23. Hukuk Dairesi 2013/9113 E. , 2014/3125 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/06/2013
NUMARASI : 2013/24-2013/266
Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ile katılma yoluyla davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi A.A.. ile dava dışı yüklenici N. S. arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, sözleşmeye göre, C bloktaki 1, 3 ve 4 nolu daireler ile B bloktaki 3, 4, 6 ve 8 nolu dairelerin müvekkillerinin murisine ait olacağını, yine sözleşmeye göre, 4 ay içerisinde inşaat ruhsatı alınması ve inşaatın temel üstü ruhsatının alım tarihinden itibaren 24 ay içerisinde tamamlanması gerektiğini, yüklenici N.S.. ile davalı şirket arasında yapılan protokol ile inşaat yapım işinin davalı tarafça üstlenildiğini, 19.07.1999 tarihli protokole göre 24 aylık inşaat süresini aşmamak üzere her bir ay için 4.000 Alman Markı bedel ödenmesinin kararlaştırıldığını, 12 aylık kira bedeli olan 48.000 DM"nın müvekkillerinin murisine ödendiğini ancak, bakiye 12 ayın kira bedeli olan 48.000 DM"nın ödenmediğini, muris A. A.."a ait veraset ilamına göre davacı N.. A.."ın 6/24, B.. A.."ın 3/24, A.. A.."ın 3/24 paya sahip olduğunu, sözleşmeye göre dairelerin 24.06.2001 tarihinde tamamlanıp, teslim edilmesi gerekirken, altı dairenin 29.12.2003 tarihinde 30 ay gecikme ile teslim edildiğini, bir daire için ise 45 ay gecikme bulunduğunu, müvekkillerinin toplam 24.000 DM kira alacağı ve geç teslimden dolayı 39.375,00 TL zararı bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 5.000,00 TL ve 2.000 DM alacağın davalıdan tahsili ile davacı N.. A.. için 6/24, A.. A.. ve B.. A.. için 3/24 oranında müvekkillerine verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle toplam talebi 14.676,00 TL ve 24.000 DM"ye artırmıştır.
Davalı vekili, davacıların murisi ve ortakları ile dava dışı yüklenici arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı ve daha sonra sözleşmenin müvekkiline temlik edildiğinin doğru olduğunu, arsa sahiplerinin vermesi gereken vekaletnameleri vermemesi ve sözleşmeden sonra deprem olması nedeniyle ruhsat ve ruhsata bağlı işlemlerin durmasından dolayı inşaat faaliyetlerinin 1,5 -2 yıl durduğunu, ilk yüklenici N. S.. tarafından davacıların murisine yalnızca 48.000 DM ödenmediğini, 25.03.1999 tarihli belge ile ödenmediği ileri sürülen 48.000 DM daha ödendiğini, bunun dışında yapılan başka ödemeler de bulunduğunu, tüm bu ödemeler sebebiyle 29.12.2003 tarihli protokol düzenlenerek, B blok 8 nolu daire dışında bütün dairelerin teslim edildiğini ve 8 nolu dairenin teslim tarihi olan Ağustos 2004 tarihinden önceki hak ve alacaklardan karşılıklı ibralaşıldığını, davacıların yalnızca Blok 8 nolu daire için aylık 250,00 TL talepte bulunabileceğini, davacıların murisinin sözleşmeye göre 7 adet dairesi olmadığını, 3 adet dairesi olduğunu, toplam 7 adet dairenin A. A.. ile birlikte, E. T.., M.Y.., R. Y.. ve M. A.."na ait olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 17.10.2007 tarih ve 2006/5624 E., 2007/6390 K. sayılı ilamı ile davalı yararına bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.04.2010 tarihli ikinci karar, yine davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 27.10.2010 tarih ve 4424 E., 5824 K. sayılı ilamıyla, ilk bozmaya uyulduğu halde bozma nedenlerinin tam olarak yerine getirilmediği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamı üzerine verilen kararda direnilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece verilen direnme kararı üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 14.03.2012 tarih ve 2011/15-782 Esas, 2012/135 Karar sayılı ilamıyla, uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden evvel, davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı hususunun ön sorun olarak ele alınıp, tartışıldığı, davacıların murisi A. A..’ın 06.06.2000 tarihinde öldüğü, geriye davacılardan başka dava dışı H. B.., G. Ç.., B. A.. ve F.. C..’un da mirasçı olduğu, ancak bu kişilerin davada yer almadıkları gibi herhangi bir vekaletlerinin veya davaya açık muvafakatlerinin de bulunmadığının veraset belgesi ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı, 4721 sayılı TMK"nın 599, 640, 644 ve 701. maddelerine göre, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara ait olduğu, tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız paylarının mevcut olmadığı, miras ortaklığını oluşturan mirasçıların, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamayacakları, hal böyle olunca, tüm mirasçıların terekeye dahil olan bir hak veya malın terekeye iadesi için birlikte dava açmaları veya hazır olmayanların usulüne uygun şekilde vekaletname ibraz etmeleri veya TMK’nın 640. maddesi gereğince miras ortaklığına temsilci atanması gerektiği, nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.12.1986 tarih ve 1985/11-820 E., 1986/1177 sayılı kararında da bu ilkenin benimsendiği, anılan karardan sonra 4721 sayılı Kanun"un (TMK) 644. maddesi ile getirilen diğer bir yolun ise, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi olduğu, buna göre, mirasçıların ya yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde ortak hareket etmesi ya da iştirak halinde mülkiyeti, müşterek mülkiyete dönüştürmesi gerektiği, aksi halde, mirasçıların terekeye dahil bir hak veya mal hakkında kendi paylarına düşen kısım için tek başlarına dava açmalarının olanaklı olmadığı, şayet böyle bir dava açılmış ise, davanın esasa girilmeden aktif dava ehliyeti yokluğundan reddi gerektiği, bu emredici kanun hükümlerine göre kural olarak, söz konusu alacak haklarının ancak bütün alacaklıların birlikte hareket etmesiyle borçludan talep edilebileceği, ne var ki kural, mirasçıların hep birlikte hareket etmeleri olmakla beraber, ortaklığı oluşturan mirasçılar arasında terekenin paylaşımı konusunda usulüne uygun düzenlenmiş bir taksim sözleşmesi bulunuyor ise, bu durumda, diğer mirasçıların katılımı aranmaksızın paylaşım sonucu mal/hak kendisine düşen mirasçının tek başına –veya diğer mirasçılar ile birlikte- dava açabileceği, eş söyleyişle, mirasçılar arasında terekenin paylaşımı konusunda taksim sözleşmesi olması halinde mirasçıların her birinin kendi hakkı/alacağı için tek başına dava açmasında bir sakınca bulunmadığı, tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacıların, dava dilekçesinde, murisleri tarafından yapılan “Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” sonucu murislerine (7) adet bağımsız bölüm düştüğünü ileri sürerek bu bağımsız bölümlerin geç tesliminden dolayı gecikme tazminatı istedikleri, ancak yargılamada, murislerine ait bağımsız bölümlerin mirasçılar arasında paylaşıldığını, kendilerine (3) adet bağımsız bölüm düştüğünü ileri sürerek taleplerini bu şekilde darattıkları, mahkemece de, davacılara (3) adet bağımsız bölümün kaldığı gerekçesiyle, (3) adet bağımsız bölüm yönünden gecikme tazminatı hesaplanarak, davacıların miras payları.oranında alacağın tahsiline karar verildiği, davacılar, muristen kalan bağımsız bölümlerin mirasçılar arasında taksim edildiğini, paylaşım sonucu (3) adet bağımsız bölümün kendilerine düştüğünü ileri sürmüş iseler de mahkemece bu yöndeki iddianın kanıtlanmasına olanak tanınmadığı, şu hale göre, mahkemece yapılacak işin; murisin terekesinin mirasçılar arasında taksim edilip edilmediği hususunun kanıtlanması için taraflara olanak ve süre tanınması, sonuçta da tüm deliller toplanıp, birlikte değerlendirilerek, taksim sonucu nizalı yerler davacılara kalmış ise işin esası incelenerek karar verilmesi, taksim yoksa mirasçılardan birkaçı kendi payları için dava açamayacaklarından ve terekenin tüm hakları için dava açmadıklarından terekeye temsilci de atanamayacağından davanın reddine karar verilmesi, bu gerekler yerine getirilmeden eksik araştırma ile önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.
Mahkemece, son bozma ilamından sonra yapılan yargılama sonucunda, murisin terekesinin mirasçılar arasında taksim edilip edilmediğini kanıtlamak üzere davacı vekiline süre tanındığı, geçerli bir taksimin varlığının davacı tarafça kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili ve katılma yoluyla davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine ve özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 14.03.2012 tarih ve 2011/15-782 E., 2012/135 K. sayılı ilamında, mirasçıların terekeye dahil bir hak veya mal hakkında kendi paylarına düşen kısım için tek başlarına dava açmalarının olanaklı olmadığı, şayet böyle bir dava açılmış ise, davanın esasa girilmeden aktif dava ehliyeti yokluğundan reddi gerektiği belirtilmiş olmasına ve buna göre davalı yararına Tarifenin 7. maddesi uyarınca vekalet ücreti hükmedilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, TMK"nın 676/son maddesinde taksim sözleşmesinin geçerliliğinin yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğunun öngörülmüş bulunmasına göre, davacılar vekilinin ve katılma yolu ile davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraflar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harçlarının temyiz edenlerden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.