Esas No: 2017/596
Karar No: 2017/475
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/596 Esas 2017/475 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 19.04.2006 gün ve 82-40 sayılı iddianamesi ile sanık ... hakkında tehdit suçuna azmettirmeden ve suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesince 01.03.2010 gün ve 215-30 sayı ile; suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan TCK"nun 220/7. maddesi delaletiyle 220/2-3, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiş, tehdit suçuna azmettirmeden ise hüküm kurulmamıştır.
Hükmün Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 01.03.2013 gün ve 9472-3129 sayı ile;
"Sanık ... hakkında mağdur ..."a karşı tehdit, sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında mağdur ..."a karşı tehdit suçundan hüküm kurulmamasına ilişkin temyize gelince;
a- Mağdur ..."ı sanık ..."in azmettirmesiyle sanıklar ..., ..., ..., ... ile birlikte tehdit ettiği mağdurun beyanları ve dosya kapsamından anlaşılan sanık ..."in eylemi TCK"nun 106/2-c bendini de ihlal ettiğinden hakkında TCK"nun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya tayini gerektiğinin gözetilmemesi,
b- Hükmün esasını oluşturan kısa kararda haklarında dava açıldığı halde sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında mağdur ..."a karşı tehdit suçundan hüküm kurulmaması,
c- Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 85. maddesiyle TCK"nun 220/7. maddesinde yapılan değişiklik karşısında sanık ..."in cezai durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması" nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 10.09.2013 gün ve 95-182 sayı ile; sanığın suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan TCK"nun 220/7. maddesi delaletiyle 220/2-3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis; tehdit suçuna azmettirmeden de aynı Kanunun 38/1. maddesi delaletiyle 106/2-c-d ve 62. maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, tehdit suçuna azmettirmeden verilen cezanın aynı Kanunun 58/9. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve her iki suç yönünden TCK"nun 53 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükümlerin sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 11.05.2015 gün ve 3678-1261 sayı ile; suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan kurulan hükmün onanmasına, tehdit suçuna azmettirmeden kurulan hükmün de TCK"nun 58/9. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 21.12.2016 gün ve 304790 sayı ile;
"Talepte bulunan hükümlü ..., suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesince 01.03.2010 gün ve 215-30 sayı ile TCK"nun 220/7. maddesi yollamasıyla TCK"nun 220/2, 220/3 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmıştır.
Söz konusu kararın Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhe temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi 01.03.2013 gün ve 9472-3129 sayılı kararla hükmü sanık aleyhine bozmuştur.
Yerel mahkemece dava bozmaya uyularak sonuçlandırılmış ise de; mezkûr sanığın Yargıtay bozma ilamına karşı diyecekleri sorulmamış ve bozmadan sonra kendisinin ve müdafiinin hiçbir beyanı alınmadan dava karara bağlanmıştır.
İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.09.2013 gün ve 95-182 sayılı karar da 11.05.2015 gün ve 3678-1261 sayılı ilamınızla düzeltilerek onanmıştır.
Bilindiği üzere hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 326. maddesi gereğince sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de aynı kurala yer verilmesi nedeniyle bu zorunluluk halen de sürmektedir. Anılan bu yasa hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki kanıtlarını sunma olanağı tanınmalıdır. Bu yasa hükümleri, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayanan ve uyulmasında zorunluluk bulunan buyurucu kurallardandır.
Hâl böyle olunca mezkûr hükümlü müdafiinin bu sebebe mebni itiraz yoluna gidilmesi talebi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımızca uygun görülmüştür.
Yukarıda arz ve izah edilen sebeple düzeltilerek onamaya dair mezkûr kararınızın kaldırılarak hükümlü hakkındaki İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.09.2013 tarih ve 95-182 sayılı kararının usule muhalefet nedeniyle bozulması gerektiği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 08.03.2017 gün ve 7568-1057 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
1- Özel Dairece onanmasına karar verilen; sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve mağdurlar Kemal Kardaş ile ...’a yönelik tehdit; sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte üye olma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve mağdur ...’a yönelik tehdit; sanıklar ..., ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte üye olma ve mağdur ...’a yönelik tehdit; sanıklar İbrahim Yiğit, Murat Ali Özçini, Mehmet Sümer ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte üye olma suçlarından kurulan mahkûmiyet,
2- Özel Dairece temyiz isteminin reddine karar verilen; sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet,
3- Temyiz edilmeksizin kesinleşen; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma ve sanık Zeki Biçer hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte üye olma suçlarından kurulan beraat,
Hükümleri inceleme dışı olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında tehdit suçuna azmettirmeden ve suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; yerel mahkemece kurulan ilk hüküm ve Özel Dairenin bozma kararı birlikte değerlendirildiğinde, bozma kararının sanık aleyhine olup olmadığı; sanık aleyhine olduğunun kabulü halinde de bu karara karşı sanığın beyanı alınmadan hüküm verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkin olup bozma kararının sanık aleyhine olmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise ayrıca, sanığa atılı suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçunun sabit olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
Uyuşmazlık konularının sırayla ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
I- Bozma kararının sanık aleyhine olup olmadığı, sanık aleyhine olduğunun kabulü halinde de bu karara karşı sanığın beyanı alınmadan hüküm verilip verilemeyeceği;
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi ile; inceleme dışı sanık ...’in suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu ve inceleme dışı diğer sanıklar ..., ..., ... ve ...’nun da bu örgütün üyesi oldukları, mağdur ... ile aralarındaki süregelen ticarî ilişki nedeniyle mağdura borcu bulunan sanık ...’in, bu borcu ödememesi sebebiyle mağdur ... tarafından sıkıştırılması üzerine sanık ...’in, bu borçtan kurtulmak amacıyla anılan örgütün korkutucu gücünden faydalanılarak mağdurun tehdit edilmesi için azmettirmesi sonucunda inceleme dışı sanık ...’nin, söz konusu borçla ilgili olarak sanığın sıkıştırılmaması hususunda görüşmeler yaparak mağduru tehdit ettiği, mağdurun, inceleme dışı sanıklar Veli, Mehmet, Nuri, Turan ve Mustafa"dan çekinmesi nedeniyle sanıktan olan alacağını tahsil edemediği, anılan örgüte üye olmayan sanık ...’in bu şekilde; örgütü suç işlemeye azmettirerek örgüte yardım ettiği, aynı zamanda da örgüt kurucusu ve üyelerini tehdit suçuna azmettirdiği iddiasıyla kamu davası açıldığı,
Yerel mahkemece; “sanık ... hakkında hem örgüte yardım, hem de tehditten dolayı kamu davası açılmış ise de; sanık ... örgüte işveren konumunda olup alacaklısının kendisini sıkıştırmaması hususunda örgütten genel ve soyut olarak yardım isterken izlenecek yöntemler hususunda, bu bağlamda da müştekinin tehdit edilmesi yönünde sanık ..."in bir talimat ve isteği bulunmamaktadır. Yani, daha sonra gerçekleşen tehdit olayı tamamen yardım talebinden sonra sanık ..."nin kendi başına gerçekleştirdiği bir yöntem olduğundan, sanık ..."i ‘azmettiren’ olarak sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu nedenle, bu sanığın eylemi örgüte iş vermek, bu bağlamda hukuksal nitelik olarak da TCK’nun 220/7. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 220/2. maddesinde yaptırıma bağlanan örgüte yardım niteliğinde değerlendirilmiştir” şeklindeki gerekçeyle sanık ..."in suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, tehdit suçuna azmettirmeden ise hüküm kurulmadığı,
Hükmün Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince; mağduru sanık ..."in azmettirmesiyle tehdit eden inceleme dışı sanık ... hakkında eksik ceza tayini, sanık ... hakkında da mağdura karşı tehdit suçundan dava açıldığı halde bu suçtan hüküm kurulmaması ve kanun değişikliği nedeniyle suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü yönünden sanığın hukukî durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği nedenleriyle bozulmasına karar verildiği,
Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık ... ve müdafisine bozma ilamı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanık ve müdafisinin tebliğe rağmen duruşmaya gelmediği, mahkemece aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmayan sanık ...’in her iki suçtan da ayrı ayrı cezalandırılmasına karar verildiği,
Hükümlerin sanık ... müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesince de; suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan kurulan hükmün onanmasına, tehdit suçuna azmettirmeden kurulan hükmün de TCK’nun 58/9. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesi uyarınca, ceza mahkemelerince verilen hükümler temyiz kanun yoluna tâbidir. 5271 sayılı CMK"nun 223. maddesinde ise hükümler “beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi kararı” olarak sayılmıştır.
Hüküm niteliğinde olmamakla birlikte bazı kararların da kanun yolu bakımından temyizi kabil olduğu kabul edilmiştir. Örneğin; adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları (CMK"nun 223/10), geri verme talebi ile ilgili olarak verilen kararlar (TCK"nun 18/4) hüküm niteliğinde olmamakla birlikte temyizi mümkündür.
Yargıtay tarafından temyiz incelemesi yapılabilmesi için öncelikle CMK’nun 223. maddesi uyarınca verilmiş bir hüküm veya temyize konu olabilecek bir karar bulunması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
CMK’nun 223. maddesi uyarınca verilmiş bir hüküm olup olmadığının belirlenebilmesi açısından öncelikle; tehdit suçuna azmettirmeden ve suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan dava açılan sanık hakkında yerel mahkemece sadece suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan hüküm kurulmasının, sanığa atılı eylemlerin bütün halinde tek suç oluşturduğuna dair kabulden mi, yoksa diğer suçtan hüküm kurulmasının unutulmasından mı kaynaklandığının tespit edilmesi, sonucuna göre de hüküm kurulmayan “tehdit” suçuna ilişkin Özel Daire bozma kararının, mahkemece sanığın eyleminin tek suçu oluşturduğu hususunda takdir hatasına dayalı olarak verildiğine dair 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 321. maddesi gereğince verilen bozma kararı ya da hüküm kurulmasının unutulduğunun kabulüyle bu hususta "mahallinde her zaman hüküm kurulabileceği"ne işaret edilmesi niteliğinde bir karar olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
Yerel mahkemece kurulan ilk hükmün gerekçesinde; sanığın “örgüte işveren” konumunda bulunduğu, sanığın mağdura olan borcunun ödemesinin geciktirilmesi hususunda örgütten genel ve soyut yardım isterken örgüt tarafından bu hususta izlenecek yöntemler, bu bağlamda da mağdurun tehdit edilmesi yönünde bir talimat ve isteğinin bulunmadığı, daha sonra gerçekleşen tehdit olayının örgüt kurucusu olan inceleme dışı sanık ..."nin kendi başına gerçekleştirdiği bir eylem olduğu, bu nedenle sanık ...’i azmettiren olarak sorumlu tutmanın mümkün olmadığı, sanığın eyleminin örgüte iş vermek, hukuksal nitelik olarak da TCK’nun 220. maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenen örgüte yardım niteliğinde olduğunun; aynı paragrafın devamında da, mağdura yönelik eylem nedeniyle haklarında tehdit suçundan dava açılan inceleme dışı diğer sanıklar Nuri, Turan, Mustafa ve Mehmet ile ilgili değerlendirme yapılarak bu sanıkların atılı suçu işledikleri hususunda haklarında mahkûmiyete yeterli delil olmadığı gerekçesiyle beraatlerine karar verileceğinin belirtildiği, hüküm fıkrasında ise hem sanık ..., hem de adı geçen inceleme dışı diğer sanıklar hakkında mağdura yönelik tehdit eyleminden dolayı hüküm kurulmadığı,
Yerel mahkemenin ilk hükmünde, mağdura yönelik tehdit eylemleri sabit görülmediği gerekçesiyle haklarında beraat kararı verileceği belirtilen kişiler arasında sanık ...’in gösterilmemesi, bu sanığa ilişkin açıklamalarda eyleminin örgüte iş vermek, hukuksal nitelik olarak da örgüte yardım suçunu oluşturduğunun ifade edilmesi ve Özel Dairenin inceleme dışı sanık ...’ye yönelik bozma ilamında da, atılı suçun sanık ...’in azmettirmesiyle işlendiğinin açıkça belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde; yerel mahkemenin iradesinin, sanığın eyleminin bir bütün halinde sadece örgüte yardım suçunu oluşturduğunu belirtmeye yönelik olup tehdit suçuna azmettirmeden bu sebeple ayrı hüküm kurulmadığı, dolayısıyla bu suçtan hüküm kurulmasının unutulmadığı kabul edilmelidir.
Bu kabule göre, Özel Dairenin her iki suçu da kapsayan bozma ilamında tehdit suçundan hüküm kurulmadığına ilişkin açıklama, bu suçun da varlığını koruduğu anlamına gelmekte olup, bu bakımdan Özel Dairenin sanık ... hakkındaki tehdit suçuna ilişkin kararı, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 321. maddesi gereğince sanık aleyhine verilen bir bozma kararı niteliğindedir.
Öte yandan, 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunludur. Aynı kurala 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK"nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin sanık ... hakkındaki onama ve düzeltilerek onama kararlarının kaldırılmasına, yerel mahkemenin sanık ... hakkındaki tehdit suçuna azmettirmeden ve suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Birinci uyuşmazlık konusunda ulaşılan sonuç karşısında, ikinci uyuşmazlık konusu bu aşamada değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 11.05.2015 gün ve 3678-1261 sayılı sanık ... hakkındaki onama ve düzeltilerek onama kararlarının KALDIRILMASINA,
3- İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin sanık ... hakkındaki 10.09.2013 gün ve 95-182 sayılı tehdit suçuna azmettirmeden ve suç işlemek amacıyla kurulmuş olan silahlı örgüte yardım etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.11.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.