14. Hukuk Dairesi Esas No: 2009/13727 Karar No: 2010/248 Karar Tarihi: 20.1.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2009/13727 Esas 2010/248 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2009/13727 E. , 2010/248 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.05.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali kıyı olarak terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.04.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine,526 sayılı parselin kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmının tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkini ve elatmanın önlenmesini istemiştir. Mahkemece, 1381,60 m2 yerin tapu kaydının iptali ve kıyı olarak terkini ile elatmanın önlenmesine karar verilmiş, hükmü her iki taraf vekili temyize getirmiştir. Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 22.4.1983 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 22.5.2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. 25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3.fıkrasına ekleme yapılmıştır. Anılan hüküm, “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklindedir. Diğer taraftan, 5841 Sayılı Kanununun 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Kadastro Kanununa geçici 10. madde eklenmiştir. Bu madde ise “bu kanunun 12. maddesinin 3.fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” kuralını getirmiştir. Anılan hükümler gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında Kadastro Kanununun değişik 12. maddesinde sözü edilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıktır. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.. SONUÇ:Yukarıda açıkanan nedenle hükmün BOZULMASINA,istek halinde temyiz harcını davalıya iadesine, 20.1.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.