4. Hukuk Dairesi 2020/1507 E. , 2021/1162 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 21/04/2015 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle iptal istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 03/05/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, muvazaa nedeniyle iptal istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ... aleyhine açtığı boşanma davası sonucunda lehine maddi ve manevi tazminata hükmedildiğini, kesinleşen ilama dayalı icra takibi başlattığını, Mehmet’in iş ortağının oğlu olan diğer davalı ... ile muvazaalı olarak bono düzenlediklerini ve Oktay’ın icra takibi başlattığını, davalı ...’in avukatı olan diğer davalı ...’nın da muvazaalı olarak başlattığı icra takibinde haciz koydurduğunu, borçlunun hacze kabil malı bulunmadığının tespit edildiğini belirterek icra dosyalarındaki tasarrufların iptali ile sıra cetvelinde yer alan davalı paylarının öncelikle kendisine ödenmesi, kabul edilmediği takdirde hacze iştirak ile satış parasının garameten paylaştırılmasını istemiştir.
Davalı ..., Mehmet’in kendisine olan borcuna karşılık her ikisi de 15.07.2007 tanzim tarihli 12.500,00"er TL bedelli iki adet bono tanzim ettiğini, bono bedellerinin ödenmemesi üzerine takip başlattığını, borçlunun taşınmaz kaydına ilk kez ihale tarihi olan 05.03.2015 tarihinde haciz konulduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., davacının mağduriyetinin diğer alacaklıların koyduğu hacizlerden değil, kendi koyduğu haczi usulüne uygun şekilde takip etmemesinden ve sadece bono bedeline haczin düşmüş olmasından kaynaklandığını, vekalet ilişkisinin sürdüğü koşullarda avukatın müvekkilinin muvafakati halinde ücret ve diğer alacağı teminen icra takibi yapması ve haciz yoluna başvurmasının usul ve yasaya aykırı olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ...’ın başlattığı icra takibine esas bonoların tanzim ve vade tarihlerinin, davacının davalı ... aleyhine yaptığı icra takip tarihinden önce olması nedeniyle Oktay’ın takip konusunun muvazaalı nitelikte olmadığı, davalı ...’nın Mehmet’in avukatı olmasının muvazaanın varlığını göstermeyeceği, avukatın müvekkili hakkında sözleşmeye dayalı takip yapabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi (Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi) kapsamında muvazaa hukuksal nedenine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir.
Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide ve gerekse uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak ikiye ayrılmaktadır: Mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar. Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşme de tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.
Dosya kapsamından, davacı ile davalı ...’in boşanmaları sonucu davacının boşanmanın fer"ilerinden kaynaklı alacağı olduğu anlaşılmaktadır. Muvazaaya konu işlemler, davalı ...’in davalı ... lehine düzenlediği bonolara ve davalı ... ile davalı ... arasındaki dosyaya sunulmayan vekalet sözleşmesine ilişkindir. Bono, taraflar arasında her zaman düzenlenebilecek ve vadesi taraflarca belirlenebilecek nitelikte bir kambiyo senedidir. Aynı şekilde dosyaya ibraz edilmeyen vekalet sözleşmesi de adi şekilde hazırlanan ve taraflarca her zaman düzenlenebilecek niteliktedir. Şu durumda mahkemece, davalılar arasında gerçek bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığı araştırılarak bonoların tanzim tarihi ve takip tarihleri de dikkate alınarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonuca gidilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.