3. Hukuk Dairesi 2015/17909 E. , 2017/3112 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalılar ile baba bir kardeş olduklarını, annesiyle birlikte..."da yaşadıklarını, esasında davalıların annesine ait taşınmazda çocuk yaştan itibaren kendisine satılacağını düşünerek çalıştığını, ihya ettiğini, tarla zeminini düzelttiğini, taşlardan ayıkladığını, teraslama yaptığını, borular döşeyerek su getirdiğini, havuz yaptığını ve çeşitli meyve ağaçları diktiğini, davalıların hiçbir şekilde taşınmazla ilgilenmediğini, kendileriyle anlaşmasına rağmen başka bir kişiye taşınmazı sattıklarını, davalıların böylelikle sebepsiz zenginleştiğini belirterek faydalı, onarım masraflarının, iyileştirme bedellerinin, mahrum kalınan zararın fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; yetki itirazlarının bulunduğunu, taşınmazdaki çalışmaları davacının değil babalarının yaptığını, davacının elde ettiği geliri paylaşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının taşınmazın kendine ait olmadığını bildiğinden iyiniyetli olmadığı, davalıların asgari levazım bedelinden sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 2.550,00 TL"nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Dava, dava konusu taşınmaza davacının yaptığı masraf ve iyileştirmelerin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu"nun 729.maddesinde; "Bir kimse başkasının fidanını kendi arazisine ya da kendisinin veya bir üçüncü kişinin fidanını başkasının arazisine dikerse, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara veya taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar hakkında da uygulanır" denilmektedir.
TMK"nın 722.maddesinde ise; Bir kimsenin kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanması halinde bu malzemenin arazinin bütünleyici parçası olacağı; ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesinin aşırı zarara yol açmaması halinde malzeme sahibinin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebileceği; aynı koşullar altında arazinin malikinin de rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebileceği hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 723.maddesi gereğince; Malzeme sökülüp alınamazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyi niyetli değilse, hâkimin hükmedeceği miktar, bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.Anılan hükümler, esas itibariyle (BK"nın 61 ve devamı maddelerinde) TBK"nın 77 ve devamı maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmenin özel bir halidir.
Bu bağlamda davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesinde, 14.02.1951 tarih ve 1949/17-1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca davacının iyi niyetli olup olmadığının mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulması gerekir.
O halde; davacının başkasına ait olduğunu bilmesine rağmen taşınmazı kullanmaya devam etmesi nedeniyle iyiniyetli olmadığı, buna göre de sadece TMK"nın 723.maddesi gereğince asgari levazım bedelini davalıdan talep edebileceği açıktır.
Mahkemece davacının iyi niyetli kabul edilmeyerek asgari levazım bedeli ile sorumlu tutulmasında isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak, HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
...nun 281.maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun; havuz ve tevsiye gibi masrafların alanında uzman olmayan ziraat mühendisi bilirkişiden alındığı, gerek öğretide, gerekse uygulamada asgari levazım değerinin, tüm malzemenin işçilik ve bakım giderlerinin gözetilmeksizin, piyasadaki en düşük değerlerinden, yapım ve dikim yılı veya yıllarına göre yıpranma payı düşüldükten sonra elde edilecek miktar şeklinde hesaplanacağı benimsenmiş bulunmakla,
yeterli teknik inceleme yapılmadığı, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurularak, davacı tarafından taşınmaza yapıldığı ve dikildiği belirlenen unsurların asgari levazım bedeli konusunda ziraat ve inşaat mühendisi bilirkişilerinden rapor alınıp, hesaplanacak bu bedel üzerinden davanın kabulü gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı taraf yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.