1. Hukuk Dairesi 2015/4638 E. , 2017/7209 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı ile 14/12/2009 tarihinde evlendiklerini, 21/9/2010 tarihinde boşandıklarını, maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazı 21.12.2009 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiğini, evlendikten 1 hafta sonra davalının evi terkettiğini, ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinde dolandırıcılık ve mala zarar verme suçlarından davalı hakkında dava açıldığını, davalı tarafından kandırıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde evlilik birliği içinde edinilen ve boşanma neticesinde davalıda kalan taşınmaza yaptığı katkının karşılığı olarak 20.000TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacıya verdiği ziynet eşyası karşılığında dava konusu taşınmazın kendisine devredildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair veirlen karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından ‘’...Mahkemece yapılması gereken iş, hile hukuki sebebine dayalı olarak açılmış bulunan tapu iptali ile tescil isteği bakımından ...nun 1 ve devamı maddeleri uyarınca genel mahkemeler görevli bulunduğundan görevsizlik kararı verilerek eldeki davadan tefrik edilmesi, terditli talep olan ve Aile Mahkemesinde görülmesi gereken katılma alacağına ilişkin istek yönünden ise HMK"nun 165. maddesi gereğince, hile nedenine dayalı açılmış bulunan davanın sonucunun bekletici mesele yapılması gerekir.’’gerekeçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda katılma alacağına ilişkin istek tefrik edilerek, tapu iptal ve tescil isteminin hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.70.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 07.12.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, hile hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescil davasıdır.
Yerel mahkemece dava, hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçesiyle reddedilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Sayın çoğunluk kararın onanmasına karar vermiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan görüş aykırılığı, davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığına ilişkindir.
Hilenin öğrenildiği tarih itibariyle uyuşmazlık hakkında uygulanacak yasa hükmü 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 31. Maddesidir. Söz Konusu yasa hükmü " Hata veya hile ile haleldar olan yahut ikrah ile yapılan akit ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet vermiş nazarıyla bakılır. Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığı veya korkutmanın zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder.
Hile ile haleldar olmuş yahut ikrah ile yapılmış olan bir akde icazet, zarar ve ziyan talebinden feragati istilzam etmez." şeklinde düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlemede bahsedilen süre açıkça sözleşmeyle bağlı olmadığını diğer tarafa bildirmektir.
"İptal beyanı hiçbir şekle tabi değildir. Şekle bağlı bir sözleşme örtülü irade beyanıyla da iptal edilebilir. İptal hakkı, yenilik doğuran bir hak olduğu için, bunun kullanılması şarta bağlı tutulamaz...
İptal hakkı, açık bir irade beyanıyla kullanılabileceği gibi, örtülü bir irade beyanıyla da kullanılabilir. Örneğin karşı tarafa verdiği şeyi geri isteyen veya aldığı şeyi geri veren tarafın bu davranışı örtülü bir iptal beyanıdır...
İptal hakkının bir yıllık kısa süre dışında ayrıca sözleşmenin kurulmasından itibaren on yıllık azami (mutlak) bir süre ile de sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı doktrinde tartışmalıdır. İradesi bozulan kimse, sözleşmeyi yaptıktan 5, 10 veya 30 yıl sonra yanılma veya aldatmayı öğrenmişse, acaba bu öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde sözleşmeyi iptal edebilirmi?... Yargıtay sözleşmeden itibaren 10 yıl ile bu süreyi sınırlamıştır... İradesi sakatlanan kişinin, iptal beyanı, karşı tarafın hakimiyet alanına ulaştığı anda istenen sonucu kendiliğinden doğurmaya yeterlidir. Ayrıca bir iptal davası açmaya, dolayısıyla iptali dava yoluyla ileri sürmeye gerek yoktur." ( Prof. Dr. Fikret Eren Bonçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Baskı. 412 vd. Sayfalar)
" Hata, hile, ikrah her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Korkutmanın (hilenin) öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. (1.Hukuk Dairesinin 2014/ 11612E, 2014/ 14462K, 18.9.2014 tarihli-, 2013/21405E, 2014/50K, 13.1.2014 t.li, 2016/11701E, 22.12.2016 t.li, 2003/52E, 2003/762 K, 22.1.2003 t.li v.d.birçok karar) Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin emsal kararı;
"Mahkemece, davacıların suç duyurusu üzerine ....’ın ihkak-ı hak suçundan mahkum olduğu, davalılar hakkında zorla senet imzalamaktan dolayı ceza davası bulunmadığı, ayrıca BK’nun 31. maddesine göre bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra dava açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1- Borçlar Kanunu’nun 31’nci maddesine göre, “Hata veya hile ile haleldar olan yahut ikrah ile yapılan akit ile mülzem olmayan taraf bu akdi ifa etmemek hakkındaki kararını diğer tarafa beyan yahut verdiği şeyi istirdat etmeksizin bir seneyi geçirir ise, akde icazet verilmiş nazariyle bakılır. Bu mehil, hata veya hilenin anlaşıldığı veya korkunun zail olduğu tarihten itibaren cereyan eder.” Bu kanun hükmü uyarınca ikrah ile akit yapmak zorunda kalan kişi, iptal hakkını bir yıllık hak düşürücü süre içinde kullanmak zorunda olup, bu beyanın bir yıllık hak düşürücü süre dolmadan karşı tarafın hakimiyet alanına ulaşması gerekir. İptal beyanının bir şekle tâbi olduğu konusunda kanunda açık bir hüküm bulunmadığından, hukuki niteliği itibarıyla bozucu yenilik doğuran bu hakkın kullanılmasının dava açma gibi belli bir usulde ileri sürülmesi zorunlu değildir...." şeklindedir( 19.H.D. 2012/6338E, 2012/11554K, 11.7.2012 t.).
Yukarıda açıklanan gerek akademisyenlerin görüşü, gerekse Yargıtayın ve özellikle dairemizin “ ...bir yılık hak düşürücü süre içinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih veya zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir.” şeklindeki müstakar uygulamaları nazara alındığında, iptal hakkının ileri sürülmesinin hiç bir şekle tabi bulunmadığı, hele hele dava açmanın zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı, davalı ile gerçek bir evlilik yaptığını sandığını, davalının yaklaşık dört gün gibi bir süre kendisiyle birlikte kaldığını, evlilik birliğini bozmak için türlü bahaneler üretip evi terk ettiğini belirterek 5.3.2010 tarihinde hem boşanma davası açmış hem de C.Savcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Yine bir yıllık süre dolmadan davacının sözleşmeden dönme iradesi davalıya ulaşmıştır. Dolandırıcılık suçundan yapılan yargılama sonucu davalı sanık mahkum olmuştur. Bu durumda davacının BK’nun 31’nci maddesinde öngörülen bir yıllık süre içerisinde hiçbir şekle bağlı olmayan iptal beyanında bulunduğunu kabul etmek gerekir.
Davacı taşınmazını 21.12.2009 tarihinde davalıya devretmiştir. Süresi içinde hem boşanma davası açmış hem de Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Bir başka ifade ile sözleşmeyle bağlı olmadığını süresi içinde ortaya koymuştur. Bundan sonra yasa koyucu dava açılması için bir süre öngörmemiştir. Bu süre Yargıtay uygulamalarında olduğu gibi işlemden itibaren 10 yıl olarak kabul edilebileceği gibi iyi niyet kuralları ile de sınırları belirlenebilir.
Davacı, süresi içerisinde sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirdiğine göre , mahkemenin hileye dayalı tapu iptal tescil davasının hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığı yönündeki gerekçesi isabetsizdir , bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek hilenin unsurlarının bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hak düşürücü süre içinde dava açılmadığı gerekçesiyle ret kararı verilmesi doğru olmadığından kararın bu gerekçelerle bozulması düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.