Ceza Genel Kurulu 2017/23 E. , 2017/452 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 22.12.2014
Sayısı : 571-729
Mühür bozma suçundan sanık ..."ın beraatine ilişkin Antalya 14. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.10.2012 gün ve 172-891 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 09.07.2014 gün ve 386-13806 sayı ile;
“Sanığın elektrik sayacının 20.07.2010 tarihinde mühürlendiği ve 14.08.2010 günü mühürlemenin amacına aykırı olarak elektrik kullanımının devam edildiğinin tutanak ile tespit edildiği olayda; suçun oluşması için tebligat yapılmasının zorunlu olmadığı, mühürlemeden haberdar olmasının yeterli olduğu cihetle; sorgusunda tutanak düzenlendiği sırada iş yerinde bulunduğu anlaşılan sanığın üzerine atılı suçun sübut bulduğu gözetilmeden yazılı şekilde beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Antalya 14. Asliye Ceza Mahkemesi ise 22.12.2014 gün ve 571-729 sayı ile;
"...Suç tarihinde sanık tarafından işletilen iş yerinin elektrik borcunun ödenmemesi nedeniyle 20.07.2010 tarihinde elektriğin kesilerek sayacın mühürlendiği, 14.08.2010 tarihinde yapılan kontrolde kesilen elektriğin açılıp kullanılmaya devam edildiği tespit edilerek kaçak elektrik tespit tutanağı düzenlendiği, sanığın soruşturma sırasında ve mahkememizde alınan savunmalarında; pastane olarak işlettiği iş yerinde bulunan gıdalar ve dondurmalar bozulacağı için elektriği kesmemelerini gelen görevlilerden rica ettiğini, kendisinin herhangi bir şekilde mührü bozmadığını belirttiği, kaçak enerji bedelinin ödenmiş olduğu, ayrıca sayaç mühürleme belgesinin sanığa tebliğ edilmediği ve hukuki sonuçlarının hatırlatılmadığı nazara alındığında sanığın suç kastının bulunduğunun sabit görülmediği" gerekçesiyle bozma kararına direnmiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.02.2015 gün ve 45053 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 220-984 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 18.01.2017 gün ve 129-383 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığa atılı mühür bozma suçunda mühürleme tutanağının sanığa tebliğ edilmemesinin suç işleme kastını ortadan kaldırıp kaldırmadığının ve atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın iş yerinde kullandığı elektriğin borcunu ödemediği gerekçesiyle katılan şirket görevlilerince 20.07.2010 tarihinde iş yerindeki elektriğin kesilerek elektrik sayacının mühürlendiği ve buna ilişkin olarak elektrik kesme ve mühürleme belgesinin düzenlendiği,
Sanığın iş yerinde 14.08.2010 tarihinde katılan şirket görevlilerince yapılan kontrollerde, borcundan dolayı kesilen elektriğin açılarak kullanıldığı tesbit edilerek kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı tanzim edildiği,
Sanığın kaçak elektrik bedelini 07.09.2010 tarihinde ödediği,
Katılan ... Elektrik Dağıtım A.Ş."nin suç tarihinden sonra 28.05.2013 tarihinde özelleştirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık; çalıştırdığı iş yerinin elektrik borcunu ödeyememesi nedeniyle katılan şirket görevlilerinin elektriği kesmeye geldiklerini, dolaptaki yiyeceklerin bozulmaması için görevlilerden elektriğin kesilmemesini istediğini, bunu kabul eden görevlilerin elektriği kesmediklerini ve sayaç mühürleme tutanağı düzenlemediklerini, daha sonra borcunu ödediğini, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
Mühür bozma suçu 765 sayılı TCK"nun "Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümler" başlıklı üçüncü babının "Mühür Fekki ve Hükümetin Muhafazasında Bulunan Eşyayı Çalmak" başlıklı onuncu faslındaki 274. maddesinde düzenlenmişken, 5237 sayılı TCK"nun "Topluma Karşı Suçlar" başlıklı üçüncü kısmının, "Kamu Güvenine Karşı Suçlar" başlıklı dördüncü bölümünde "Mühür bozma" başlıklı 203. maddesinde; “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Millete ve Devlete Karşı Suçlar 5237 sayılı Kanunun dördüncü kısmında, 247 ila 343. maddeleri arasında sekiz bölüm halinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere kanun koyucu 5237 sayılı TCK"nun sistematiğinde “Mühür Bozma” suçunu Devlet otoritesine karşı işlenen suçlar bölümünde değil kamu güvenine karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlemiştir. Nitekim mevzuat gereği konulan mührün kaldırılmasının kamu güvenini sarsacağı hususunda da şüphe bulunmamaktadır.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, madde, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesini cezalandırmaktadır. Mührün konulmasının esas nedeni, durumun aynen muhafazasını sağlamaktır.
Mühür, kanunun verdiği yetkiye dayanılarak ya da yetkili makamın emri gereğince konulmalıdır. Ancak yetkili makama mühürleme emri verme yetkisinin de yine kanunla verilmiş olması gerekmektedir.
Mühür koyma gerekliliği doğrudan kanundan kaynaklansa bile mührü koyma işlemi buna yetkili olan kişilerce yerine getirilmelidir.
Mühür bozma suçu, mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile oluşmaktadır. Seçimlik hareketlerden birinin yapılması ile suç oluştuğundan, ayrıca bir zarar veya somut bir tehlikenin doğması gerekli görülmemiştir.
Suçun seçimlik hareketlerinden ilki, kanun veya yetkili makamın emri ile konulan mührün kaldırılmasıdır. Mührün kaldırılması fiili, mührün konulduğu eşya üzerinden sökülmesi ya da bozulması şeklinde işlenebilir.
Suçun oluşumu açısından diğer seçimlik hareket ise; mührün konuluş amacına aykırı davranılması olarak düzenlenmiştir. Bu seçimlik hareketin gerçekleştirilmesinde, konulan mührün fiziken kaldırılması suçun oluşması açısından şart değildir. Örneğin, mührün bir faaliyetin engellenmesi için konulması halinde, mühür sökülmese bile faaliyete devam edilmesi durumunda suç oluşabilecektir.
Mühür bozma suçu yalnızca kasten işlenebilir; genel kast yeterli olup saik önemli değildir. Failin, mührün yetkili merci tarafından konulduğunu, bu mührün eşyanın varlığını koruma veya varlığını sürdürme amacını güttüğünü, yaptığı hareketin mührü kaldırmaya yönelik olduğunu veya mührün konuluş amacına aykırılık oluşturduğunu bilmesi ve bu hareketi istemesi gerekir.
Mühür bozma suçunun kasıt unsurunun varlığından söz edilebilmesi için sanığın mühürleme işleminden haberdar olması yeterli olup, ayrıca mühürlüme tutanağının tebliğine ilişkin yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, borcunu ödemediği gerekçesiyle iş yerinde kullandığı elektriğin katılan şirket görevlilerince 20.07.2010 tarihinde kesilerek elektrik sayacının mühürlendiği, 14.08.2010 tarihinde sanığın iş yerinde yapılan kontrollerde ise, borcundan dolayı kesilen elektriğin açıldığının ve kullanıldığının tespit edildiği olayda; sanığın iş yerinde bulunduğu bir sırada katılan şirket görevlilerinin elektrik borcundan dolayı elektriği kesmek için geldiklerini kabul etmesi, kesilen elektriğin de daha sonra kullanılmaya devam edildiğinin tespit edilmesi karşısında, sanığın kullandığı elektriğin katılan şirket görevlileri tarafından kesildiğinden ve dolayısıyla elektrik sayacının mühürlendiğinden haberdar olduğu, mühürleme işleminden haberdar olmasına rağmen mührün konuluş amacına aykırı hareket ederek kesilen elektriği açıp kullandığı, mühürleme tutanağının tebliği zorunluluğunun da bulunmadığı gözetildiğinde, atılı suçun bütün unsurları ile oluştuğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanığa atılı mühür bozma suçunun bütün unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Antalya 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.12.2014 gün ve 571-729 sayılı direnme hükmünün, sanığa atılı mühür bozma suçunun bütün unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.