işçilere yıllık izin hakkı tanınması toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılabileceği gibi, yine 4857 sayılı İş Kanunu"nun 17. maddesindeki ihbar süreleri işçi lehine arttırılabilecektir.
    18. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirildiğinde; davacı vekili, müvekkilinin pozisyonu dışında çalışmasına rağmen toplu iş sözleşmesinin 26. maddesinin (e) bendinin 1. fıkrasında belirtilen seyyar görev tazminatının ödenmediğini belirterek bahsi geçen tazminatın tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili ise; 01.03.2011-28.02.2012 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesinin 26. maddesinin (e) bendi ile işçilerin araziye çıkmaları hâlinde seyyar görev tazminatının ödeneceği hususunun düzenlendiğini, bu tazminatın ödenmesi ile ilgili yine aynı dönem toplu iş sözleşmesinin 50. maddesinin esas alınması gerektiğini, önceki dönemlere ait toplu iş sözleşmelerindeki ilgili maddenin yanlış anlaşılması nedeniyle son düzenlemenin yapıldığını, müvekkili bünyesinde çalışırken İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı ilköğretim okulunda, hizmetli olarak görevlendirilen davacının işi gezici nitelikte olmadığından seyyar görev tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    19. Bununla birlikte, dosya kapsamından, davacının davalı bünyesinde çalışmaktayken İl Milli Eğitim Bakanlığına bağlı il merkezinde bulunan ilköğretim okulunda görevlendirildiği anlaşılmaktadır.
    20. Bundan başka, Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası ile Türkiye Yol, Yapı, İnşaat İşçileri Sendikası arasında imzalanan 01.03.2007-28.02.2009 ve 01.03.2009-28.02.2011 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmelerinin “İşçinin pozisyonunda çalıştırılması” başlıklı 26. maddesinin (e) bendinde; “Tayin edildikleri pozisyon dışında bir pozisyonda görevinde çalıştırılan işçilerin, tayin edildikleri pozisyona nazaran, aynı hizmet bölümü içerisinde eş veya daha yüksek dereceli pozisyonda çalıştırılmaları hâlinde, çalıştırıldıkları günlere münhasır olmak üzere gündeliğinden ayrı olarak günde 9 kr. ödenmeye devam edilir. Ayrıca işçi lehine olan primler ve seyyar görev tazminatı da ödenir.” hükmü bulunmaktadır.
    21. Öte yandan, 01.03.2011-28.02.2013 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmesinin “İşçinin pozisyonunda çalıştırılması” başlıklı 26. maddesinin (e) bendi ise; “Tayin edildikleri pozisyon dışında bir pozisyonda görevinde çalıştırılan işçilerin, tayin edildikleri pozisyona nazaran, aynı hizmet bölümü içerisinde eş veya daha yüksek dereceli pozisyonda çalıştırılmaları hâlinde, çalıştırıldıkları günlere münhasır olmak üzere gündeliğinden ayrı olarak günde 10Kr. ödenmeye devam edilir. Ayrıca işçi lehine olan primler ödenir. Bu işçilere araziye çıkmaları hâlinde 6245 sayılı Kanunda belirtilen esaslar dâhilinde hak kazanacağı seyyar görev tazminatı da ödenir.” şeklinde düzenlenmiştir.
    22. Bu itibarla, 01.03.2007-28.02.2009 ve 01.03.2009-28.02.2011 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmelerinde, işçilerin seyyar görev tazminatına hak kazanmasında araziye çıkma şartı aranmazken 01.03.2011-28.02.2013 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmesi ile araziye çıkma şartının arandığı kabul edilmelidir.
    23. O hâlde, davacının toplu iş sözleşmesinin yürürlük tarihi olan 01.03.2011 tarihine kadar olan çalışma dönemine ilişkin seyyar görev tazminatına hak kazandığı, 01.03.2011 tarihinden sonra ise fiilen araziye çıkmadığı anlaşıldığından bu tarihten sonra seyyar görev tazminatı alacağının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    24. Ayrıca, davacı tarafça 09.10.2007-14.02.2012 çalışma dönemine ait seyyar görev tazminatının ödenmesi talep edildiğine göre, mahkeme tarafından 09.10.2007-14.02.2012 tarihleri arasında davacıya seyyar görev tazminatı adı altında ödeme yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, ödeme yapıldığı anlaşıldığı takdirde hesaplanan miktardan mahsup edilmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    25. Öyle ise, direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
    26. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, davacının 2007 yılı öncesi ve sonrası ne gibi bir pozisyon değişikliği olduğunu iddia ve ispat etmediği, davacı işçinin İl Özel İdaresinde görevlendirilmeden önceki dönem için seyyar görev tazminatı istemesinin çelişki içerdiği, davacının tüm çalışma süresinde vasıfsız işçi olarak çalıştığı ve görev yerinin devamlı olarak Diyarbakır il merkezi olduğu, gezici nitelikte görevinin olmadığı, il dışına çıkma veya araziye çıkma gibi bir görevinin de bulunmadığı, toplu iş sözleşmesinin 26. maddesinin pozisyon değişikliğine, 50. maddesinin ise seyyar görev tazminatının ödenmesiyle ilgili gereken şartlara ilişkin olduğu, pozisyon değişikliğinin seyyar görev tazminatına hak kazanılması için yeterli olmadığı, toplu iş sözleşmesinin 50. maddesinin de dikkate alınması gerektiği, davacının arazide fiilen çalışmadığından seyyar görev tazminatına hak kazanamayacağı, mahkeme tarafından Harcırah Kanunu, Bütçe Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri ile toplu iş sözleşmesinin 50. maddesi ve davacının fiili görevi birlikte değerlendirilmesi ve talep konusu dönem içerisinde yapılan pozisyon değişikliklerinin araştırılması sonucunda seyyar görev tazminatı şartlarının varlığı bulunuyorsa davanın kabulüne yoksa reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmemiştir.
    27. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.11.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.




    KARŞI OY

    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, seyyar görev tazminatının, davaya konu toplu iş sözleşmesinde açıkça araziye çıkma şartına bağlanıp bağlanmadığı ve hak kazanma bakımından 6245 sayılı Kanuna atıfta bulunup bulunmadığına ilişkindir.
    Davacı gerek Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğünde gerek İl Özel İdaresinde ve gerekse İl Özel İdaresinin görevlendirmesiyle İl Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı okullardaki görevi sırasında vasıfsız işçi olarak çalışmış yani seyyar görevi gerektiren bir işte çalışmış değildir. Davacı tarafın çalıştığı görev yeri devamlı olarak Diyarbakır il merkezidir. Gezici görevi yoktur. Yine il dışına çıkma ve araziye çıkma görevi de yoktur.
    Davacı, davaya konu talebin dayanağı olarak toplu iş sözleşmesinin 26/1-e ve 26/2 fıkralarına dayanmaktadır. Toplu iş sözleşmesinin 26/1-e bendi çok açık olarak düzenlenmiştir. Madde başlığı "işçinin pozisyonunda çalıştırılmasına" ilişkindir ve bu maddede işçinin tayin edildiği pozisyon dışında bir pozisyonda çalıştırılması hâlinde günlük 9 kuruş ödeneceği düzenlenmiştir. Davacı ise dava dilekçesinde pozisyon dışında çalıştırıldığı için bu nedenle seyyar görev tazminatı talep edildiğini belirtmiştir. Toplu iş sözleşmesinin 26/2 fıkrasında ise ayrıca işçi lehine olan primler ve seyyar görev tazminatı ödeneceği düzenlenmiştir. Yine toplu iş sözleşmesinin 50. maddesinde madde başlığı, "yolluk ve seyyar görev tazminatı" olarak belirtilerek "yolluk ve seyyar görev tazminatı konusunda Harcırah Kanununu, Bütçe Kanunu ve ilgili mevzuat hükümlerine göre ödeme yapılır. Toplu iş sözleşmesine göre belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan ve fiilen çalıştıkları pozisyonlarında seyyar görevli olarak vize edilmiş işçilere mevzuat çerçevesinde seyyar görev tazminatı ödenir." şeklinde düzenleme söz konusudur.
    Dava konusu yapılan seyyar görev tazminatının hak edilip edilmediği konusunda toplu iş sözleşmesi 26. madde ile 50. maddenin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Toplu iş sözleşmesi 50. maddesinde seyyar görev tazminatı hak kazanılma şartları düzenlenmiştir. 26. madde pozisyon değişikliğine ilişkin olup, pozisyon değişikliği hâlinde yapılacak ödeme de bu maddede düzenlenmiştir. Yine bu maddede ayrıca seyyar görev tazminatının da ödeneceği düzenlenmekle birlikte bu kez aynı toplu iş sözleşmesinin 50. maddesinin seyyar görev tazminatının ödenmesi için gerekli şartlar belirtilmiş olup sadece pozisyon değişikliğinin, seyyar görev tazminatı hak etmek için yeterli olmadığı açıkça düzenlenmiştir. Toplu iş sözleşmesinde seyyar görev tazminatı başlıklı 50. madde bulunduğundan, seyyar görev tazminatına karar verilirken bu maddeyi ve bu maddede belirtilen yasal mevzuatı ve bu yasal mevzuatta belirtilen şartları dikkate almamak toplu iş sözleşmeye ve yasal düzenlemelere açıkça aykırıdır.
    Davacı dava konusu yaptığı seyyar görev tazminat talebini pozisyonu dışında çalıştırıldığı için talep etmiş olup davacının araziye çıkarak gezici çalıştırıldığı yönünde bir iddiası da söz konusu değildir. Toplu iş sözleşmesinde pozisyon dışında çalıştırılma karşılığı ödeme ile seyyar görev tazminatı ayrı ayrı düzenlenmiştir. Seyyar görev tazminatının toplu iş sözleşmesi 26/1-e düzenlemesine göre verilmesinin kabulü hâlinde aynı toplu iş sözleşmesinin 50. maddesindeki düzenlemeye ihtiyaç bulunmadığı açık olup, ayrıca 50. maddedeki düzenlemenin yapılmasına ihtiyaç duyulmaması gerekirdi. Bu yüzden TİS 26. maddedeki ayrıca ile başlayan fıkradaki seyyar görev tazminatı verilmesini TİS 50. maddedeki şartların varlığı hâlinde kabul etmek gerekecektir.
    Belediye sınırları dışında fiili çalışma sonucunda hak kazanılabilecek seyyar görev tazminatının, bu çalışmaları yapmayan işçi için bir hak teşkil etmediği, dış görevlerde yani arazide seyyar olarak fiilen çalışmadan talep ettiği seyyar görev tazminatını hak edemeyeceği gerek toplu iş sözleşmesindeki açık düzenleme gerekse yasal mevzuat gereğidir.
    Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, davacının seyyar görev tazminatı talebinin şartlarının bulunup bulunmadığı yönünden Mahkemece araştırma yapılarak karar verilmesi gerektiği yönünde araştırma bozması yapmıştır. Mahkemece yapılması gereken, gerek toplu iş sözleşmesi 50. madde gerekse bu maddede belirtilen Harcırah Kanunu, Bütçe Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri ile davacının fiilen görev durumu değerlendirilerek, bu mevzuat çerçevesinde şartları varsa seyyar görev tazminatı talebini kabul etmek, şartları yoksa reddetmesi gerekirken Toplu İş Sözleşmesi 50. madde ve bu maddede belirtilen yasal düzenlemelere aykırı olarak kararında direnmesi, belirtilen yasal mevzuata uygun değildir. Bu nedenlerle Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin araştırma yapılmasına yönelik bozma nedenleri yerinde olmakla Mahkeme kararının aynı gerekçelerle bozulması gerekirken sadece 01.03.2011 tarihinden sonraki dönemi hak etmediği gerekçesiyle yapılan bozmaya ilişkin saygıdeğer çoğunluk görüşüne katılamamaktayız.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi