Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2117
Karar No: 2020/898
Karar Tarihi: 17.11.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2117 Esas 2020/898 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2117 E.  ,  2020/898 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mah.Sıfatıyla)


    1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 05.04.2006 havale tarihli dilekçesinde; müvekkili Marmaris İçmeler Beldibi Belediyeler Birliği’nin meclis kararı ile 2003 yılında uygulanacak su ve atık su tarifesinin belirlendiğini, 2004 yılı için tatbik edilecek hizmet bedellerinin uygulamaya alındığını, birliğe üye belediyelerin su ve atık su hizmetleri ile doğmuş ve doğacak alacaklarının birliğe devrinin yapılmış olduğunu, devredilen birikmiş alacakların tahsili için başlatılan icra takibine davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı cevabı:
    5. Davalı, usulüne uygun tebliğe rağmen cevap dilekçesi sunmamış; 18.06.2013 tarihli duruşmada davanın reddini istemiştir.
    Mahkemenin Birinci Kararı:
    6. Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 03.12.2009 tarihli ve 2008/601 E., 2009/297 K. sayılı kararı ile; davalının, meskeninde kullanmış olduğu suyun bedelini ödemediği ve bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere davacı tarafa borçlu olduğu, buna rağmen başlatılan icra takibine haksız itirazda bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile toplam 3.611,69TL alacak üzerinden itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmiştir.
    Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
    7. Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 16.12.2010 tarihli ve 2010/8529 E., 2010/17343 K. sayılı kararı ile;
    “Davacı, davalı abonenin ödemediği su tüketim bedellerinin tahsili için yapılan takibe haksız itirazın iptali isteği ile eldeki davayı açmıştır. Davalı, aleyhine yapılan icra takibine itirazında, borcunun bulunmadığını, aboneliğin kendisine ait olmadığını bildirmiştir. 15.3.1996 tarihli abone sözleşmesinde davalı adının yazılı olduğu ve imzanın bulunduğu, davacı idareye abonelik başvurusunun ise kiracı Bekir İlbaş tarafından yapıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davalı temyiz itirazında da sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmüştür. Mahkemece, davalının icra takibine itirazında da ileri sürdüğü halde, imza itirazı konusunda bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Açıklanan nedenle davalı açıkça sözleşmedeki imzayı inkar ettiğine göre, imza incelemesi konusunda HUMK.nun 308 ve devamı maddeleri gereğince yöntemine uygun bir araştırmanın yapılması gerekir. Davalının tetkike medar imzaları toplanarak, duruşmada davalı istiktap edilerek örnek imzaları ile eldeki imzaları, sözleşme aslı ile birlikte bilirkişi incelemesi yaptırılmalı ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece yanlış değerlendirme ile, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Mahkemenin İkinci Kararı:
    9. Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 17.05.2012 tarihli ve 2011/98 E., 2012/243 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra, Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan inceleme sonucunda su abonman sözleşmesindeki davalıya atfen atılı bulunan imza ile mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlik tespit edilemediği hususunda rapor düzenlendiği, bu nedenle 15.03.1996 tarihli abone sözleşmesi üzerindeki imzanın davalıya ait olmadığının, davalının icra takibine itirazında haklı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı :
    10. Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    11. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 06.02.2013 tarihli ve 2012/23515 E., 2013/2565 K. sayılı kararı ile;
    “…Davalı adına davacı birliğe hitaben yazılı 02.05.2005 tarihli dilekçede; “Ekte sunulan makbuzda yatan 1.300TL sını (doğrusu 1.300.000TL) ödedim. Kalan borcun 800.000.000TL ve ferilerini kabul ediyor ve ödemek istiyorum. Kalan ihtilaflı kısmının yönetim kurulunda görüşülmesini talep ediyorum” yazılıdır. Su kullanımında sadece abone değil, fiili kullanıcı da sorumludur. Davalı böyle bir dilekçe(belge) verdiyse artık fiili kullanıcı olduğunun kabulü gerekir. Bu belgenin davalıya ait olması halinde davalının borç tahakkuk ettirilen abonelikten dolayı fiili kullanıcı olabileceği de göz önüne alınarak belge altındaki imzanın davalının eli mahsulü olup olmadığı araştırılarak, davalının eli mahsulü olduğunun belirlenmesi halinde bu belgeyi hangi nedenle imzaladığı davalıdan sorulup sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Mahkemenin Üçüncü Kararı :
    12. Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 24.10.2013 tarihli ve 2013/240 E., 2013/722 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra, davalının 02.05.2005 tarihli dilekçe altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği, ancak 02.05.2005 tarihinde davalının davacı kurum tarafından borç kaydedilen aboneliğin bulunduğu adreste değil başka bir adreste ikamet ettiği, davalının aboneliğin bulunduğu adresteki taşınmazın ½ hisseli maliki olduğu, taşınmazın yapı kullanma izninin bulunmaması ve kiracının kendi üzerine abonelik alamaması nedeniyle kiracının suyunun kesilmemesi için 02.05.2005 tarihli dilekçeyi yazarak davacı birliğe verdiği, Marmaris Belediye Başkanlığına sunulan abone kaydının yapılması talebine dair 25.03.1996 tarihli dilekçenin kiracı Bekir İlbaş tarafından imzalandığı, davalının mal sahibi olarak gösterilmek sureti ile yalnızca adının yazılı olduğu, aynı tarihli su abonman sözleşmesi altındaki imzanın davalıya ait olmadığı, aboneliği bulunmayan davalının fiili kullanıcı durumunda da olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairenin Üçüncü Kararı :
    13. Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    14. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.12.2014 tarihli ve 2014/8104 E., 2014/17309 K. sayılı kararı ile; “…Dava; ödenmeyen su tüketim bedellerinin tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptaline ilişkindir. Somut olayda, her ne kadar davalının abonelik sözleşmesinde imzası bulunmadığı ve abone olmadığı ilk bozma sonrasında yapılan bilirkişi incelemesi ile belirlenmişse de, icra takibinden sonra davalının davacı birliğe dilekçe verdiği ve borcu kısmen kabul ederek ödediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle 02.05.2005 tarihli dilekçe ile borcu kısmen ödeyen, kısmen harç ve fer"ilerini kabul eden davalının ilgili dilekçedeki imzasını inkâr etmemesi ve ikinci bozma sonrasında mahkeme nezdindeki beyanı da dikkate alındığında dava konusu su tüketim bedeli nedeniyle dilekçesinde belirttiği miktar itibariyle sorumlu olduğunun kabulü gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı :
    15. Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 03.12.2015 tarihli ve 2015/552 E., 2015/705 K. sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulü yönündeki 03.12.2009 tarihli ve 2008/601 E., 2009/297 K. sayılı kararın, Yargıtay Özel Dairesinin 16.10.2010 tarihli ve 2010/8529 E., 2010/17343 K. sayılı kararı ile 15.03.1996 tarihli abonelik sözleşmesindeki imzanın davalıya ait olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu, bu bozma tarihinde Özel Dairenin daha sonraki bozmalarına dayanak aldığı davalı tarafından davacı şirkete verilen 02.05.2005 tarihli dilekçenin dosya içerisinde bulunduğu, ilk bozma tarihinde bu dilekçenin bozma konusu yapılmaması nedeniyle bu konuda davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu ayrıca bozma ilamına uyularak yapılan araştırma neticesinde her ne kadar söz konusu belgedeki imza davalıya ait ise de davalının fiili kullanıcı olmadığı, burada kiracı olan Bekir İlbaş"ın fiilen kullanıcı olduğunun anlaşıldığı, sözleşmede taraf olmayan ve fiili kullanıcı durumunda da olmayan davalı hakkındaki davanın reddi gerektiği gerekçesiyle Yargıtay bozma kararına karşı direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi :
    16. Marmaris 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

    II. UYUŞMAZLIK
    17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Dairenin daha sonraki bozmasına dayanak aldığı 02.05.2005 tarihli dilekçenin ilk bozma kararında bozma konusu yapılmamasının davalı yararına usuli kazanılmış hak teşkil edip etmediği, burada varılacak sonuca göre mahkemece davalının aboneliğinin bulunmadığı ve fiili kullanıcı da olmadığına yönelik tespitine rağmen, birliğe verdiği söz konusu 02.05.2005 tarihli dilekçesi nedeniyle, davaya konu su tüketim bedelinden sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    18. Dava, ödenmeyen su tüketim bedellerinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
    19. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “usulü kazanılmış hak” kavramına değinmekte yarar vardır.
    20. Bilindiği üzere bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka usulü kazanılmış hak denilir. Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar. Bu husus 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ayrıntılı şekilde anlatılmıştır.
    21. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) “usulü kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
    22. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir (HGK’nın 22.01.2014 tarihli ve 2013/19-556 E., 2014/40 K., 18.02.2020 tarihli 2016/21-817 E., 2020/167 K., sayılı kararları).
    23. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK’nın 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K.).
    24. Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulü kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6. b İstanbul 2001, s. 4738 vd).
    25. Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
    26. Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.07.2020 tarihli ve 2017/20-1548 E., 2020/572 K.; 09.07.2020 tarihli ve 2020/4-334 E., 2020/580 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
    27. Eldeki davada; davalının abonelik sözleşmesinde imzasının bulunmadığı ve fiili kullanıcı da olmadığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte, icra takibinden sonra davalının davacı birliğe verdiği 02.05.2005 tarihli dilekçe ile borcu kısmen kabul ettiği ve ödemeyi gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.
    28. Yapılan tüm açıklamalar değerlendirildiğinde gelinen bu aşamada; 02.05.2005 tarihli belgenin davalı aleyhine dikkate alınamayacağına ilişkin kazanılmış haktan söz edilemeyeceği gibi, Özel Daire tarafından da isabetli şekilde belirtildiği üzere, davalının dilekçesinde belirttiği miktar itibariyle sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
    29. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dosya içerisinde baştan beri bulunan, davalı vekilinin ilk temyiz dilekçesine dâhi konu olan ve davalının elinden çıktığı hususunda çekişme olmayan 02.05.2005 tarihli dilekçenin 16.12.2010 tarihli Özel Daire bozmasına konu olmaması nedeniyle, bu hususun artık davalı lehine usuli kazanılmış hak teşkil edeceği, ayrıca davalının abone veya fiili kullanıcı olmaması, buna rağmen iyi niyetli şekilde 02.05.2005 tarihli dilekçeyi kabul etmesi bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde, Yerel Mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    30. Diğer taraftan, dosya kapsamından Muğla Büyükşehir Belediyesi Su Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (Muski) vekilinin dosyaya sunduğu 20.05.2015 tarihli yazıda, 6360 sayılı yasa gereği ...’in tüzel kişiliği sona ermiş olmakla, yine aynı yasa gereği Muğla Valiliği Komisyon kararı ile işbu dosyanın kendilerine devrolduğu belirtildiğinden, direnme kararının başlık kısmında yazılan davacı adının ve yine, dava tarihi 05.04.2006 iken direnme kararında 02.10.2015 olarak yazılmasının mahallinde düzeltilebilir hata olarak kabul edilmesi nedeniyle bu hususlar bozma nedeni yapılmamıştır.
    31. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    32. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire Bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesinin atfı dikkate alınarak 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 17.11.2020 tarihinde oy çokluğu ile ve kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi