1. Hukuk Dairesi 2015/1525 E. , 2017/7281 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : ... V.D
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.12.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... ... ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işleme dayalı tapu iptali-tescil isteğine iklişkindir.
Davacılar, dava konusu 38 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu dairenin mirasbırakanları ... ... "a ait iken emaneten 3. kişiye verildiğini, mirasbırakanın ölümünden sonra taşınmazın ... ... tarafından 3. kişiden devralındığını ve danışıklı biçimde davalı kayınbiraderine temlik edildiğini ileri sürerek tapunun iptaline ve mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazı edinmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın 3. kişiye olan borçlarının ödenmesiyle taşınmazın mirasçılarına döndürülmesi yerine ... ... tarafından davalı kayınbiraderine devredildiği, davalının da iyiniyetli sayılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıların miras payları oranında tapu iptali-tescile karar verilmiştir.
Getirtilen kayıtlardan:
1-) Dava konusu 38 parseldeki 2 nolu dairenin muris ... ... adına kayıtlı iken, 18.02.1997"de "cebri satış" sonucunda ... ... adına tescil edildiği,
2-) ... ... "in bu daireyi, vekil kıldığı ... vasıtasıyla 20.01.2010"da "satış" suretiyle murisin oğlu olan ... ... "a temlik ettiği,
3-) ... ... "ın da, anılan daireyi 03.02.2012"de kayınbiraderi olan davalı ..."a "satış" suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada elbirliği halinde mülkiyet hükümlerinin geçerli bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Sözü edilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktır. Bu kural TMK"nın 701. maddesinde "Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır." biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. Nitekim, TMK"nın 702/2. maddesi de bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiş(11.10.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, mirasbırakan ... ... "ın mirasçılarından eşi ... ile oğlu ..."ın davada yer aldıkları, ancak kızları ... ... ile oğlu ..."nün dava dışı kaldıkları görülmektedir.
Hal böyle olunca, dava dışı kalan mirasçılar ... ... ... "nün davaya muvafakatlerinin alınması ya da miras şirketine TMK"nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek esas hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.