2. Hukuk Dairesi 2014/17833 E. , 2015/8438 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı (kadın) tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 27.04.2015 günü temyiz eden davacı ... vekili Av. ... geldi. Karşı taraf davalı ... ile vekili gelmediler. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davalı koca tarafından 07.05.2012 tarihinde şiddetli geçimsizliğe dayalı olarak açılan ilk boşanma davası, 19.12.2012 tarihinde geçimsizliğin ispat edilemediği gerekçesiyle reddedilmiş, bahsi geçen karar 03.10.2013 tarihinde Dairemizce onanmış ve 23.11.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava ise 22.02.2014 tarihinde Türk Medeni Kanunun 161. maddesi uyarınca zina hukuksal nedenine dayalı olarak açılmıştır. Reddedilen boşanma davasında hükmedilen vekalet ücretinin tahsili amacıyla yapılan icra takibinde, Kazım Karabekir Mah. Türbe Cad. No:79, D:13, Karabağlar/İzmir adresinde yapılan haciz sırasında, 19.02.2014 tarihinde düzenlenen haciz tutanağında, bu evde haciz sırasında mevcut olan ... adlı şahıs tarafından, “borçlu ...’ın eşiyim, şu anda cenaze nedeniyle Bursa’ya gitti, ne zaman döneceğini bilemem” şeklinde beyanı alındıktan sonra; davalı vekilinin cevap dilekçesinde müvekkilinin Vahide adlı kadını tanımadığı yönündeki beyanının aksine, ... tarafından ve kendi telefonundan davalının telefonla arandığı, akabinde icra memuru ile telefonla görüşmesinin sağlandığı kayıt altına alınmıştır. Haciz sonrası 20.02.2014 tarihinde davalı tarafından düzenlenen vekaletnamede de yerleşim yeri adresi olarak yukarıda haciz yapılan evin adresi gösterilmiştir. Mahkemece 20.05.2014 tarihinde yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında ise yine haczi yapılan eve ait adreste davalının ... adlı kadınla birlikte yaşadığının tespiti sonucu “şahsın oturduğu evde akrabası olduğu belirtilen ... ve onun oğlu olan ...’ın birlikte oturduğu ve evin kira olduğu belirtilerek rapor düzenlenmiştir. Haciz Tutanakları aksi sabit oluncaya kadar geçerliliğini koruyan belgelerdendir. Belgenin içeriğindeki ifade ve bilgiyi değerden düşerecek maddi bir olayın varlığı da iddia ve ispat edilmemiştir.
Davalının Vahide adlı kadınla, aynı evde karı-koca gibi birlikte yaşadıkları, düzenlenen resmi evrak içeriklerinden ve davalının düzenleme şeklindeki vekaletnamede adı geçen kadının adresini yerleşim yeri adresi olarak göstermesinden, zina olgusunun ispatlandığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 161"inci maddesinde düzenlenen boşanmanın şartları gerçekleşmiştir. Bu haliyle; zina hukuksal nedenine dayalı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, sadece tanık beyanı bulunmadığı gerekçe gösterilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde ret kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için taktir olunan 1.100,00 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçkluğuyla karar verildi. 27.04.2015 (Pzt.)
KARŞI OY YAZISI
Zinanın varlığı için, eşlerden birinin karşı cinsten başka bir kimse ile cinsel ilişkide bulunması veya bu ilişkiye muhakkak gözüyle bakılmasını gerektiren bir durum içinde bulunması, bunun da ispatlanmış olması gerekir.
Davacı, iddiasını ispat için İcra memurluğunca düzenlenen 19.2.2014 tarihli haciz tutanağını göstermiştir. Daha önceki reddedilen boşanma davasında lehine hükmedilen avukatlık ücretinin tahsili için davacının vekili tarafından davalı aleyhinde yapılan icra takibi sırasında, icra emrinin davalıya tebliğ edildiği adreste değil de, davacı vekilinin gösterdiği adreste 19.2.2014 günü hacze gidilmiş, haciz esnasında evde bulunan (V) isimli kadın, borçlunun eşi olduğunu ifade etmiş, bu beyan memur tarafından haciz tutanağına yazılmıştır. Davacı, zina iddiasını kadının tutanaktaki bu beyanına dayandırmış, başka bir delil göstermemiştir. Dava sırasında da, davalının ekonomik ve sosyal durumunun kollukça aynı adresten tespitine ilişkin tutanakta “davalının adreste (V) isimli kadınla ve bu kadının yirmi dokuz yaşındaki oğluyla birlikte oturduğu” bildirilmiş, davalı avukatına verdiği 20.2.2014 tarihli vekaletnamede de adres olarak bu adresi göstermiştir. Haciz tutanağının “aksi sabit oluncaya kadar geçerliliği”, ancak icra işlemleri bakımındandır. (İc.îf.K. m.8/3) Bu tutanak zinayı kanıtlamaz. Ekonomik ve sosyal durumun tespitine ilişkin polis tutanağında da, bilginin kaynağı ve dayanağı gösterilmemiştir. Vekaletnamedeki adres de, davalının bu adreste oturduğunu ortaya koyar, cinsel ilişkiyi göstermez. Bu bakımdan mevcut deliller, zinanın sübutu için yeterli değildir. Ne var ki, “zina” sebebine dayanan boşanma davasında,
toplanan delillerin zinanın varlığını kabule yeterli olmaması durumunda, gerçekleşen olaylar evlilik birliğini temelinden sarsacak nitelikte ise, bu sebeple boşanma kararı verilebilir. Çünkü, kanun koyucu zinayı özel boşanma sebebi kabul etmekle, bu olayın evlilik birliğini onarılmaz şekilde temelinden yıktığını daha baştan kabul etmiş demektir. Dolayısıyla zinaya dayanan boşanma isteği, birliğin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma isteğini de içinde barındırır.
Davalı tarafından daha önce açılan boşanma davası, “kusurlu” bulunarak reddedilmiştir. Sözü edilen davada toplanan delillerden davalının eşiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı, evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği tespit edilmiş, eldeki davada da güven sarsıcı tutum ve davranışlarda bulunduğu gerçekleşmiştir. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.