Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/5889
Karar No: 2021/2011
Karar Tarihi: 06.12.2021

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/5889 Esas 2021/2011 Karar Sayılı İlamı

6. Hukuk Dairesi         2021/5889 E.  ,  2021/2011 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

    -KARAR-

    5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 Sayılı Kanun"un 19. maddesiyle HUMK"a eklenen Ek-Madde 4"te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında, 2012 yılı için 1.690,00 TL"dir. Davalı vekilince temyize konu yapılan kısım yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığından davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.12.2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

    MUHALEFET ŞERHİ

    Dava, taraflar arasında düzenlenmiş hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı vekili, anılan kararı temyiz etmiştir.
    Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğu, "5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK’un 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 5236 sayılı Kanun"un 19. maddesiyle eklenen EK Madde 4’ de öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında, 2012 yılı için 1690,00 TL olduğu, bu nedenle davalı vekilince temyize konu yapılan kısım temyiz sınırının altında kaldığı’’ gerekçesiyle davalı vekilinin temyiz isteğinin reddine karar vermiştir.
    Yüksek Özel Dairenin bu kararına aşağıdaki nedenlerden dolayı katılmıyorum.
    Anayasanın 36. maddesine göre;
    Madde 36 - Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.(1)
    Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.
    (1)3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun"un 14"üncü maddesiyle, bu fıkraya “savunma” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile adil yargılanma” ibaresi eklenmiştir.
    Anayasanın 40. maddesine göre;
    Madde 40 - Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
    (Ek fıkra: 03.10.2001 - 4709 S.K./16. md.) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve merciilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
    Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.
    Anayasanın 40/2. maddesindeki düzenleme elbette yargı işlemlerini de kapsamına almaktadır. Mahkeme kararlarında ilgililere hem başvurulabilecek kanun yolları hem başvuru mercii hem de kanun yoluna başvuru süresi gösterilmelidir. Şüphesiz mahkemelerin bunları salt göstermeleri yetmez; aynı zamanda doğru olarak göstermeleri de anayasal gerekliliktir. Bu sayede bireylerin yine Anayasa ile güvence altına alınmış bulunan hak arama özgürlüğü ve bu çerçevede adil yargılanma hakkı tesis edilmiş olacaktır (bkz. .... Başvurusu, 22.9.2016, 2014/1382, Erişim Tarihi: 18.11.2017 kararlaryeni.anayasa.gov.tr), (bkz. Tasfiye Hâlinde S.S. .... ... Sitesi Konut Yapı Kooperatif Başvurusu, 21.9.2017, 2014/13217, Erişim Tarihi: 18.11.2017, kararlaryeni.anayasa.gov.tr).
    Güçler ayrılığının bulunduğu hukuk sistemimizde yargının da yasama kadar yaşamsal bir rol oynadığı ve devleti temsil ettiği gözden uzak tutulmamalıdır. Her ne kadar, yargı organları süreleri keyfi olarak değiştiremezler ve kanunla belirlenen süreleri yanlış göstermeleri diğer bireyler bakımından emsal teşkil etmez ise de, yargılamanın süjeleri, egemenliği kullanan yetkili organlardan biri olan mahkemelerin kararlarına itimat etmek ve kararda gösterilen sürelere riayet etmek konusunda haklı bir beklentiye sahiptirler.
    Anayasanın 138. maddesine göre;
    Madde 138 - Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.
    Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
    Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
    Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
    Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı olarak bilinen bu ilke karşısında da mahkeme kararında yazılı olan süreye riayet eden bireylerin hak kaybına uğramaması gerekir.
    Anayasanın 153. maddesine göre;
    Madde 153 – Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
    Anayasa Mahkemesi bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.(4)
    Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.(1)
    İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun (…)(2) teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.(2)
    İptal kararları geriye yürümez.
    Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.
    (4) 21.1.2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanunun 16"ncı maddesiyle, bu fıkrada yer alan “kanun hükmünde kararnamenin” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin” şeklinde değiştirilmiştir.
    (1)21.1.2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanunun 16"ncı maddesiyle, bu fıkrada yer alan “kanun hükmünde kararname” ibaresi “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” şeklinde değiştirilmiştir.
    (2) 21.1.2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanunun 16"ncı maddesiyle, bu fıkrada yer alan “tasarı veya” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
    Bu hükme yalnızca soyut ve somut norm denetimi ile mahkemenin önüne gelen meseleler bakımından geçerlilik tanınması; buna karşılık, bireysel başvuru neticesinde verilen kararların ise yalnızca başvuruya konu uyuşmazlık bakımından etkili olacağı sonucuna varılması her zaman doğru olmayabilir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararlar bakımından vardığı sonuç, önüne gelen uyuşmazlığın karakteri ile sıkı sıkıya bağlı olmayıp aynı konuda verilmesi muhtemel pek çok hak ihlâli kararını baştan önleyebilecek niteliktedir. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin yukarıda açıklanan iki kararında vardığı sonuç gerek ilk derece mahkemeleri gerekse Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay için bağlayıcı nitelikte görülmeli ve bu mahkemelerce karar tesis edilirken dikkate alınmalıdır. (Bkz ...– Medeni Yargıda Hâkimin Kanuni Süreyi Kararında Yanlış Göstermesi Problemine İlişkin Düşünceler – TBB Dergisi - 2018/136 – Sayfa 167 vd.)
    Somut olayda; ilk derece mahkemesi kısa kararında; Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı kesin olarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı’’ demesine rağmen, gerekçeli kararında; ‘’Davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 8 günlük temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı’’ demiştir.
    Bu durumda, anayasal hükümler çerçevesinde ilgililerin mahkeme kararlarına duydukları güvenin korunmasına ilişkin haklı beklentileri göz önüne alınmalı ve hak arama özgürlükleri ile adalete (mahkemeye) erişim hakları sınırlanmamalıdır.
    Açıklanan tüm bu nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin esastan incelenmesi gerekirken, Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunca, kararın kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddine ilişkin kararına katılmıyorum. 6.12.2021

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi