14. Hukuk Dairesi 2009/14193 E. , 2010/190 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.04.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.06.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, 1019 sayılı mera parselinin ifrazı ile oluşan 2489 sayılı parselin mera olduğunu, öncesi mera olan bir yerin özel mülkiyete konu teşkil etmeyeceğini, 2489 sayılı parsele ilişkin imar düzenlemesi sonucu davacı adına tesis edilen 267 ada 15 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın imar düzenlemesi sonuçu oluştuğunu, imar düzenlemesinin de İdari yargı tarafından iptal edildiğini bu durumda tapunun imar düzenlemesinden önceki haline döneceğini ve 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinde yazılı koşulların yararına gerçekleştiğini savunmuştur.
Mahkemece, imar düzenlemesinin iptal edildiği ve tapu kaydının dayanağının kalmadığını ve 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi koşulları oluşmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile özellikle 27.4.2009 havale tarihli bilirkişi raporunda 267 ada 15 parsel sayılı taşınmazın da bulunduğu ifrazen oluşan bir kısım parsellerin 79.000 m2 yüzölçümündeki mera vasıflı 1019 sayılı parselden geldiği, 1996 yılında 2981 sayılı Yasanın 10/c maddesine göre yapılan uygulamadan şuyulandırma işlemi sonucu oluştuğu, imar uygulamasının onaylanmasına ilişkin 17.05.1996 tarihli belediye encümen kararının iptali için Hazine tarafından idare mahkemesine dava açıldığı, Bursa 1. İdare Mahkemesinin 10.05.2002 tarihli ve 2000/624-2002/526 sayılı kararıyla işlemin iptalinin hüküm altına alındığı, kararın 08.10.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Görülüyor ki, evveliyatı 1019 numaralı mera parseli olan taşınmaza ait 2981 sayılı kanunun 10/c maddesi uyarınca belediye tarafından yapılan uygulama işlemleri idari yargı yerinde iptal edilmiş, iptale ilişkin idari yargı kararı da kesinleşmiştir.
Eldeki davada öncelikle bu aşamadan sonra ne gibi bir hukuki gelişme olacağı sorusu üzerinde durmak gerekir. Yapılan şuyulandırma işlemi iptal edilince ve iptal kararı kesinleşince kuşkusuz taşınmazların önceki parsellerine dönmesi ve bunu sağlayacak geriye dönüş cetvellerinin hazırlanması gerekecektir. Geriye dönüş düzenlemesi kesinleştiğinde ise, tapu sicil müdürlükleri evvelki parsellere dönüşü sağlayan yeni bir tescil işlemi yapacaktır. Geriye dönüşe neden olan işlem ise kesinleşmiş yargı kararıdır. Ne var ki, dosyadaki bilgi ve belgelerden geriye dönüş işlemlerinin geldiği aşama ve bu işlemlerin kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamamaktadır.
Bir davanın açılmasından sonra dava konusu olan bir hakkın bir başkasına (üçüncü bir kişiye) devredilmesi (temlik edilmesi) veya yasadan kaynaklanan zorunluluklardan dolayı müdeabihe sonradan bir başkasının malik olması hallerinde davanın taraflarının müddeabih üzerinde tasarruf yetkisinin kalmaması mümkündür. Bu gibi durumlarda ne gibi iş ve işlemler yapılacağı HUMK.nun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Gerçekten, çekişme konusu 267 ada 15 parsel sayılı taşınmaz yasal nedenlerle ve geriye dönüş cetvellerinin kesinleşmesi sonucu davalının elinden çıkarsa, dava konusu üzerinde davalının taraf sıfatı kalmayacaktır. Bu durumda mahkemece davacıya HUMK.nun 186. maddesindeki hangi seçimlik hakkını kullanacağı sorulup saptandıktan sonra buna göre işlem yapılması gerekecektir.
Bütün bu anlatımlardan sonra mahkemece yapılması gereken iş; idari yargı kararı üzerine belediyece yapılması gereken geriye dönüş cetvelleri işlemlerinin geldiği aşamayı tespit etmek, kesinleşti ise geriye dönüş cetvellerini ve çekişme konusu taşınmazın tapu kaydını getirtmek, kayıt malikinde değişiklik olduysa yukarıda sözü edilen yönteme uygun işlem yapmak, davacı Hazinenin mera iddiasını gerçek hasım huzurunda inceleyip sonuçlandırmak olmalıdır.
Değinilen yönler bir yana bırakılarak bu aşamada davalının gerçek hasım olup olamayacağı yönü üzerinde durulmaksızın çekişmenin esasının incelenmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 19.01.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.