Ceza Genel Kurulu 2017/919 E. , 2017/462 K.
"İçtihat Metni"K
Mahkemesi :Ağır Ceza
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar ... ve ..."ın TCK"nun 188/3-4-5, 43/1, 62, 52/2, 53, 54 ve 63. maddeleri gereğince 25 yıl hapis ve 6.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına, sanık ..."ün TCK"nun 188/3-4-5, 43/1, 192/3, 62, 52/2, 53, 54 ve 63. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay hapis ve 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, tüm sanıklar yönünden hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba, sanık ... yönünden ayrıca, aynı Kanunun 58. maddesi uyarınca hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.07.2015 gün ve 30-274 sayılı kısmen resen temyize tabi olan hükümlerin, sanıkların müdafileri ve sanık ... tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 10.03.2016 gün ve 5127-717 sayı ile;
"...Sanıklar ... ve ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:
Diğer sanık ..."ın çelişkili ve soyut beyanları dışında, sanıkların ele geçirilen suç konusu eroinle ilgisi olduğuna veya sanık ..."ın suçuna iştirak ettiklerine ilişkin kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, sanıklar hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması,
...
Sanık ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:
...Diğer itirazların reddine, ancak;
1- Diğer sanıklar Emre ve Belkıs hakkındaki bozma nedenine göre;
a) Sanığın sabit olan "uyuşturucu madde ticareti yapma" suçunun üç kişi ile birlikte işlenmesi söz konusu olmadığı ve sanığın cezasının TCK"nın 188. maddesinin 5. fıkrasının birinci cümlesi gereğince arttırılamayacağının gözetilmemesi,
b) Sanık hakkında TCK"nın 192. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulama şartları oluşmadığı halde cezasından indirim yapılması..." isabetsizliklerinden sanık ..."ın sonuç ceza yönünden kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise 27.04.2016 gün ve 125-161 sayı ile ilk hükmünde direnerek sanıkların mahkûmiyetine karar vermiştir.
Kısmen resen temyize tabi olan bu hükümlerin de sanıkların müdafileri ve sanık ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.10.2016 gün ve 289510 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 1292-2030 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 05.06.2017 gün ve 57-2362 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ..., ..., ... ve Hatice Özcan hakkında uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırma, sanık Hatice Özcan hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçlarından verilen beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ... ve ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar ... ve ..."a atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığı, buna bağlı olarak sanık ... hakkında TCK"nun 188/5 ve 192/3. maddelerinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, hazır bulunduğu oturumda son söz sanığa verilmeden direnme hükmü kurulmasının, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Özel Dairenin bozma kararından sonra sanıklar ... ve ..."in hazır bulunduğu 27.04.2016 tarihli oturumda, yerel mahkemece sırasıyla sanıklar ... ve ... ile sanıklar ..., ... ve ... müdafilerinden bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulduğu, ardından Cumhuriyet savcısının görüşünün alındığı ve hazır bulunan sanıklar ... ve ..."e son söz hakkı tanınmadan duruşmaya son verilip direnme hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun 251. maddesine benzer hükümler içeren 5271 sayılı CMK"nun "Delillerin tartışılması" başlıklı 216. maddesinin üçüncü fıkrasında; "hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir" düzenlemesi yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca katılmış olduğu takdirde son söz mutlaka sanığa verilerek duruşma bitirilecektir. Ceza muhakemesinde sanığın en önemli haklarından biri de savunma hakkı olup, hazır bulunduğu oturumda son söz sanığa verilmeden hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik arzeden çok sayıdaki kararlarında açıkça belirtildiği üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili olan son sözün sanığa ait bulunduğuna ilişkin usul kuralı emredici nitelikte olup, bu kurala uyulmaması kanuna mutlak aykırılık oluşturmaktadır.
Temyiz merciince verilen bozma kararından sonra ilk derece mahkemeleri tarafından yargılamaya devam olunduğunda, dava henüz sonuçlanmamış bulunduğundan, ilk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamalarda da "kamu davasının kesintisizliği ve sürekliliği" ilkesinin doğal bir sonucu olarak aynen geçerli olacaktır. Kovuşturmanın sona erdirilip hükmün tesis ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken "son sözün sanığa verilmesi" kuralına uyulmaması hali, gerek "savunma hakkının sınırlandırılamayacağı" ilkesine, gerekse CMK"nun 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil edecek ve bu durum, temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni kabul edilecektir.
Öğretide; "Son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Bunun içindir ki son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi mutlak temyiz sebebi, hukuka kesin aykırılık ve dolayısıyla bozma sebebi sayılmaktadır." (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul 2014, s. 1484); "Hüküm safhasına geçmeden önce son söz hazır olan sanığa verilmek zorundadır. Bu hüküm silahların eşitliği ve suçsuzluk karinesi ilkelerinin gereği olarak düzenlenmiş, uyulması zorunlu ve emredici bir hükümdür. Son sözün sanığa verilmesi bozmadan sonraki yargılamada da uyulması zorunlu bir usul kuralıdır." (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, cilt: 2, s. 146–149) şeklinde görüşler ileri sürülmek suretiyle, hükmün tesis ve tefhim edildiği duruşmada hazır bulunan sanığa mutlaka son sözün verilmesi gerektiği düşüncesi ittifakla benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama aşamasında sanıklar Murat ve Belkıs ile adı geçen sanıklar ve sanık ..."nin müdafileri ile Cumhuriyet savcısının bozma ilamına ilişkin görüşü alındıktan sonra, hazır bulunan sanıklar Murat ve Belkıs"a son sözleri sorulmadan yargılama bitirilmek suretiyle hükmün tesis ve tefhim edilmesi, CMK"nun 216/3. maddesine açıkça aykırılık oluşturduğundan, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle her üç sanık yönünden yerel mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.04.2016 gün ve 125-161 sayılı direnme hükmünün, hükümden önce son sözün hazır bulunan sanıklara verilmemesi isabetsizliğinden direnmeye konu tüm sanıklar yönünden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.11.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.