23. Hukuk Dairesi 2014/558 E. , 2014/3249 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04/10/2013
NUMARASI : 2011/737-2013/272
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Av. O.. Ç.. ile davacı vekili Av. H.A.."ün gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, taraflar arasındaki sözleşme gereği görülen hizmet bedeline ilişkin faturaların davalı yanca ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve %40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının ikametgahı yer mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğunu, müvekkilinin yükümlülüklerini yerine getirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacı yanca görülen hizmet bedelinin ödenmediği, takibe yapılan itirazın haksız olduğu, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, bu nedenle para borcunun ifa yeri olan davacı ikametgahı yer mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına ve asıl alacağın %40"ı kadar icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, ödenmediği ileri sürülen hizmet bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı yan ödeme emrinin tebliğinden itibaren süresinde borca ve icra dairesinin yetkisine, dava dilekçesinin tebliğinden sonra da yine yasal sürede mahkemenin yetkisine itiraz etmiştir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı gibi belirli bir ifa yeri de kararlaştırılmamıştır. Ancak dosya kapsamından, sözleşmeye konu denemelerden bir kısmının İzmir"de yapıldığı anlaşıldığından burası sözleşmenin ifa edildiği yerlerden biri olarak kabul edilmelidir. Bu durumda somut uyuşmazlıkta, dava tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK"nın 10. maddesine göre İzmir mahkemeleri, İİK"nın 50. maddesi uyarınca da İzmir icra daireleri yetkilidir. Yetkiye yönelik itirazların bu nedenle reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi sonucu itibariyle doğru olmuştur.
Davacı yan, takip dayanağı 24.05.2011 tarihli ve toplam 52.000,00 TL bedelli iki adet fatura konusu hizmetin ifa edildiğini ancak bedelin ödenmediğini iddia etmiş; davalı yan ise 23.05.2007-29.01.2010 tarihleri arasında düzenlenen yedi adet fatura karşılığında 47.174,00 TL ödediğini, icra takibi ile mükerrer alacak talebinde bulunulduğunu savunmuştur. Davacı vekili bu savunmaya karşı, taraflar arasındaki ilişkinin 2005 yılından itibaren devam ettiğini ve yapılan ödemelerin daha önceki hizmetlerin karşılığı olduğunu ileri sürmüştür. Bilirkişi heyeti de alacak isteminin 2008-2010 yıllarında yapılan deneme hizmetine ilişkin olduğu yönünde görüş beyan etmiştir.
Vergi Usul Kanunu"nun 231. maddesine göre, görülen hizmete ilişkin faturanın yedi gün içinde düzenlenip karşı tarafa gönderilmesi zorunludur. Öte yandan, hizmetin verildiği davacı yanca, bedelin ödendiği ise davalı yanca ispat edilmelidir. Davacı yan süregelen bir ilişki olduğunu ve yapılan ödemelerin önceki tarihli hizmetlere ilişkin olduğunu iddia ettiğine göre sunduğu tüm hizmetlere ilişkin delilleri toplanıp, yapılan ödemeler de düşülmek suretiyle varsa alacağı hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır. Bilirkişi heyetinden bu hususlar doğrultusunda ek rapor alınarak, oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bunun yanında, İİK"nın 67. maddesi uyarınca icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likid olması gerekir. Likid bir alacaktan sözedebilmek için, alacağın gerçek miktarının belli olması ya da belirlenebilmesi için gerekli bütün unsurların borçlu tarafından bilinebilecek durumda olması, öz olarak borçlunun borç tutarını tayin etmesinin mümkün bulunması gerekir. Somut olaya bu açıdan bakıldığında ise, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi hizmet bedeli konusunda anlaştıklarına dair bir belge de dosyaya sunulmamıştır. Alacağın dayanağı olarak gösterilen faturalarda gösterilen hizmet bedellerinin neye göre belirlendiği konusunda da bir açıklık yoktur. Bu itibarla, davacı alacağının likid olup olmadığı açıklanan ilkeler doğrultusunda tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, nedenleri açıklanmadan davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.