1. Hukuk Dairesi 2015/4205 E. , 2017/7205 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, maliki olduğu ... ada ... parsel sayılı taşınmazı davalının tehdidi ve korkutması sonucu davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, satış bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.70.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 07.12.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, korkutma (ikrah) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile tescil istemine ilişkindir.
Davacı, babasının borcundan dolayı davalı tarafından korkutularak iradesinin sakatlanması suretiyle taşınmazının elinden alındığını iddia etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, yapılan araştırmanın hükme yeterli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın davacıdan davalıya satış suretiyle intikal ettiği, davalı tarafından davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, babasının davalıya olan borcu nedeniyle taşınmazı devrettiği, davalının tefecilik suçlamasıyla yargılandığı ve mahkum olduğu dosya kapsamıyla sabittir.
Bilindiği gibi ikrah (korkutma), bir kimsenin başka surette yapmayacak olduğu bir hukuksal işlemi bir kötülüğün kendisinin veya yakınlarının başına gelebileceğini görerek yapmasına neden olan ürkütülmedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun(TBK) 37. (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun(BK) 29.) maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi ya da yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK"nin 38. (BK"nin 30.) maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan (ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız(hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Korkutma eylemi sonucu muhatabın korkup korkmadığı, iradesinin sakatlanıp sakatlanmadığı tamamen sübjektif ölçülere bağlıdır. Bazısı en küçük bir tehdit ile korkarken bazısı da en ciddi eylemlerden dahi korkmayabilir. Bu nedenle şahsın korkup korkmadığını belirlerken her olayı ve tarafların durumunu ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir (TBK"nın 39. md). Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim, istihkak davası(tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.
Somut olayda, davalının tefecilik yaptığı, davacıyı ve babasını defalarca sıkıştırdığı, baskı kurduğu tanık anlatımlarıyla sabittir. Bu nedenle tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve yukarıda belirtilen ilke uyarınca bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün bozulması gerekirken aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.