1. Hukuk Dairesi 2015/3224 E. , 2017/7134 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL,TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ... ... "nün ölmeden önce taşınmazlarını taksim ettiğini, daha sonra alzhimer hastalığına yakalandığını, mirasbırakanın oğlu ... ile gelini ..."ın aynı köyde yaşamaları ve etki altına almaları neticesinde çekişme konusu 330, 1031 ve 103 ada 8 parsel sayılı taşınmazları ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiğini, işlem sırasında ehliyetsiz ve kandırılmaya müsait olduğunu, ayrıca davalının bakım borcunu yerine getirmediğini, işlemin mal kaçırma amaçlı yapıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan adına tescile, mümkün olmadığı takdirde tenkis hükümleri uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000,00 TL"nin ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakanın akit tarihinde ehliyetli olduğunu, bakım borcunun yerine getirildiğini, mirasbırakanın mirasçılarına bedelsiz olarak taşınmaz temlik ettiğini, halen davacılar adına kayıtlı taşınmazlarında bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın akit tarihinde ehliyetsiz olduğu gerekçesiyle çelişme konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan ... ... adına tescile karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; davacıların mirasbırakan adına tescil başka bir deyişle terekeye iade isteği ile eldeki davayı açtıkları davacılar dışında dava dışı davalının eşi ...’in de mirasçı olduğu mirasçılık belgesi ile sabitken tüm mirasçıların davada yer almamaları karşısında terekenin davada temsil edildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
Medeni Kanunun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır.
Bu kural, Medeni Kanunun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
Medeni Kanunun 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Buna göre, ehliyetsizlik iddiasıyla açılması gereken davaların tüm mirasçılar tarafından birlikte veya bir mirasçının terekeye iade istekli olarak açılması zorunludur. Bir mirasçının tereke adına dava açtığı takdirde de diğer mirasçıların açılan davaya muvafakatlarının sağlanması veyahut Türk Medeni Kanununun 640. maddesi hükmü gereğince terekeye temsilci atanması suretiyle davanın görülebilirlik koşulunun gerçekleştirilmesi ile ancak çözüme kavuşturulması mümkündür.
Yukarıda değinilen ilkeler ve davadaki isteğinde terekeye iade şeklinde olduğu, esasen mahkemenin de kabul kararının bu yönde bulunduğu gözetilerek davanın görülebilirlik koşulunun öncelikle yerine getirilmesi ve usuli muamelelerin gerçekleştirilmesi, ondan sonra işin esasına girilerek karar verilmesi gereğinin gözardı edilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de, 4721 sayılı TMK"nın 28. maddesi hükmü uyarınca ölüm ile hukuki şahsiyet son bulur. Ne var ki, mahkemece (miras bırakanın ehliyetsiz olduğunun anlaşılması durumunda) tüm mirasçıların miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken ölü kişi adına tescile karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.