
Esas No: 2013/7515
Karar No: 2014/3098
Karar Tarihi: 21.04.2014
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2013/7515 Esas 2014/3098 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 29/03/2011
NUMARASI : 2010/359-2011/160
Taraflar arasında görülen kayıt kabul davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 05.07.2013 gün ve 3023 Esas, 4687 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
- KARAR -
Davacı vekili, müvekkili ile müflis arasında muhtelif tarihlerde genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmeleri imzalandığını, iflas idaresince müvekkilinin 166 ve 668 kayıt nolu başvurularının reddine karar verildiğini, müvekkilinin iflas tarihi olan 09.07.2009 itibariyle; 170.630,37 TL mer’i teminat mektupları, 3.760,00 TL iade edilmemiş çek yaprakları nedeniyle yasal garanti limiti toplamı, 1.478,87 TL tahakkuk etmiş dönem komisyonu ve vergisi ile tahakkuk edecek dönem komisyonu ve vergisi alacağı bulunduğunu, bu kredilerin teminatında müflisin doğmuş ve doğacak borçlarının güvencesini oluşturmak üzere dava dışı N. Y..’ın malik olduğu taşınmaz üzerinde tesis edilen 600.000,00 TL bedelli ipotek ile müflisin kredilerinin teminatı olarak hesaplarındaki 11.410,96 TL üzerinde sözleşmelerden kaynaklanan rehin hakkı bulunduğunu sürerek, iflas tarihi itibariyle müvekkilinin müflisten olan 174.390,37 TL taliki şarta bağlı alacağı ve 1.478,87 TL işlemiş ve iflas tarihinden sonra işleyecek dönem komisyonu ve vergisi olmak üzere tüm alacaklarının ipotekle ve rehinle temin edildiğinden, rüçhanlı olarak iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının 166 kayıt nolu talebine esas teşkil eden mer"i teminat mektupları 167.580,37 TL ve iade edilmeyen 8 adet çek yaprağından doğacak sorumluluk nedeniyle 3.760,00 TL olmak üzere toplam 171.340,37 TL"nin depo edilmesinin rehinle temin edilmiş şarta bağlı alacak olarak sıra cetveline İİK"nın 206 maddesi uyarınca rüçhanlı alacak olarak kayıt ve kabulüne, aşan istemin reddine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 05.07.2013 tarih ve 3023 Esas, 4687 Karar sayılı ilamıyla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, davacı tarafından sunulan çek teslim belgelerinin 2007 yıllarına ait olduğu, çeklerin müflis şirketin iflas tarihi olan 09.07.2009 tarihi ya da öncesi itibariyle şirket yetkilileri tarafından keşide edildiği varsayıldığında ileride ibraz edilmeleri halinde ibraz süreleri geçmiş olacağından davacı bankanın ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı, çeklerin iflas tarihinden önce, ancak ileri bir tarih atılarak keşide edildiğinin varsayılması halinde de iflasla birlikte şirket yetkililerinin temsil yetkileri kalmayacağından ileride bu çeklerin ibrazı halinde, yetkisiz kişiler tarafından imzalanmış olan çekleri davacı bankanın ödemesinin sözkonusu olmayacağı, sonuç olarak davacı bankanın karşılıksız çıkma ihtimali bulunduğunu ileri sürdüğü çeklerden dolayı herhangi bir riskinin bulunmadığı anlaşıldığından, iade edilmeyen 8 adet çek yaprağı ile ilgili
talebin reddinin gerektiği, dava dışı N. Y... adına kayıtlı taşınmazda davacı banka lehine ipotek tesis edildiği, müflisin borcu için 3. bir kişinin rehin vermesi halinde rehinli malın, iflas masasına girmeyeceği, alacağın iflas masasına adi alacak olarak kaydedileceği, alacaklının, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla rehni paraya çevirerek alacağını alırsa, tasfiye sonunda onun hissesine düşen paranın kendisine verilmeyeceği, kanuni halef durumundaki rehnin maliki 3. şahsa ödeneceği, halen geçerli olan teminat mektuplarından kaynaklı alacağın, şarta bağlı alacak olarak iflas masasına kayıt ve kabulü ile yetinilmesi gerekirken, 3. kişi tarafından verilen ipoteğe bağlı olarak yanılgılı gerekçe ile alacağın depo edilmesinin rehinle temin edilmiş şarta bağlı alacak olarak sıra cetveline İİK"nın 206. maddesi uyarınca rüçhanlı alacak olarak kayıt ve kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı belirtilerek, davalı lehine bozulmuştur.
Davacı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1) Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK"nın 440. maddesinde sayılan hallere uymayan aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Dava, kayıt kabul istemine ilişkindir.
Çek bir ödeme vasıtasıdır; Yasa koyucu çeki para gibi bir ödeme vasıtası olarak düşündüğü için dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın "Vade" başlıklı 707/1. maddesinde "Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir." hükmünü getirmiştir.
Vade kaydının geçersiz olmasına karşılık Türk Ticaret Kanunu, çeke ileri bir tarihin keşide tarihi olarak konulmasını geçerli saymıştır. TTK"nın 707/2. maddesine göre keşide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir. Fıkradan açıkça anlaşıldığı gibi, keşide (ihdas) tarihi olarak ileri bir tarih konabilecek; ancak bu ileri tarih çekin hemen ibraz edilerek ödenmesini engellemeyecektir. Çeke ihdas tarihi olarak ileri bir tarihin konmasında amaç, TTK 708. maddesinde yer alan ibraz süresini uzatmaktan ibarettir. Bu maddeye göre ibraz süresi ile ilgili müddetler çekte keşide günü olarak gösterilen tarihten itibaren işler. Örneğin 10 günlük ibraz süresi, 15 gün sonraki keşide tarihi taşıyan bir çekte 25 güne çıkmış olmaktadır. Bir ödeme vasıtası olarak düşünülmesine rağmen, bu dönemde de uygulamada çeke bir bononun fonksiyonunun gördürüldüğü, yaygın şekilde çekin ileriki tarihli olarak düzenlendiği görülmektedir.
20.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı Çek Kanunu"nun 3/8. maddesi "Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanunu"nun 707. maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çek ile ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır." hükmünü içermektedir. Bu düzenlemenin dayandırıldığı gerekçede, “ileri düzenleme tarihli çek”in üzerinde yer alan tarihten önce, bankaya ibraz edilmesi ve karşılığının kısmen veya tamamen bulunmaması hâlinde, söz konusu çekle ilgili olarak karşılıksızdır işleminin ve hukukî takip yapılmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı belirtilmiş; ileri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak kambiyo senetlerine özgü hukukî takip yoluna başvurulabilmesi için üzerinde yazılı düzenleme tarihi itibarıyla kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve bu Kanun hükümlerine göre "karşılıksızdır" işlemine tabi tutulmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Kanunkoyucu bu düzenleme ile yetinmemiş, 5941 sayılı Kanun"un geçici 1/5 maddesinde “31.12.2011 tarihine kadar üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” şeklinde bir geçiş hükmüne de yer vermiştir.
Söz konusu düzenlemeye göre; 31.12.2011 tarihinden sonra ileri düzenleme tarihli bir çek, üzerinde yazılı bulunan keşide tarihinden önceki bir tarihte karşılığı tahsil edilmek amacıyla bankaya ibraz edildiğinde, şayet hesapta para bulunuyorsa, ibraz eden hamile çekin karşılığı ödenecektir. Buna karşılık, hesapta para mevcut değilse, bu çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmayacak ve hukukî takibe geçilemeyecektir. Zira hukukî takip yoluna gidilebilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şartı aranmaktadır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK"nın 795/1. maddesi "Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir." hükmünü, aynı maddenin 2. fıkrası ise "Düzenlenme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir." hükmünü içermektedir. Anılan son düzenleme ve 5941 sayılı Çek Kanunu"nun 3/8. maddesi ileri düzenleme tarihli çeke imkan vermiş ve fakat Çek Kanunu"nun 31.01.2012 tarih ve 6273 sayılı Kanun ile değişik geçici 3/5. maddesi ile 31.12.2017 tarihine kadar keşide tarihinden önce bankaya ibrazın geçersiz olduğu şeklinde getirilen düzenleme ile ileri düzenleme tarihli çekin ibrazına bu tarihten önce izin verilmemiştir.
5941 sayılı Çek Kanunu"nun 3/8. maddesine göre ileri tarihli çeklerde TTK 707. maddesi uyarınca keşide tarihinden önce de çek ibrazında karşılığı varsa ibraz tarihi de belirtilerek tam veya kısmi karşılık ödenecektir. Keşide tarihinden önce çekin kısmen karşılığı varsa hamil dilerse kısmi karşılığı alacak; o takdirde çekin aslını bankaya bırakacak; fotokopisi kendisine verilecek; almak istemez ise, çekin aslı hamile verilecek; fotokopisi bankada kalacaktır. Kısmen ya da tamamen karşılıksız çıkan çekin daha sonra ödenmesi için keşide tarihinde veya daha sonra yasal ibraz süresi içinde -10 gün veya 1 ay- mutlaka ikinci defa ibrazı ve gerekli işlemlerinin yapılması gerekecektir.
Bankanın yasal ödeme yükümlülüğü karşılıksız ya da kısmen karşılıklı çekin, keşide tarihinden sonra bankaya yeniden ibrazı ve karşılıksız ya da kısmi karşılıksız işlemi yapılması halinde doğacaktır.
5941 sayılı Kanun"un 3. maddesi uyarınca, muhatap bankanın ibraz edilen her çek yaprağı için ibraz eden hamile karşılığının tamamen ya da kısmen bulunması halinde, hükümde belirtilen miktarını ödemekle yükümlüdür. Bu husus hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdi kredi sözleşmesi hükmündedir. Anılan Kanun"un 3/son maddesinde "(Ek fıkra: 31/01/2012-6273 S.K/2. md.) Çekin, üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren beş yıl içinde ibraz edilmemesi halinde, muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu sona erer." hükmüne; geçici 3/4. maddede ise, "Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, muhatap bankanın 3 üncü maddenin üçüncü fıkrasına göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu 30/6/2018 tarihinde sonra erer." hükmüne yer verilmiştir.
5941 sayılı Çek Kanunu"na göre, karşılıksız işlemi muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır (md.3/2). Ancak bankanın keşideciye rücu edebilmesi için çekin tamamen veya kısmen karşılıksız olduğunun çek üzerinden yer alması gerekir (md.3/4). Çekin arkasına karşılıksız yazılmasını talep etmeyen hamile, herhangi bir işlem yapılmadan çek iade edileceğinden, bankadan yasal yükümlülüğünü yerine getirmesi de istenemeyecektir.
5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdî kredi” kavramına bir tanım getirilmemiş olmakla birlikte, banka tarafından verilen teminat mektupları, kefaletler, aval, ciro, kabul ve benzeri işlemler gayri nakdî kredi olarak kabul edilmiştir (m. 48/1 ) Doktrinde "gayri nakdî kredi" bankanın para ödemeyip, olumsuz bir durumun (riskin) gerçekleşmesi hâlinde ortaya çıkacak zararın sorumluluğunu yüklendiği, ödemeyi, korkulan olayın vukuunda yaptığı kredi türüdür. Kanundaki sayma sınırlı olmadığından, mahiyeti itibariyle gayri nakdî kredi sözleşmesinin özelliklerini gösteren her türlü işlem gayri nakdî kredi kapsamında değerlendirilecektir. Gayri nakdî kredilerin en önemli özelliği, müşteri ile sözleşeni arasındaki ilişki (temel ilişki), banka ile müşteri arasındaki ilişki (karşılık ilişkisi) ve banka ile temel ilişkideki müşterinin karşı âkidi olan kişi arasındaki ilişki (teminat ilişkisi) olmak üzere üçlü bir ilişki içermeleridir. Hukukumuzda atipik bir görünüm sergileyen gayri nakdî kredi sözleşmesi, sözleşme olması hasebiyle BK’ya, ticarî bir sözleşme olması nedeniyle TTK’ya ve bankaların yürüttüğü bir işlem olması nedeniyle de Bankalar Kanunu"na tabidir. İşte normal koşullarda bankanın sözleşme yapmak suretiyle tanıdığı bu garanti, varsayımsal sözleşme esasından hareketle 5491 sayılı Kanun"un 3/3. maddesi kapsamında ödenecek miktarlarda “kanunî bir zorunluluk” şeklini almıştır. Madde hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere, muhatabın tek taraflı olarak bu sözleşmeden dönmesi (fesih) mümkün olmadığından, şartları gerçekleşmişse kanunî garanti miktarını hamile ödemek yükümlülüğü altındadır. (Çetin Arslan-Murat Kayançiçek, 5941 sayılı Çek Kanunu Şerhi, Ankara, 2010 s.261)
Banka ile hesap sahibi keşideci arasında bir gayri nakdi kredi ilişkisinin kabul edilmesi, bankanın keşideci için çek hamiline bir garanti verdiği şeklinde anlaşılacaktır. Nitekim 3167 sayılı Çek Yasasında uygulamada, karşılıksız bir çek nedeniyle yasal yükümlülüğünü yerine getirirken çek arkasına "iş bu çek karşılıksızdır. Banka yasal garantisi nedeniyle ... TL ödemiştir." şerhi düşülmekteydi.
Çek Kanunu"nun 3/2. maddesi gereğince "Karşılıksızdır" işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılması, bankanın Çek Kanunu"nun 3/3. maddesindeki ödeme yükümlülüğünün keşideci aleyhine bir garanti değil, çek hamili lehine Yasadan kaynaklanan doğrudan ödeme yükümlülüğü olduğunu göstermektedir. (Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, Ankara, 2011 s.258)
Bu zorunlu gayri nakdi kredi sözleşmesi için bankanın çek defteri vermeden, istediği teminatı talep edebileceği kuşkusuzdur. Eğer hesap sahibi bankanın kredi müşterisi ise, bankaya karşı doğmuş ve doğacak tüm borçları için daha önce verdiği ipotekler, ticari işletme rehinleri, menkul rehni, mevduat ve alacaklar üzerindeki rehinler, bankanın aldığı kefaletler bu kredinin de teminatını oluşturacaktır.
Bankanın, azami yasal yükümlülüğü için bunu karşılayacak miktarda paranın, hesap sahibi tarafından bloke edilmesini istemesi de mümkün ve yasaldır. Yasal yükümlülüğün 600,00 TL olması halinde, banka verdiği 25 yapraklık çek defterinde, hesap sahibine 16.525,00 TL"lik bir gayri nakdi kredi açmaktadır. Bloke olarak alınan paranın teminat oluşturması için çek hesabı dışında bir hesapta tutulması ve hesap sahibinin bu para üzerinde bankaya rehin hakkı tanıması gerekecektir. Çek yaprakları ödendikçe veya iade edildikçe hesap sahibi o miktarda bloke parasını geri alabilecektir.
Bankacılık Kanunu açısından bankanın yasal garantisi nedeniyle çek defteri verdiği müşterilerine açtığı gayri nakdi kredi ile akdi garantileri -teminat mektubu, aval, kabul kredisi vs.- nedeniyle açtığı gayri nakdi krediler arasında bir fark yoktur.
Öte yandan TTK"nın 712. (6102 sayılı TTK"nın 800/1) maddesine göre, çekin tedavüle çıkarılmasından sonra keşidecinin ölümü veya medeni haklarını kullanma ehliyetini kaybetmesi yahut iflası çekin muteberliğine halel getirmez.
Çek tedavüle konulduktan-lehtara veya hamile verildikten- sonra, keşidecinin durumunda meydana gelen değişikliklerin çekin geçerliliğini etkilememesi doğaldır. Burada aranan tek şart çekin tedavüle çıkarılmasıdır. Hamile yazılı çekin lehtarın veya hamilin elinde bulunması, emre yazılı çekte lehtarın cirosu ve çekin teslimi tedavüle çıkarıldığının kanıtıdır. Çek ileriki tarihli olarak düzenlenebileceğinden (TTK md.707), çekin kcşidecinin ölümünden, ehliyetini kaybetmesinden veya iflasından sonraki bir keşide tarihini taşıması tek başına -aksi ispat edilmediği sürece- geçerliliğini etkilemeyecektir. (Seza Reisoğlu, Çek Hukuku, Ankara, 2011 s.167)
Netice itibariyle bankanın kanunî garanti miktarını hamile ödemesi zorunluluğu tüm bu şartların (çeki ibraz edenin meşru hamil olması, herhangi bir ödeme engelinin bulunmaması, bankaca basılmış veya bastırılmış geçerli bir çekin bulunması, çekin bankaya süresinde ibraz edilmesi ve karşılığının mevcut olmaması) birlikte gerçekleşmesine bağlıdır. Koşulların birlikte gerçekleşmemesi, muhataba çek bedelinin karşılığı yanında kanunî garanti miktarını da ödememe hakkı verecek ve hatta duruma göre ödememe görevini yükleyecektir. (Çetin Arslan-Murat Kayançiçek, 5941 sayılı Çek Kanunu Şerhi, Ankara, 2010 s.265)
Mahkemece, kayıt kabul talep edenin, çek yaprağı başına Yasa gereği yaptığı ödemeleri yukarıda açıklanan şekilde bir teminattan karşılanacağı veya Yasa gereği yapılacak ödemelerin çek hesap sahibinden talep edilmeyeceği yönünde taraflar arasında yapılmış bir sözleşme olup olmadığı hususları araştırılarak, sonuca ulaşılması gerektiği şüphesizdir. Eldeki uyuşmazlıkta, davacı banka tarafından gerek yargılama, gerekse temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde müflisten bu yönde somut bir teminat alındığına dair bir iddia yer almadığından, alacağın bu kısmının rüçhanlı olarak kabulü isabetsiz olmuştur.
Bu durumda, mahkemece, müflis ile davacı banka arasındaki sözleşme hükümleri incelenerek, bankanın çek yaprağı başına sorumluluğu ile ilgili müşterisine rücu edemeyeceğine ilişkin bir hüküm bulunması halinde talebin bu kısmının reddine, aksi halde, İİK"nın 197/1. maddesi gereğince şarta bağlı olarak kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulması gerekirken, yazılı gerekçe ile bozulması doğru olmadığından, davacı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile kararın anılan alacak kısmı yönünden değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer karar düzeltme itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, karar düzeltme itirazının kabulü ile kararın anılan alacak kısmı yönünden değişik gerekçe ile BOZULMASINA, evvelce alınan onama harcı ile karar düzeltme peşin harcının istek halinde iadesine, 21.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.