10. Hukuk Dairesi 2016/7100 E. , 2017/2129 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl dava, ödeme emrinin iptali ve birleşen davalar haczin kaldırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece verilen ilk karar Dairemizin 14.10.2014 günlü 2014/15569 Esas ve 2014/19485 Karar sayılı ilamı ile davacının dava dışı AŞ"de kurucu ortak ve temsilciliği sıfatıyla 506 sayılı Yasanın 80. maddesi kapsamında sorumlu olup olmayacağının irdelenmesi ve haczin kaldırılmasına yönelik açılan birleşen diğer davalar hakkında da 5510 sayılı Yasanın 93. maddesinde yer alan “Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88"inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez...” hüküm gereğince, haciz işleminden önce, davacı hakkında takip yapılıp ödeme emri tebliğ edilip edilmediği hususu da araştırılıp davacının haczin kaldırılmasına yönelik talebi hakkında bir karar verilmesi gereğine işaret edilerek bir karar verilmek üzere bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Eldeki davada, mahkemece davacı hakkında temsil yetkisine haiz olunan dönemi kapsayan ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak davacının sorumlu olması ve bu nedenle isteminin reddine dair verilen karar isabetli ise de, haczin kaldırılmasına yönelik talep bakımından, dava dosyasından, 15.06.2010 ve 24.05.2013 tarihli haciz bildirilerine konu ödeme emirleri ve tutarlar bakımından, davalı kurumca 14.05.2010 tarihinde ödeme emrinin tanzimi ve davacıya 24.05.2010 tarihinde tebliğinden sonra, davadışı şirketin başka işyerleri ve borçları nedeniyle farklı ödeme emirlerinin de tevhidi ile hacze geçilip geçilmediği hususunun değerlendirilmesi ile, tevhit yapılan takipler bakımından, haciz işleminden önce, davacı hakkında takip yapılıp ödeme emri tebliğ edilmesi gereği dikkate alınarak davacıya tebliği hususu araştırılmalı, tebliğin bulunmaması halinde ise, tebliğ edilip sorumlu olduğu hususu kesinleşmiş ödeme emrine konu dönem ve tutarlar dikkate alınarak haczin kaldırılması talepleri irdelenmelidir.
Diğer taraftan, 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde, itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki kamu alacağının %10 zamla tahsil edileceği öngörülmüş olup, davacı borçlunun iptalini talep ettiği “ödeme emrine yönelik itirazında haksız çıktığı” belirgin bulunmakla, davalı Kurum yararına haksız çıkma tazminatına karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözetilmemiş olması da usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda inceleme yapmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları nazara alınmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 14.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.