1. Hukuk Dairesi 2015/5597 E. , 2017/6963 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ..."ün 160 ada 2 parsel sayılı taşınmazı satın alıp 1/2 payını oğlu olan davalı ... adına tescil ettirdiğini, adına kayıtlı 1/2 payını ise diğer oğlu olan davalı ...’e satış suretiyle devrettiğini, ...’in de payının bir kısmını kardeşleri olan davalılar ... ve ..."e temlik ettiğini devirlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişler, yargılama aşamasında davalı ... yönünden davalarından feragat etmişlerdir.
Davalı ..., çekişme konusu taşınmazdaki payını mirasbırakandan edinmediğini, bedeli karşılığında 3. bir kişiden satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden ise ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1897 doğumlu mirasbırakan ..."ün 28.01.1981 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacılar ve davalı kardeşlerin kaldığı, çekişme konusu 160 ada 2 parsel sayılı taşınmaz dava dışı ... adına kayıtlı iken 15.06.1970 tarihinde 1/2 payını mirasbırakan ..."ya, 1/2 payını ise davalı ..."a satış suretiyle temlik ettiği, ..."nun da 1/2 payını 14.10.1975 tarihinde davalı oğlu ..."e temlik ettiği,..."in de 1/6 payını uhdesinde bıraktıktan sonra kalan 2/6 payından 1/6 payını davalı kardeşi ..."e diğer 1/6 payını ise davalı ..."e devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Borçlar Kanunu"nun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 237.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı ...nun 190. ve 4721 sayılı TMK.nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispat etmek zorundadır.
Somut olayda, dinlenen davacı tanıkları, taşınmazın davalıya mal kaçırma amaçlı temlik edildiği, mirasbırakanla davacı mirasçılar arasında bir sorun olduğu yönünde beyanda bulunmamışlar, mirasbırakanın kiralayanı olan davalı tanığı Necmiye ise mirasbırakanın çalışıp para kazanacak durumu olmadığını, davalıların çalıştığını, kiranın dahi davalılar tarafından ödendiğini bildirmişlerdir.
Bu durumda, temlikin mal kaçırma amaçlı olmadığı, başka bir anlatımla muvazaalı olmayıp gerçek satış olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de, dava dilekçesinde gösterilen dava değeri üzerinden vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken keşfen belirlenen ve harcı tamamlanmayan taşınmazın tamamının değeri üzerinden fazla avukatlık ücretine hükmedilmesi de doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.