15. Ceza Dairesi 2017/9921 E. , 2019/14910 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : 1- TCK"nın 158/1-f, 52/2, 53 maddeleri gereğince mahkumiyet
2- TCK"nın 204/1, 53 maddeleri gereğince mahkumiyet
Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, katılanların birlikte işlettikleri işyerinden 87 adet taban halısı satın alarak, karşılığında tanık ..."ın cirosunun bulunduğu, "Çağlayan Şubesi (TEL-212-2966162)", çek numarasını gösteren "6969946", vergi numarasını gösteren "0800330469", IBAN numarasını gösteren "TR490003200015700000026190" ve keşidecisini gösteren "...Çelik Yapı Taahhüt San. Tic. Tic. Ltd. Şti." ibarelerinin sonradan tahrifat yapılmak suretiyle sahte olarak yazılmış olan 22.000,00 TL bedelli çeki, tanık ..."a ait vergi levhasının suretini de ibraz ederek verdiği, katılanların sipariş verilen halıları gönderdikten sonra çeki ibraz ettiklerinde çekin sahte olduğunu öğrendikleri, bu şekilde sanığın nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddia edilen olayda;
1-Sanığın, nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
Her ne kadar sanık savunmalarında üzerine atılı suçları işlemediğini belirtmişse de; katılanların aşamalardaki istikrarlı beyanları, tanıkların anlatımları, katılanların 04/05/2011 tarihli savcılık beyanlarında kendilerine çeki veren kişi olarak sanığın teşhis etmeleri, alınan ekspertiz raporlarında; inceleme konusu çek üzerindeki yazı ve rakamlar ile en alt kısımdaki seri ve güvenlik numaralarının evvelce aynı yerlerde mevcut ibarelerin fiziksel yolla silinmelerinden sonra tahrifen husule getirilmiş oldukları ve hüsniniyetli kişilere karşı kullanıldığında sahteciliğin ilk nazarda dikkati çekmeyeceği cihetle bu şahıslara karşı ifal kabiliyetinin haiz bulunduğu, çekteki yazı, rakam ve imzaların sanık, katılanlar ve tanıkların eli ürünü olmadığı yönünde görüş ve kanaatlerin bildirilmesi birlikte değerlendirildiğinde; sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir
5237 sayılı TCK"nun 53. maddesinin 1, 2 ve 4. numaralı fıkralarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin verdiği 08/10/2015 tarihli ve E. 2014/140, K. 2015/85 sayılı kısmi iptal kararının, 24/11/2015 tarihli Resmi Gazete"de yayımlayarak yürürlüğe girdiğinden koşulların oluşması halinde infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
5237 sayılı TCK"nın 158/1-f-son maddesi gereğince hükmolunacak hapis cezasının üç yıldan, adli para cezasının ise elde edilen haksız menfaatin iki katından az olamayacağının düzenlenmesine rağmen, temel cezanın 2 yıl hapis ve 60 gün karşılığı adli para cezası olarak belirlenip, TCK’nın 158/1-son fıkrası uyarınca 3 yıl hapis ve hesap hatası sonucu, 1.000 TL. olarak hesaplanarak, sonrasında 3 yıl hapis ve doğrudan 44.000 TL adli para cezasına çıkarılması sonuca etkili olmadığından, tebliğnamedeki düzeltilerek onama yönündeki düşünceye iştirak edilmeksizin bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanığın atılı suçu işlemediği, suçun sabit olmadığı, ekisk inceleme ve delillerin takdirinde hataya düşüldüğü gerekçesine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Sanığın, resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
a- Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 231/6-c madde ve bendinde işaret olunan zarar kavramının, kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenebilir, ölçülebilir maddi zararlara ilişkin olduğu, manevi zararların bu kapsama dâhil edilmemesi gerektiği, zarar koşulunun ancak zarar suçlarında dikkate alınması gereken bir unsur olduğu, resmi belgede sahtecilik suçunun işlenmesi ile oluşmuş somut bir zarardan söz edilemeyeceği hususu da göz önünde bulundurularak, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 18.09.2012 tarih ve 2012/2-168-1776 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; koşullu bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarına ilişkin objektif koşulların varlığı halinde, cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin olan, seçenek yaptırıma veya tedbire çevirme ya da erteleme hükümlerinden ve 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce re’sen, bu değişiklikten sonra ise, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi halinde mahkemece değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanması gerektiğinden, istinabe yolu ile sorgusu yapılan, suç tarihi itibariyle sabıka kaydı bulunmayan sanık hakkında dosyaya yansıyan kişiliğine ve suç işleme eğimine göre bir daha suç işlemekten çekineceğine dair mahkemede olumlu kanaat oluşmadığı şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
b- 5237 sayılı TCK"nun 53. maddesinin 1, 2 ve 4. numaralı fıkralarıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin verdiği 08/10/2015 tarihli ve E. 2014/140, K. 2015/85 sayılı kısmi iptal kararının, 24/11/2015 tarihli Resmi Gazete"de yayımlayarak yürürlüğe girdiğinden, iptal kararına göre değerlendirme yapılmasında zorunluluk
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca, hükmün BOZULMASINA, 16/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.