14. Hukuk Dairesi Esas No: 2009/14782 Karar No: 2010/326
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2009/14782 Esas 2010/326 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2009/14782 E. , 2010/326 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.03.2008 gününde verilen dilekçe ile intifa hakkının terkini bu istem kabul edilmezse tenkis istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; intifa hakkının terkinine dair verilen 13.07.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, 572 ada 25 parsel sayılı taşınmazdaki yapının 2. kat 3 numaralı bağımsız bölümü üzerindeki davalı lehine mevcut intifa hakkı kaydının terkini istemiyle açılmıştır. Davalı, yaşlı eşler arasında hayatta kalan eşin açıkta kalmaması maksadıyla intifa hakkı tesisinin bir gelenek olduğunu, kaldı ki intifa hakkının bedeli ödenerek kurulduğunu, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı lehine olan intifa hakkının murisin kızı olan davacıdan mal kaçırmak amacıyla tesis edildiği ve muvazaalı olduğunun belirlendiği gerekçesiyle dava kabul edilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Türk Medeni Kanununun 794. maddesi hükmüne göre intifa hakkı hak sahibine konusu üzerinde tam bir yararlanma yetkisi sağlar ve tescil edilmişse herkese karşı ileri sürülebilir. Yasanın 796. maddesi uyarınca da intifa hakkı, konusunun tamamen yok olması ve taşınmazlarda tescilin terkini, yasal intifa hakkı sebebinin ortadan kalkması, sürenin dolması hak sahibinin vazgeçmesi ya da ölümü gibi sebeplerle sona erer. Davacı bu sebeplerin varlığı iddiasına dayanmamıştır. Davada intifa sözleşmesinin muvazaalı kurulduğu iddiası bulunmaktadır. Kural olarak, genel hükümlere dayanılmak suretiyle intifa sözleşmesinin tarafların gerçek iradesiyle kurulmadığı, muvazaalı olarak yapıldığının iddia edilmesi olanaklıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse; muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemenin dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarını Borçlar Kanununun 18. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturması gerekir. Zira bu gibi durumlarda intifa sözleşmesinin ivazlı (bedel karşılığı) yapıldığı değil, bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilir. Bu durumda mahkemece, sözleşmedeki gerçek amacın mirasçılardan mal kaçırmak olduğu ve sözleşmenin muvazaa ile illiyetli bulunduğu iddia edildiğinden gerçek amacın belirlenebilmesi için sözleşmenin yapıldığı tarihteki murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, intifa hakkı bedelinin mal varlığına oranı, murisin intifa sonucu elde edeceği bedele ihtiyaç durumu ve bu bedelin makul kalacak bir sınırda olup olmadığı, özellikle de yerel örf ve adete göre ileri yaşta yapılan evliliklerde ikinci eşin bir teminat ihtiyacını karşılamak üzere böylesine sözleşmeler yapılıp yapılmadığı incelenip araştırılmalı, istem sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme ve araştırmayla dava kabul edildiğinden karar bozulmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 21.01.2010 gününde karar verildi.