15. Ceza Dairesi 2019/15006 E. , 2019/14885 K.
"İçtihat Metni"
Dolandırıcılık suçundan sanık ..."nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 157/1, 168/2, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 7 ay 15 gün hapis ve 360,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/05/2019 tarihli ve 2019/21 esas, 2019/329 sayılı kararı aleyhine, Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 11/11/2019 gün ve 94660652-105-06-14560-2019 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15/11/2019 gün ve 2019/110349 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 10/04/2018 tarihli ve 2014/15-487 esas, 2018/151 sayılı kararında, "5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmayacağı hüküm altına alınmış ise de; sanığın belirli sürelerle denetime tabi tutulmasını öngörmesi, adli sicile işlenmese dahi kendisine mahsus bir sisteme kaydedilmesi, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ikinci kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel teşkil etmesi, yine müsadere, yargılama giderleri ve bu kapsamda vekâlet ücretinin sanığa yüklenmesi bakımından hukuki etkilerinin bulunması nedenleriyle bu karar, esasında kesin bir hükmün bir kısım hukuki sonuçlarını doğurmaktadır. Bu bağlamda temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği kabul edilmelidir." şeklinde belirtildiği üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların kanun yararına bozmaya konu yapılabileceği nazara alınarak yapılan incelemede;
02/12/2016 tarihinde Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde, yargılamaya konu basit dolandırıcılık suçunun uzlaştırma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında, Mahkemece 5271 sayılı Kanun’un 254/1. maddesindeki “Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.” şeklindeki düzenleme uyarınca uzlaştırma işleminin yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre sanığın hukukî durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/05/2019 tarihli ve 2019/21 esas, 2019/329 sayılı kararının BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde merciince yerine getirilmesine, 16/12/2019 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
(Karşı Oy)
Karşı Oy
Yerel mahkemenin verdiği hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, daha sonra davanın düşmesine hükmedildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde varlık kazanacağından ve ancak bu halde 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 305 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 223. maddeleri uyarınca temyiz edilebilme olanağına kavuşabileceğinden, bu aşamadan önce henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan, bu hükmün temyiz merciince denetlenebilme olanağı bulunmamaktadır.
Kanun yararına bozma yasa yolunun ise temyiz ve istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulabilen olağanüstü bir kanun yolu olup, amacının hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi olup bu kanun yoluna başvurulabilmesi için ilk ve temel koşulun, verilen hüküm veya kararın istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olmasıdır.
Yine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde belirtilen hükümlerden olmaması nedeniyle, 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5-14. fıkralarındaki şartlar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun inkılap kanununda belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı ve denetim süresi ile denetim süresi içerisinde uygulanacak denetimli serbestlik tedbirinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulabilecek, belirlenen hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen ahvalde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca giderilecektir.
Özetlemek gerekirse; kurulan hükmün sanık
hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir.
Tüm bu hususlar ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 29/06/2010 gün ve 11/70-159 sayılı ve ayrıca 11/03/2014 gün ve 2013/14-102 esas ,2014/128 karar sayılı kararları da dikkate alındığında; belirtilen hukuka aykırılığın kanun yararına bozma konusu yapılması olanaklı bulunmadığından ve kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceğinden uzlaştırma işleminin yapılması gerektiğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/05/2019 tarihli ve 2019/21 esas, 2019/329 sayılı kararının bozulmasına ilişkin çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.