Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/8892
Karar No: 2017/3391
Karar Tarihi: 20.03.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/8892 Esas 2017/3391 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2016/8892 E.  ,  2017/3391 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili, (2006/367 E. sayılı davada verdiği karşı) dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının "Mini Kid" isimli işyerini işletmek üzere adi ortaklık kurduklarını, davalının 21.09.2002 tarihinde müvekkili aleyhine sebepsiz zenginleşmeye dayalı davayı açtığını, bu davanın açılması ile ortaklığın bitirilmesi hususunda tarafların iradelerinin birleştiğini ileri sürerek; taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin 21.09.2002 tarihi itibariyle tasfiye edilmesini ve müvekkilinin ortaklık adına yaptığı toplam 19.170 TL harcamanın yarısı olan 9.585 TL"nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, ortaklığı keyfi olarak yönettiğini ve bir süre sonra ortaklığı 3. kişiye satığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece; 2006/367 E. Sayılı davadan tefrik edilerek yeni bir esasa kaydedilen karşı davanın, yasal süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına dair verilen hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiş; hüküm, Yüksek Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 12.05.2011 tarih, 2010/15536 E; 2011/7790 K. sayılı ilamıyla, "süresinde açılmayan karşı davanın ayrı esasa kaydedilip taraf teşkili sağlanarak görülmeye başlandığı, bu nedenle karşı davanın artık ana davadan ayrı bir dava olduğu, işin esası incelerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle" hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmadan sonra, davalı vekili 20.05.2013 tarihli dilekçesiyle cevap dilekçesini ıslah etmiş ve davacının ortaklık için yaptığı harcamaların 04.07.2002 tarihinde son bulduğunu, davanın ise 15.10.2007 tarihinde açıldığını, belirtilen tarihler arasında 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle davanın reddini istemiştir.
    Bozmadan sonra yapılan yargılama neticesinde, dava konusu alacağının iş ortaklığı ilişkisinden kaynaklandığı ve 818 sayılı BK"nın 126/4 ve 6098 sayılı BK"nın 147/4 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davacının talep ettiği harcamaların en sonuncusunun 31.05.2002 günü yapıldığı, 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 15.10.2007 tarihinde karşı dava dilekçesiyle alacağın talep edildiği, ./..

    alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dairemizin 17.03.2014 günlü ve 2013/19751 E. 2014/4103 K. sayılı ilamı ile "Tarafların ortaklıktaki hak ve borçları hususunda taraflar arasında bir anlaşma olmadıkça
    veya bu husus mahkeme kararıyla belirlenip tasfiyeye karar verilmedikçe, adi ortaklığın devam ettiği kabul edilmesi gerektiği, taraflar arasındaki ortaklık, fesih ve tasfiye edilmediğinden zamanaşımı süresi henüz başlamadığını,bu nedenle taraf delilleri toplanmak suretiyle TBK" nın 620 ve devamı maddeleri gereğince inceleme ve yargılama yapılarak hasıl olacak sonuca göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru görülmediği "belirtilerek bozulmuş, dairece verilen 17.03.2014 günlü ve 2013/19751 E.-2014/4103 K.sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
    Dairemizin 19.01.2015 günlü ve 2014/18518 esas,2015/948 Karar sayılı ilamı ile"ortaklığın sona erdiği 23.08.2006 tarihi ile davanın açıldığı 15.10.2007 tarihi arasında beş yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı,bu durumda, mahkemece; toplanan taraf delilleri değerlendirilerek uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmadığı,mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu bozulduğu anlaşıldığından, davalı tarafın karar düzeltme talebinin kabulü ile dairenin bozma kararının kaldırılmasına ve hükmün açıklanan nedenler ile bozulmasına karar vermek gerektiği "belirtilerek bozulmuştur.
    Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde, taşınılan yeni iş yerinin tamiri için yapılan 13.000,00 TL , iş yerinin taşınması sırasında yapılan nakliye bedeli için 400,00 TL ve kira bedeli olan 3.500,00 TL den oluşan toplam 16.900,00 TL nin yarısını oluşturan 8.450,00 TL nin dava tarihi olan 15.10.2007 tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlı yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine ,İşçilik bedeli ve onarım giderinin fazlaya ilişkin kısmının reddine, kira bedeli ile ilgili fazlayla ilişkin talep hakkının saklı tutulmasına karar verilmiş,hüküm vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava; adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile tazminat istemine ilişkindir.
    Taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
    Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
    Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
    Davacı adi ortaklığa koyduğu sermaye payını ve ortaklık nedeniyle mahrum kaldığı kar payını talep etmiştir. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip çözüme kavuşturulmalıdır.

    Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar
    Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
    Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 644.maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
    Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
    Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".
    Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
    Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)
    Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
    Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
    Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.

    Bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde dosya kapsamından;taraflar arasında 01.10.2001 tarihli protokol ile "Mini Kid" ticari unvanlı adi ortaklık ilişkisi kurulduğu, davalı ..."ın 20.09.2002 tarihinde ortaklığın bozulduğunun tespiti ile ortaklık bedeli olarak verilen 17.400,00 TL"nin iadesi istemli dava açtığı, mahkemece, taraflar arasında kurulan ortaklığın devam ettiği, davacının tasfiyeyi istemediği, adi ortaklık hükümlerine göre ancak tasfiyeden sonra kalan payın istenebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bu hükmün Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, bunun üzerine davalı ..."ın 11.09.2006 tarihinde bu sefer 7.000,00 TL bedelli alacak davası açtığı, bunun üzerine Ayşegül"ün 25.06.2007 tarihli cevap dilekçesiyle eldeki karşı davayı açtığı, mahkemenin 16.01.2008 tarihli ara kararla karşı davayı asıl davadan ayırarak yeni esasa kaydettiği, asıl davada 6.000,00 TL"nin Ayşegül"den tahsiline karar verildiği, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Mahkemece yapılacak iş; davacı ve davalı arasında adi ortaklık bulunduğu taraflarında kabulünde olduğuna göre, davacının bu davada ileri sürdüğü taleplerinin, davalı ..."ın 11.09.2006 tarihinde davacıya açtığı Adana 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/367 esas sayılı dosyası da gözetilerek ortaklığın tasfiyesi aşamasında değerlendirilmesi gerekir.
    Buna göre, mahkemece, yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle taraflardan anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
    Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
    Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
    İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK"nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
    Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
    Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.

    Bütün bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunun kabulü zorunlu olup, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, yanılgılı ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2-) Bozma nedenlerine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi