23. Hukuk Dairesi 2014/1730 E. , 2014/3025 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Dikili Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/04/2013
NUMARASI : 2010/133-2013/154
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen 2010/135 E. sayılı davanın kabulüne, birleşen 2010/136 E. sayılı davanın davalı Y.. G.. bakımından kabulüne, H.. G.. bakımından reddine, diğer birleşen davanın ise kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davalı vekili ile birleşen 2010/136 E. sayılı davada davalı Y.. G.. vekili ile diğer birleşen davalarda davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Asıl davada davacı vekili, kooperatifin 27.05.2009 tarihli genel kurul toplantısında, toplu sığınak yapılmasına, sığınak yapılması için her bir bağımsız bölümden 1.250,00 TL alınmasına karar verildiğini, iki adet arsa nitelikli taşınmazın maliki bulunan davalının bu bedeli ödemediğni ileri sürerek, 2.500,00 TL"nin 05.01.2010 tarihinden itibaren aylık %4 faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, sığınak yapılan yerin davacının değil, 10 ada üzerinde bulunan 482 bağımsız bölümün ortak mülkiyetinde olduğunu, söz konusu genel kurul kararının yok hükmünde olduğunu, kat mülkiyeti hükümlerine göre, %4 faiz uygulanmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen 2010/135 E. sayılı davada davacı vekili, kooperatifin 27.05.2009 tarihli genel kurul toplantısında, toplu sığınak yapılmasına, sığınak yapılması için her bir bağımsız bölümden 1.250,00 TL alınmasına karar verildiğini, iki adet arsa nitelikli taşınmazın maliki bulunan davalının bu bedeli ödemediğini iler isürerek, 2.500,00 TL"nin 05.01.2010 tarihinden itibaren aylık %4 faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, sığınak yapılan yerin davacının değil, 10 ada üzerinde bulunan 482 bağımsız bölümün ortak mülkiyetinde olduğunu, söz konusu genel kurul kararının yok hükmünde olduğunu, kat mülkiyeti hükümlerine göre, %4 faiz uygulanmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen 2010/136 E. sayılı davada davacı vekili, davalı H.. G.."in malik, diğer davalı Y.. G.."in üye olarak sorumlu oldukları sığınak bedelini ödemediklerini ileri sürerek,1.250,00 TL"nin 05.01.2010 tarihinden itibaren aylık %4 faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada, davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Birleşen 2010/137 E. sayılı davada davacı vekili, davalının kooperatif üyesi olmamasına rağmen davalının taşınmazının da içinde bulunduğu alanın kooperatifin hizmet sunduğu alan içerisinde yer aldığını, genel giderlere katılmak zorunda olduğunu ileri sürerek,1.550,00 TL asıl alacak ve 272,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.822,00 TL"nin 05.01.2010 tarihinden itibaren aylık %4 faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; 19.07.2009 tarihli genel kurul toplantısında görüşülen 10. madde ile alınan kararların davalıları da bağladığı, kaldı ki ortak kullanım alanlarından davalılar da istifade ettiğine göre, bu gibi yerler için yapılan ve yapılacak harcamalara katılmaları gerektiği, site üyelerinden davacı G.. D.."in söz konusu genel kurul kararlarının iptali için açmış olduğu davada, Dikili Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 05.03.2012 tarih, 2010/412 E., 2012/93 K. sayılı davanın reddine dair verilen kararının kesinleştiği, davalıların bilirkişi raporları ile tespit edilen dava konusu giderleri davacıya ödemeleri gerektiği gerekçesiyle, asıl davanın kabulü ile 2.500,00 TL"nin 05.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek aylık % 4 gecikme faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen 2010/135 Esas sayılı davanın kabulüne, 2.500,00 TL"nin 05.01.2010 tarihinden itibaren işleyen aylık % 4 faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen 2010/137 Esas sayılı davanın kısmen kabulü ile; 2008 yılı için 117,50 TL ve 2009 yılı için 129,35 TL olmak üzere toplam 246,85 TL"nin dava tarihinden itibaren aylık % 4 faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen 2010/136 Esas sayılı davanın kısmen kabulü ile 1.250,00 TL"nin 05.01.2010 tarihinden itibaren işleyen aylık % 4 faizi ile birlikte davalı Y.. G.."ten tahsiline, davalı H.. G.. aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davalı vekili ile birleşen 2010/136 E. sayılı davada davalı Y.. G.. vekili ile diğer birleşen davalarda davalı vekili temyiz etmiştir.
1)Birleşen 2010/137 Esas sayılı davada davalı vekili ile, 2010/136 Esas sayılı davada davalı Y.. G.. vekilinin temyiz istemleri yönünden;
5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK"nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanun"un 19. maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2013 yılı için 1.820,00 TL"dir.
Birleşen 2010/137 Esas sayılı davada dava dilekçesinde, 1.822,40 TL"nin tahsili istenilmiş olup, mahkemece, 246,85 TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı aleyhine kabul edilen kısım, yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı cihetle kesin niteliktedir.
Birleşen 2010/136 Esas sayılı davada ise dava dilekçesiyle 1.250,00 TL"nin tahsili istenilmiş olup, mahkemece, davalı H.. G.. aleyhine açılan davanın reddine, davalı Y.. G.. yönünden davanın kabulü ile 1.250,00 TL"nin tahsiline dair verilen karar, davalı Y.. G.. bakımından yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı cihetle kesin niteliktedir.
Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden, birleşen 2008/137 E. sayılı davada davalı vekili ile ve 2010/136 E. sayılı davada davalı Y.. G.. vekilinin temyiz istemlerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2)Asıl davada davalı A.. T.. ve birleşen 2010/135 Esas sayılı davada davalı G.. D.. vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
a)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, asıl davada ve birleşen 2010/135 E. sayılı davada davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b)Dava, genel kurul kararına dayalı olarak sığınak bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece karar verilmeden önce 01.07.2012 tarihinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu"nun 7. maddesinde aynen "Türk Borçlar Kanunu"nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. " hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 88. maddesinin "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi"nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidat bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı BK’nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK’nın 117. ) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK" nın 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun" un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak temerrüt faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadırlar.
Somut olayda, 19.07.2009 tarihli genel kurulda toplu sığınakların yapılması için ihtiyaç duyulan paranın iki taksitte alınmasına ve 2010 yılından sonra ödemeyenlere aylık %4 gecikme faizi uygulanmasına karar verilmiştir. Dava konusu sığınak bedeli ve faiz oranı kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan, davacının dava konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı, TBK’nun 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Mahkemece, işleyecek faiz oranı yönünden bu yasal düzenleme gözönünde bulundurularak karar verilmesi gerekirken, genel kurulda kararlaştırılan aylık %4 üzerinden faiz yürütülmesine karar verilmesi doğru olmamış ise de yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamaya gereksinim göstermediğinden, hükmün HUMK"nın 438/7. maddesi gereğince aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen 2010/136 Esas sayılı davada davalı Y.. G.. vekili ile 2010/137 Esas sayılı davada davalı vekilinin temyiz istemlerinin mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle reddine, (2-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalı A.. T.. ve birleşen 2010/135 Esas sayılı davada davalı G.. D.. vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalı A.. T.. ve birleşen 2010/135 Esas sayılı davada davalı G.. D.. vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın "HÜKÜM" bölümün 1. bendinde yer alan "işleyecek aylık %4 gecikme faizi ile birlikte" ibaresi ile 2. bendinde yer alan "işleyen aylık % 4 faizi ile birlikte" ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılarak, yerlerine ayrı ayrı "3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının %100 fazlasını aşmamak kaydı ile gecikme faizi yürütülmek suretiyle" ibarelerinin yazılması suretiyle kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin harçların istek halinde iadelerine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.