16. Ceza Dairesi 2015/4600 E. , 2016/1326 K.
"İçtihat Metni" Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.04.2015 tarih ve 2015/116331 sayılı yazısı ile,
İftira suçundan sanık ..."in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 267/1, 269/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.200,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair .... Asliye Ceza Mahkemesinin 26.06.2014 tarihli ve 2014/143 esas, 2014/248 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun iftira başlığı altındaki 267/1. maddesinde "Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" hükmünü haiz olup "Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" başlığını taşıyan 206. maddesinde ise "Bir resmî belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır" biçiminde olup, maddede resmi belgeyi düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yalan bildirimde bulunulmasının cezalandırıldığı, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 22.03.2012 tarihli 2011/5131 esas, 2012/4092 sayılı kararında da belirtildiği üzere, belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği beyan zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmî belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmamasının şart olduğu, aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse, kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suçun oluşmayacağı, keza 5326 sayılı Kabahatler Kanununun kimlik bildirmeme başlığı altındaki 40. maddesinde (1) Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası İdarî para cezası verilir. (2) Açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usulü bakımından Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır. (3) Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına alınma veya tutuklanma haline derhal son verilir hükmüne göre, hükme esas alınan ve resmî görevlilerce tanzim edilen 12.02.2014 tarihli tutanağın 5326 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebileceği nazara alınmaksızın sanığın yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 26.03.2015 gün ve 94660652-105-34-1894-2015-6852/21662 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
I) Olay:
Olay tarihinde kolluk tarafından şüpheli şahıs olarak yakalanan sanığın, kendisini ... olarak tanıttığı, bu beyanını bir kağıda yazarak polislere verdiği, şahsın şüpheli hareketlerinden kuşkulanan güvenlik güçlerinin araştırmaları sonucunda sanığın asıl kimliğinin cebinde olduğu ve adının ... olduğunun tespit edildiği, sanığın çok sayıda kaydının ve ... 3. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından çıkarılan arama kayıtlarının bulunduğu, cezaevinden firar etmesi nedeniyle de arandığının belirlendiği, sanık hakkında .... Asliye Ceza Mahkemesinin 26.06.2014 tarih ve 2014/143 Esas, 2014/248 Karar sayılı kararı ile TCK"nın 267/1, 269/1, 62, 52/2-4. maddeleri gereğince 1.200-TL adli para cezasına hükmedildiği, kararın sanığın daha önce herhangi bir şekilde tebligat yapılmayan ve savunması alınırken de ... Cezaevinde hükümlü olduğu belirtilen sanığın daha önce bildirdiği adresine yapılmış olduğu anlaşılmıştır.
II) Kanun yararına bozma istemine ilişkin uyuşmazlığın kapsamı:
Hakkında çıkarılmış yakalama kararları olan sanığın olay tarihinde şüphe üzerine durdurulduğunda kolluk görevlilerine ağabeyi olan ..."in kimlik bilgilerini vermesinden ibaret eyleminin TCK"nın 268/1. maddesi delaletiyle 267/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturup oluşturmayacağı hakkında ise de; gerekçeli kararın sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği ve bu nedenle işbu kararla ilgili kanun yararına bozma yoluna gelinip gelinemeyeceğinden ibarettir.
III) Hukuksal Değerlendirme:
CMK"nın 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma, hakim veya mahkemece verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yoludur.
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.04.2014 tarih 89-226 sayılı kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebligat işleminin yapılabilmesi için ilgiliye ait bu adreste daha evvel kendisine veya kanunda gösterilen kişilere usulüne uygun yapılmış bir tebligatın bulunması gerekmektedir.
Somut olayda, yokluğunda verilen kararın sanığa, ... Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunduğu sırada talimatla alınan savunmasında bildirdiği adresine 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğ edilerek kesinleştirildiği anlaşıldığından, bu adreste daha evvel sanığa ya da adına tebliğ yapılabilecek kimselere yapılmış usulüne uygun bir tebligat bulunmadığından ve aynı Kanunun 35. maddesinin son fıkrasında öngörülen istisnaların da söz konusu olmadığından gerekçeli kararın sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edilip kesinleştirilmediği görülmekle, sanığın tespit edilen mernis adresine, bu adresi de tespit edilemediği takdirde kolluk tarafından araştırılıp tespit edilecek adresine tebliğ edilmeyen gerekçeli kararın kesinleşmemesi nedeniyle kanun yararına bozmaya konu edilemeyeceği gözetilmelidir.
IV) Sonuç ve karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükmün henüz kesinleşmediği anlaşıldığından, koşulları bulunmayan kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.