11. Hukuk Dairesi 2015/8517 E. , 2016/5227 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ........ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/06/2014
NUMARASI : 2014/56-2014/321
Taraflar arasında görülen davada........ Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 05/06/2014 tarih ve 2014/56-2014/321 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ....... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olup, davalı şirketin 17.10.2007 tarihli genel kurul toplantısı öncesinde TTK"nın 368. maddesine uygun şekilde genel kurula davete ilişkin işlemleri yerine getirmediğini, bu nedenle söz konusu genel kurulda alınan kararların geçersiz olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun üç kişiden oluşup, ikisinin devlet memuru olarak çalıştıklarını, kanuna aykırı bu durum nedeniyle yönetim kurulunun yok hükmünde olduğunu, bu yönetim kurulu tarafından esas sözleşmeye aykırı olarak yapılan hisse devirlerinin kabul edilerek pay defterine kaydına ilişkin olarak verilen kararların da yok hükmünde olduğunu ileri sürerek, şirketin yönetiminin kayyuma teslimine ihtiyati tedbir ile karar verilmesine, kanunun emredici hükümlerine ve esas sözleşme hükümlerine aykırı toplanan 17.10.2007 tarihli genel kurulun ve aldığı kararların yokluğunun tespit edilmesine, bu genel kurulda alınan sermaye artırım kararının iptaline ve dava dilekçesinde belirtilen usulsüz hisse devirlerini onaylayan yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti ile yapılan satışların pay defterinden silinmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının hiçbirisinin yerinde olmadığını, davaya konu genel kurul toplantısının hukuka uygun olarak yapıldığını ve kararların alındığını, beş yıl içinde gerçekleşen hisse devirlerinin hiçbir itiraza uğramadığını, davanın hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu, davada taraf olmayan kişiler hakkında hüküm kurulmasının mümkün olmadığını, kayyum atanmasına ilişkin isteğin şirket yönetimini kilitleme amacına yönelik olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak, davacının toplantıya çağrılmaması toplantı ve karar nisaplarını etkilemediği gibi başkaca bir nedene dayalı olarak ileri sürülen yokluk ve geçersiz iddiası da bulunmayıp, esasen davaya konu genel kurulun yok hükmünde veya geçersiz sayılmasını gerektirecek bir aykırılığın da mevcut olmadığı, bu itibarla, davacının davaya konu genel kurulda alınan kararlara karşı ancak iptal davası açma hakkı bulunup, bu hakkın da toplantı tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içinde kullanılması gerekmekte olup, genel kurulun 17.10.2007 tarihinde toplandığı, davanın ise 3 aylık hak düşürücü süre geçirildikten sonra 03.05.2010 tarihinde açıldığı gerekçesiyle iptal davasının süre yönünden reddine; davalı şirket ana sözleşmesinin 6. maddesinde bağlam hükmü getirildiği, buna uyulmaması halinin devir sözleşmesinin feshini isteme hakkını vereceği ancak önalım ve fesih hakkının kullanımının da Medeni Kanunun 2. maddesi ile sınırlı olduğu, pay devirlerinde anasözleşmenin 6.maddesinde düzenlenen bağlam hükmünün uygulanmadığı, anılan maddedeki koşullar uygulanmadan yapılan pay devirlerinin kabul edilerek pay defterine kayıt edildiği, davalı şirketin üç büyük hissedarından biri ve aynı zamanda davacının eşi olan H..... D...."nun davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olup, H..... D....."nun kendisi tarafından da anılan bağlam hükmüne uyulmadan pay devirlerinin yapıldığı, şirket ortağı olmasının dışında davalı şirketin eski büyük hissedarlarından birisi ve yönetim kurulu üyesi H...... D......"nun eşi de olan davacının gerek eşi tarafından uzun yıllardır yapılan işlemlerden gerekse davaya konu pay devirlerinden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının uzun yıllar hiçbir itiraza uğramadan yapılan pay devirlerine yönelik işlemlerin anasözleşmeye aykırılığını ileri sürerek yok hükmünde sayılmasını istemesinin MK"nın 2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık teşkil edeceği gerekçesiyle davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dairemizce verilen 2012/3004 E., 2013/9515 K. sayılı bozma ilamında, davalı şirket vekili tarafından dosyaya sunulan ek beyanlarda anasözleşmedeki pay devirlerine ilişkin bağlam hükmünün 2007 yılında yapılan genel kurul toplantısında yapılan anasözleşme değişikliği ile kaldırıldığının da ileri sürülmüş olmasına göre, bu yöndeki anasözleşme değişikliği dahi dikkate alınmadan iddia olunan değişiklik sonrasını da kapsayan pay devirleri hakkında da yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle pay devirlerine ilişkin olarak verilen hüküm açısından da bozulmuş olması karşısında, uyulan bozma ilamından sonra mahkemece, bu hususla ilgili hiçbir değerlendirme yapılmadan ve gerekçe belirtilmeksizin karar verilmiş olması doğru görülmemiş kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.