10. Hukuk Dairesi 2016/18332 E. , 2017/1758 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Asıl ve birleşen dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar .. Elk Dağ. A.Ş. ve... mirasçıları vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum; 26.09.2005 tarihli iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan Kurum zararının davalı işveren ve üçüncü kişiden rücuan tahsiline karar verilmesini talep etmiş olup, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26/1 ve 2"nci maddeleridir.
Öncelikle zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edebilme özelliği” ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünden, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir. Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ve inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölüme ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamında gelir. Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kısım için zamanaşımını kesmez. Zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 tarih, E: 2002/10-895, K: 2002/838; 05.03.2003 tarih, E: 2003/9-80, K: 2003/130; 12.07.2006 tarih, E: 2006/4-518, K: 2006/526 sayılı kararları)Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin
sorumluluğu düzenlenmiş olup; davalı ..."in iş kazasının meydana elmesinde kusuru tespit edilen kamyon Şoförü olduğundan üçüncü kişi konumunda olduğu uyuşmazlık dışıdır.
506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki de söz konusu değildir. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında Borçlar Kanunu’na yollamada bulunulmuştur. Hal böyle olunca; üçüncü kişiler aleyhine açılan davalar dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 60’ıncı maddesinde gösterilen bir ve on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı başlangıcı ise; “zarar ve faile ıttıla” tarihidir. Bilindiği üzere zarar ve faile ıttılanın birlikte gerçekleşmesi gerekmekte olup, sadece birinin gerçekleşmesi bir yıllık zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli değildir.
Diğer taraftan, Borçlar Kanununun 131/2. Maddesi gereğince alacaklının dava açması ile zamanaşımı kesilir. Ancak zamanaşımının kesilmesi sadece dava konusu edilen alacak için söz konusu olup, kısmi dava açılması halinde alacağın yalnız o kısmı için zamanaşımı kesilir, dava dışı kalan bölüm hakkında zamanaşımı işlemeye devam eder. (HGK 22.12.2010 gün, 2010/17-664 E., 2010/689 K. Sayılı kararları)
Dava konusu somut olayda; üçüncü kişi konumunda olduğu belirgin davalılar... .. Elk. Dağ. AŞ ve...mirasçılarının, 13.11.2014 tarihli celsede sözlü ıslah ile artırılan miktar yönünden süresinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Kazanın 26.09.2005 tarihinde meydana geldiği, davanın 14.12.2011 tarihinde açıldığı, gelirlerin tahsis onay tarihinin, 25.08.2011 olduğu, artırılan söz konusu miktar yönünden bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunun kabulü gerekirken, zamanaşımının yanlış değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar ...... Elk. Dağ. A.Ş. ve Mehmet Kurt mirasçıları vekilleri vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan .... ve Mehmet Kurt mirasçılarına iadesine, 06.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.