8. Hukuk Dairesi 2019/306 E. , 2019/1345 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Derneğin Kendiliğinden Sona Erdiğinin Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün dernek temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava dilekçesinde, davalı derneğin tüzük teslim tarihinden itibaren 6 aydan fazla süre geçmiş olmasına rağmen ilk genel kurul toplantısını yapıp zorunlu organlarını oluşturmadığı iddia edilerek 4721 sayılı kanunun 87/2. maddesi gereğince derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar verilmesi istenmiş; Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı dernek temsilcisi tarafından genel kurul toplantılarının yapıldığı savunularak temyiz edilmiştir.
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 87/2. maddesi kapsamında ilk genel kurul toplantısını kanunda öngörülen sürede yapıp zorunlu organlarını oluşturmayan derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Dernekler kişi topluluğudurlar ve ideal (manevi) bir amaç güderler. Derneklerin unsurları konusunda görüş ayrılıkları olmakla birlikte, genellikle bu unsurların kişi, ortak amaç, süreklilik, organizasyon ve gönüllülük olduğu söylenebilir.
İnsan haklarının en önemlilerinden birisi olan dernek kurma özgürlüğü yoluyla kişilerin kültürel, siyasi, dini, mesleki, sportif veya sosyal amaçlarla bir araya gelmeleri sağlanır.
Dernek kurma özgürlüğünün en basit ve anlaşılabilir faydası özellikle günümüzün yalnızlaşan bireyleri için, bir ifade biçimi ve faydalı olma duygusuyla birlikte kendilerini iyi hissetmelerinin bir yolu olmasıdır. Bireylerin derneklere üye olup, dernek faaliyetlerine katılmaları, onların artan bir şekilde yardım, spor, şehir yaşamı, sağlık, eğitim, müzik ve sanat etkinliklerine katılmalarının bir yoludur. Dernek kurma özgürlüğü aracılığıyla sosyal ve kültürel yaşamın gelişimi sağlanır.
1982 Anayasası da 1961 Anayasas"ında olduğu gibi dernek kurma özgürlüğünün yanı sıra, siyasi parti ve sendika özgürlüklerini ayrıca güvence altına almıştır. (mad. 33, 51 ve 68)
Anayasa Mahkemesi önüne gelen değişik partilerin büyük kongrelerini süresinde yapmadıkları için haklarında dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlıklarının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebinde bulunulan partilerin, savunmaları istenmelerinden sonra da olsa büyük kongrelerini yapmalarını, siyasi ve hukuki varlıklarını devam ettirme yönünde bir iradenin varlığı olarak kabul etmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 62. maddesi gereği yeni kurulan derneklerin 60.maddenin son fıkrası gereğince yapılan yazılı bildirimi izleyen altı ay içinde ilk genel kurul toplantılarını yapmak ve zorunlu organlarını oluşturmakla yükümlü oldukları, aynı kanunun 87. maddesinin 2. bendinde ise ilk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olmasını derneğin kendiliğinden sona erme nedeni saymış, son fıkrasında ise; her ilgili, sulh hakiminden, derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitini isteyebileceğini düzenlemiştir.
5253 sayılı Dernekler Kanunu"nun "Genel kurul toplantısı ve organlara seçilenlerin idareye bildirilmesi" başlıklı 23. madde gereği derneklerin genel kurulu izleyen otuz gün içinde, yönetim kurulu ve denetim kurulu ile derneğin diğer organlarına seçilen asıl ve yedek üyeleri mülkî idare amirliğine bildirmekle yükümlü oldukları "Ceza hükümleri" başlıklı 32.maddesinin "l" bendi gereği ise bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen dernek yöneticilerine idari para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.
Türk Medeni Kanunu"nun derneklere dair hükümleri ile Dernekler Kanunu hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; kanun koyucu, kuruluşundan sonra belli bir süre içerisinde ilk genel kurul toplantısının yapılıp zorunlu organların oluşturulmamasının derneğin kendiliğinden sona erme sebebi kabul etmiş iken; süresinde yapılan ancak idareye kanunda belirlenen zaman içinde bildirilmemesini ise idari yaptırıma bağlamıştır. Dernekler özelinde asıl olanın tüzel kişiliğin varlığı ve sürekliliği olduğu, belli bir düzen sağlamak için tüzel kişi temsilcilerinin yükümlülüklerini yerine getirmemeleri kabahat olarak nitelenip, tüzel kişilik değil, temsilciye idari yaptırım öngörüldüğü sonucuna varılmaktadır. Ancak uygulama da genellikle bu iki durumun birbirine karıştırıldığı, onarıcı, düzen sağlayıcı idari yaptırımlar yerine son çare olarak düşünülen ve geri dönüşümü olmayan tüzel kişiliğin sona erdiğinin tespitinin mahkemelerden talep edildiği yani olması gereken basit ve düzen sağlayıcı tedbirleri uygulamak yerine, istenmeyen ancak olumsuz manada kesin sonuç veren yönteme başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davalı Derneğin 20.02.2014 tarihinde kurulduğu, geri çevirme kararı sonrası ..."nün gönderdiği dernek dosyasına göre, ilk genel kurul toplantısını 20.08.2014 tarihinde yapıp zorunlu organlarını oluşturduğu, daha sonra ise tüzüğü gereği 17.09.2017 tarihinde genel kurul yaptığı, 20.04.2018 tarihinde ise 2017 yılı beyannamesinin verildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında, somut olay değerlendiğinde, dernekler aracılığı ile vatandaşların örgütlenmesi, çoğulcu demokrasiler için hayati öneme sahip olup, derneklerin idari ve yargısal denetim yolu ile varlıklarına son verme yerine, mili güvenliğe ve kamu düzenine aykırılıklar istisna olmak üzere sürekliliklerin sağlanması günümüzün yalnızlaşan bireyleri için, bir ifade biçimi ve faydalı olma duygusuyla birlikte kendilerini iyi hissetmelerine hizmet edeceği; bu yönü ile davalı Derneğin her ne kadar dava açıldığı tarih itibari ile yapıldığı beyan edilen ilk toplantısının yapıldığına dair bildirimi mülki idare amirliğine bildirilmemiş ise de, geri çevirme sonrası gönderilen dernek dosyasının incelenmesi sonucu ilk ve sonraki genel kurul toplantılarını yapıp zorunlu organlarını da seçtiği, 2018 yılı itibari ile 2017 yılı beyannamesinin de verilerek hukuki varlığını sürdürme yönünde bir iradenin ortaya konulduğu, süresinde yapıldığı savunulan genel kurul toplantıları ile sonuçlarının kanunda belirlenen süre içerisinde veya hiç bildirilmemesinin Dernekler Kanunu"nun 32. maddesinin "l" bendi gereği idari para cezası gerektirdiği de dikkate alınarak davanın reddi yerine, derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı Dernek temsilcisinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 12.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.