1. Hukuk Dairesi 2015/2350 E. , 2017/7080 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, muris babasının en değerli 5 parça taşınmazını mirastan mal kaçırmak için davalı oğluna ölünceye kadar bakım şartıyla temlik ettiğini ileri sürerek, tapuların iptaliyle eski hale getirilmesini, aksi takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazların temlikinin muvazaalı olmadığını, muris babasına ve annesine baktığını, muristen kalan başka taşınmazlar da bulunduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçırma kastıyla yapıldığının ispatlanamadığı, saklı payın da zedelenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.12.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, temlik edilen taşınmaz ile murisin ölümünden sonra geride kalan taşınmazların miktarı, tanık anlatımları ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, murisin mirastan mal kaçırma kastıyla hareket etmediği kanaatine varıldığına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 6.20.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 05.12.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY-
Davacı, murisleri ... ... ’in beş ayrı taşınmazını kendilerinden mal kaçırmak amacıyla davalı oğluna ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devrettiğini, asıl amacın bakım olmadığını belirterek muris muvazaası nedeniyle payları oranında tapu iptal tescil talebinde bulunmuştur.
Davalı, taşınmazların ölünceye kadar bakım akdi ile verildiğini, yükümlülüklerini yerine getirdiğini, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Yapılan yargılama sonucu yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya döndüğümüzde, murisin geride kalan mallarının toplam değerinin 123.709,00TL, davalıya devredilen taşınmazların değerinin ise 125.770,00TL olup, bu taşınmazlardan birinin de ev ve müştemilatı olduğu görülmektedir.
Hiç şüphesiz insanların kendilerini madden ve manen güvencede hissetmek için malları karşılığı ölünceye kadar bakım akti yapmalarına engel bir durum bulunmamaktadır. Ne var ki bu akti yaparken gerçek amacın( murisin iradesinin) bakım akti yapmak olması gerekir. Gerçekte bağışlamak istediği taşınmazı görünüşte ölünceye kadar bakım akti ile temlik etmişse burada bakım aktinden değil muvazaadan bahsedilecektir.
Yukarıda açıklandığı üzere murisin amacı kendisine baktırmak olsaydı kalan taşınmazlarından daha kıymetli toplamda beş ayrı taşınmaz vermek yerine daha azı ile yetinebilirdi. Diğer yandan intikallerin yapıldığı tarih itibariyle murisin ciddi bir rahatsızlığının bulunmadığı, ölümüne yakın zamanda hastalanarak bakıma muhtaç hale geldiği de tanık beyanlarıyla anlaşılmaktadır. Her ne kadar Ölünceye kadar bakım akti yapmak için hasta olmak veya bakıma muhtaç halde olmak gibi şartlar bulunmamakta ise de murisin asıl amacının( temlik iradesinin) tespitinde bu hususun göz önüne alınmasına engel bir durum da bulunmamaktadır.
Sonuç itibariyle,murisin asıl amacı diğer mirasçılardan mal kaçırmak olup bu iradesini ölünceye kadar bakım akti ile örterek davalıya devredilen taşınmazların tapu kayıtlarının davacının payı oranında iptali ile davacı adına tescili gerekirken kararın onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.