1. Hukuk Dairesi 2015/3966 E. , 2017/6954 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacılar, çekişme konusu 452 ve 456 sayılı parsellerde paydaş olduklarını, anılan taşınmazda davalı idarenin kamulaştırma işlemi yapmaksızın kanal inşaatı başlattığını, 2009 ve 2010 yıllarına ait ürün elde edemediklerini ileri sürerek 2009 ve 2010 yılları için şimdilik 7.500 TL ecrimisilin kademeli yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı davacıların ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/339 Esas sayılı dosyasında kamulaştırma bedelinin tahsili için dava açtıklarını, bu dosyanın dava tarihinden sonrası için ecrimisil istenemeyeceğini, davacıların ecrimisil istenen dönmede taşınmazı kiraya verip vermediklerinin araştırılması gerektiğini, ayrıca davacılar ... hisselerine 1062 sayılı yasa uyarınca Hazine tarafından el konulduğu ve adı geçenler hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı, diğer davacılar ...ile pazarlık görüşmeleri yapılarak uzlaşma sağlandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın kısmen kabulüne dair olarak verilen karar 3. Hukuk Dairesi tarafından; “...mahkemece, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat istemli davanın açıldığı tarihten sonrası için ecrimisile hükmedilemeyeceği ilkesi gözardı edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir ...” gerekçesiyle bozulmuş mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda 452 sayılı parsel bakımdan 2009-2010 yılları için 1.044,45 TL ve 456 sayılı parsel yönünden 2009 yılı için 2.535,31 TL olmak üzere toplam 3.579,76 TL ecrimisile karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; yargılamanın sağlıklı biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi (HUMK’un 73. maddesi), uluslararası sözleşmeler ve Anayasa"nın 36. maddesiyle en temel hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı karşısında, mahkeme tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usûlüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasa’nın 90/son maddesi aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.
Öte yandan HMK"nun 280. maddesinde bilirkişi raporlarının taraflara tebliğinin gerektiği düzenlenmiştir.
Ne var ki somut olayda, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporu davalı tarafa tebliğ edilmeden, davalıya bu hususta savunma hakkını kullanması olanağı sağlanmadan sonuca gidildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca; öncelikle bilirkişi raporunun davalı tarafa yöntemine uygun biçimde tebliğ edilmesi, davalıya beyan ve itirazlarını sunabilmesi açısından imkan tanınması, ondan sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 30.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.