1. Hukuk Dairesi 2015/4647 E. , 2017/7202 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ... ..."ın mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak paydaşı olduğu 371, 1329, 1333, 1343 ve 1350 parsel sayılı taşınmazları davalı ...’ye satış suretiyle devrettiğini, davalı ...’nin de çekişmeli taşınmazları muvazaalı olarak diğer davalılara temlik ettiğini ileri sürerek davaya konu taşınmazların tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar mirasbırakanın mal kaçırma amacı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ... ... ’ın 27.07.2010 tarihinde öldüğü, geride dahili davalı eşi ..., davalı oğulları ... ... ... ’nin kaldıkları, davalı ...’nin mirasbırakanın kendisinden önce ölen kardeşi ...’in eşi, davalı ...’ın da mirasbırakanın oğlu davalı ...’in eşi olduğu, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazlardaki kardeşi ...’den mirasen kendisine intikal eden miras paylarını 28.04.2010 tarihinde davalı ...’ye devrettiği, davalı ...’nin de hem davacıların mirasbırakanından temlik aldığı payları hem de kendi miras payını 20.05.2010 tarihinde davalılar ... ... ... ’a satış suretiyle devrettiği, davalılardan ...’nin; mirasbırakan tarafından kardeşi İbrahim’den intikal eden dava konusu paylar kendisine devredilirken kendisinin de mirasbırakana dava dışı başka taşınmazlardaki paylarını devrettiği, bu nedenle de devir sırasında para almadığı ve çocuğu olmadığından diğer davalılara kendisine baktıkları için dava konusu taşınmazları temlik ettiği savunmasında bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Ne var ki, mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca hükme yeterli bir araştırma yapıldığından söz edilemez.
Şöyle ki dava konusu taşınmazların mirasbırakana kardeşi İbrahim’den mirasen intikal ettiği kayden sabit olup mahkemece davalı ...’nin savunması üzerinde durulmamış, çekişme konusu paylar davalı ...’ye devredilirken davalı ...’nin de mirasbırakana başka taşınmazlar temlik edip etmediği araştırılmamıştır.
Hal böyle olunca, öncelikle dava konusu taşınmazların akit tablolarının celp edilmesi, davalı ...’nin mirasbırakana devrettiği taşınmaz var ise bunun tespit edilerek kayıtlarının getirtilmesi, mirasbırakanın tüm terekesinin araştırılması, yukarıdaki ilkeler uyarınca gerçek irade ve amacının saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar veilmesi doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.