23. Hukuk Dairesi 2014/671 E. , 2014/3242 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak, elatmanın önlenmesi, taşınmaz zilyetliğinin tespiti davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların reddine yönelik olarak verilen hükmün asıl ve birleşen davada davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl ve birleşen davada davacı ...ve vekili avukat ... ile asıl davada davalı .... İnş. Ltd. Şti., ....,... vekili avuka...., dahili davalı ... vekili avukat... gelmiş, diğer taraflardan gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, asıl ve birleşen dava ile ıslah dilekçesinde, davalı şirket ve diğer davalı arsa sahipleri arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu, diğer davalıların ise bağımsız bölüm satın alan 3. kişiler olduğunu, davalı yüklenicinin imara aykırı inşaat yaptığını ve davacıya ait bağımsız bölümleri halen teslim etmediğini ileri sürerek, binadaki kaçak kısımların yıkılmasına, bina yasal hale gelmeyecekse tamamının yıkılmasına, yıkım masraflarının davalılardan alınmasına, davacıya ait daireler kaçak olmadığından eksik ve kusurlu işbedeli ile gecikme (kira) tazminatının ve belediyece kesilen para cezasının davalı şirketten tahsiline ve 1, 7 ve 8 numaralı bağımsız bölümlerin davacıya aidiyetinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, arsa sahipleri ile davalı yüklenici arasında imzalanan ek sözleşmede, binanın kaçak ve imara aykırı yapılmasına davacının muvafakat ettiği, bu sebeple de yıkım talebinde bulunamayacağı, yine ek sözleşme gereğince, eksik, kusurlu işbedeli ve kira tazminatı yönünden ibra olduğundan bu kalemleri de isteyemeyeceği, ancak belediyece kesilen cezadan yüklenicinin sorumlu olduğu gerekçesiyle, idari para cezasının davalı
yükleniciden tahsiline, diğer taleplerin reddine ve 1, 7 ve 8 numaralı bağımsız bölümlerin aidiyeti konusundaki talep hakkında da, bu bağımsız bölümler tapuda davacı adına kayıtlı olduğundan dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı arsa sahibi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2)Davacı arsa sahibi ile yüklenici arasında 23.06.2003 tarihli düzenleme arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığı ve geçerliği çekişmesizdir. Diğer tüm arsa sahipleri de gerek asıl ve gerek birleşen davada davalı sıfatıyla yer almışlardır. Yargılama sırasında keşif yapılarak alınan bilirkişi kurulu raporlarında, sözleşme uyarınca inşa edilen binanın onaylı projesine ve ruhsatına aykırı yapıldığı, yasal hale gelmesinin de imkansız olduğu saptanmıştır. Arsa sahipleri ve yüklenici arasında 12.11.2003 günü yapılan düzenleme ek sözleşmede, esasen, inşaatın ruhsat ve onaylı projesine aykırı yapılmış olduğu kabul edilerek, bu sebeple tahakkuk ettirilecek idari para cezaları hariç olmak kaydıyla tarafların anılan husustan dolayı birbirlerini ibra ettikleri görülmektedir. Bu ek sözleşmenin, TBK"nın 27. (BK. md.20) maddesi uyarınca hükümsüz olduğu açıktır. Zira, 3402 sayılı İmar Yasası kamu düzenine ilişkin olup, hükümlerine aykırı şekilde yapılan imalatın suç teşkil ettiği de tartışmasızdır. O halde, yasaya ve kamu düzenine açıkça aykırı olan ek sözleşmenin, kesin olarak hükümsüzlüğü ortadayken, tarafların kaçak inşaat yapılması konusunda anlaştıklarından bahisle suç teşkil eden bir yapının muhafazasından da söz edilemez. Belirtilen konuda taraf iradelerinin bulunmasının hukuken bir değeri bulunamamaktadır.
İzah edilen yasal durum karşısında, mahkemece, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince sözleşmenin geriye etkili feshi (dönme) talep edildiği de kabul edilerek ve her iki davada kal talebi de bulunduğu dikkate alındığında, binada fiilen ikamet edip de davada taraf olmayan başka kişi veya kişiler de varsa bunlar aleyhine de dava açması için davacı yana süre verilerek açıldıktan sonra, eldeki dava ile birleştirilip; fesih, kal, el atmanın önlenmesi ve kal masraflarının tahsiline ilişkin talepler hakkında bir hükme varılması gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu suç teşkil eden bir yapıya meşruiyet kazandıracak şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.