4. Hukuk Dairesi 2012/1879 E. , 2013/3938 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vd. aleyhine 02/02/2011 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14/11/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıların Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri şikayet dilekçesinde; ortağı bulundukları şirketi hileli işlemler ile borçlandırdığı ve şirket gayrimenkullerini satışa çıkararak dolandırıcılık yaptığını ileri sürmek sureti ile onur ve şerefinin ağır şekilde zedelendiğini belirterek manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalılar, davacının şirket çalışanı iken, şirkette %0,08 oranında hisse edindiğini, kendilerinin bilgisi haricinde şirket aleyhinde birtakım borçlandırıcı işlemleri gerçekleştirmek sureti ile şirketi zarara uğrattığını, bu nedenle yasal şikayet haklarını kullandıklarını ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalıların şikayeti nedeniyle yapılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, soruşturmanın yapıldığı dönemde davacının emniyet ve savcılıkta ifadeleri alınarak işyerinde ve evinde aramalar yapılması nedeniyle toplum içinde güven ve saygınlığının zedelendiği kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma
ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olaya gelince; davacının şikayeti nedeniyle davalılar hakkında iftira suçundan yapılan soruşturmada, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, ayrıca davacı hakkında aynı konuda yapılan şikayetin ciddi bulunarak.... Asliye Ceza Mahkemesinde hakkında hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçundan dava açıldığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, emare olduğu kabul edilerek, davalıların şikayet haklarını hukuka uygun sınırlar içinde kullandıklarının kabulü gerekir.
Mahkemece, şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalıların yasal şikayet haklarını kullandıkları sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, şikayet haklarını hukuka uygun kullanmadıkları gerekçesiyle, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.