1. Hukuk Dairesi 2018/3931 E. , 2021/1328 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 268 ada 9 parselde bulunan taşınmazda bağımsız bölüm maliki olduğunu, tapuda kendisinin 20 nolu bağımsız bölümün, davalıların ise 19 nolu bağımsız bölümün maliki olarak göründüğünü, dava konusu taşınmazdaki 19 ve 20 numaralı bağımsız bölümlerin fiili kullanım durumu ile projedeki durumların aynı olmadığını, bu nedenle 19 nolu bağımsız bölümün adına, 20 nolu bağımsız bölümün ise davalılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemiş, vekilleri katıldığı duruşmalarda davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın sübut bulduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 20 numaralı bağımsız bölümün davalılar adına tescili talebinin davacı tarafın taraf sıfatının bulunmaması nedeniyle reddi gerektiği bu nedenle davalı istinaf talebinin kabulü gerektiği, ilk derece mahkemesi dosyasından tefrik edilen ... Sulh Hukuk 2015/276 Esas 2016/306 karar sayılı dosyası incelendiğinde ; bu dosyaya delil olarak sunulan 31/10/2014 tarihli teknik rapor içeriğine göre bağımsız bölümlerin mimari projedeki konumlarının doğru olduğu sadece zemin katta yer alan 19 ve 20 numaralı bağımsız bölümlerin fiili kullanımlarında farklılık olduğu tespit edilmiş olup davada davacı tarafın iddiasını bağımsız bölüm numaralandırma hatasına ve fiili duruma dayandırdığı, kişisel veya ayni bir hakkı olmadığı halde yanlış bağımsız bölümü kullanan davacının açtığı eldeki davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gerekçesi ile davalılar vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hâkimi ...’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının ... usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 23.40 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 09/03/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, hata hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, kendisinden önceki malikle birlikte 1977 yılından bu yana kullandığı dükkanın, tapuda komşusu ve akrabaları olan davalılar adına kayıtlı olduğunu, davalıların da kendisi adına tapuya kayıtlı dükkanı kullandıklarını belirterek bağımsız bölüm numaralarının değiştirilerek yanlışlığın giderilmesini istemiştir.
Davalılar davayı kabul etmemişlerdir.
İlk derece mahkemesi davayı kabul etmiş, İstinaf mahkemesi ise hükmü kaldırarak oy çokluğu ile davanın reddine karar vermiştir.
Dosya kapsamıyla;
Hem davacının hem de davalıların kullanımında olan dükkanlar 1977 yılında önceki malik ...’den satın alınmıştır.
Davacının kayınpederi olan ... oğlu ... 19 nolu taşınmazı 1977 yılından bu yana kullanmaya başlamış, daha sonra 1984 yılında ölünceye kadar bakım akti ile gelini olan davacı ... temlik etmiştir.
Davalılardan ... da, amcası olan ... oğlu ... ile aynı zamanda, o tarihten beri kullanımında olan dükkanı satın almış, daha sonra ½ payını kardeşi olan ... oğlu ... temlik etmiştir.
Tapuda davalılar adına kayıtlı 19 nolu bağımsız bölüm dükkanın 1977 yılından bu yana davacı ve evveliyatında da kayınpederi ... tarafından, davacı adına kayıtlı 20 nolu dükkanın da yine 1977 yılından bu yana davalılar tarafından kulanıldığı ve taraflar arasında bir nizanın çıkmadığı uyuşmazlık konusu değildir.
Davacı, kullanımında olan dükkanın tapu kaydında 20 nolu dükkan olduğunu, 2014 yılında kredi talebi üzerine ipotek işlemleri sırasında exper tarafından yapılan kontrol ile öğrenmiştir. Taraflar yaklaşık 37 yıl dükkanları malik sıfatıyla kullanmışlar birbirlerine karşı tapu kayıtlarının yanlışlığı nedeniyle bir talepte bulunmamışlardır.
Taraflar birbirleri ile yakın akrabadır. Davacının önceki maliki kayınpederi ..., taşınmazı satın alırken iradesi 19 nolu köşe dükkanı satın almak olduğu gibi, davalılardan ...’ın iradesi de 20 nolu bina içindeki dükkanı almaktır. Aksi olsaydı davalıların, davacıya karşı bir talepleri olması gerekirdi.
Davalılar, yanlışlığın giderilmesi için tapu müdürlüğüne davet edilmişler ancak bu davete cevap vermemişlerdir. Davalıların somut olayda iyi niyetli olduklarından bahsetmek mümkün olmayacaktır. Türk Medeni Kanunu 2. Maddesi “ Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”diyerek kötü niyeti korumamış, iyi niyete önem vermiştir. Modern hukuk düzenleri de kötü niyeti korumadığı gibi daima mahkum etmiştir.
Diğer yandan hata hukuki sebebine karşı iddianın akidin tarafına karşı ileri sürülebileceği kuralına gelince, bu kuralın mutlak olduğunu söyleme imkanı bulunmamaktadır. Somut olay ile niteliği itibari ile aynı olan Dairenin 2008/10939E, 2009/495 Karar sayılı, 19.01.2009 tarihli ilamı şu şekildedir. “Dava,hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece,davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; dava konusu 14 parsel sayılı taşınmazın 187.39 m2 ve arsa vasfı ile davacı adına, 13 parsel sayılı taşınmazın ise 210 m2 ve kuyulu kerpiç ev vasfı ile davalı adına kayıtlı olduğu, her iki taşınmazın öncesinde 12 parsel olarak bir bütün iken malikince ifraz edilerek taraflara satış suretiyle temlik edildiği, 14 parsel maliki davacının taşınmazı satın aldığı tarihten beri fiilen 13 parsel sayılı taşınmazda bulunan evi kullandığı, davalının arsa vasfı ile satın aldığı yerin ise davacı adına kayıtlı 14 parselin bulunduğu yer olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, hata sonucu,tapuda adına temlik edilen taşınmazın fiili durumu yansıtmadığını ileri sürerek davalı adına kayıtlı 13 parsel sayılı taşınmazın kendi adına, 14 parsel sayılı taşınmazında tapusunun iptali ile fiili duruma uygun biçimde davalı adına iptal ve tescili isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece, dava konusu 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazların taraflar adına kayıtlı yüzölçüm miktarları sabit tutularak dava kabul edilmişse de;
İddianın ileri sürülüş biçimi mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporlarından hatanın varlığı ve bu hususun tarafların ve mahkemenin de kabulünde olduğu sabittir.
Bu durumda uyuşmazlığın çözümünün fiili durumun tapuya yansıtılmasından ibaret olacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, miktar ve vasıflarına dokunulmaksızın davacı adına kayıtlı 14 parselin 13 parsel, davalı adına kayıtlı 13 parsel sayılı taşınmazın 14 parsel olarak sadece parsel numaraları düzeltilmek ve yer değiştirmek suretiyle fiili duruma uygun hale getirilerek ihtilafın giderilebileceği gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. Maddesi gereğince BOZULMASINA,” karar verilmiş,
Yine Dairenin 2014/16752 E, 2017/720 K sayılı 7.2.2017 tarihli kararında ”Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, paydaşı olduğu 1317 ada 23 parsel sayılı taşınmazda kat irtifakı tesis edilmesi amacıyla düzenlenen 08.02.2010 tarihli vekaletnameye aykırı şekilde adına tescil edilmesi gereken “A Giriş 1. kat 4 nolu bağımsız bölümün” davalıların mirasbırakanı ... ... adına, davalıların murisi ... adına tescil edilmesi gereken “B Giriş Zemin 1 nolu bağımsız bölümün” ise sehven adına tescil edildiğini ileri sürerek, 4 nolu bağımsız bölüm tapu kaydının iptali ile adına tesciline, 1 nolu bağımsız bölüm tapu kaydının da iptali ile davalılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Tapu Müdürlüğü vekili, zamanaşımı itirazında bulunup, hak düşürücü süre ve husumet bakımından davanın reddini savunmuş, ... dışındaki diğer davalılar açılan davanın doğru olduğunu belirtmişler, davalı ... ise davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. …
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; bir kısım davalıların temyiz itirazı yerinde değildir. ... usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,” karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1985/1-743E, 1986/1008K sayılı 28.11.1986 tarihli kararında ise “…davalının üvey babası tarafından, davacıya yapılan satış sırasında arz üzerinde 88 nolu parsele ait yerin gösterilip buna karşın bu tarihe kadar üç yıl öncesinden beri davalının elinde bulunan 117 nolu parselin kaydının temlikinden davalı ile dava dışı önceki kayıt maliklerinin iş ve elbirliği içerisinde davalıyı yanıltarak hataya düşürüldüklerinin kabulü zorunludur. Kendi taşınmazını kayden ve fiilen teslim aldığı 1970 yılıdan dava tarihine kadar nizalı 88 nolu parsel üzerinde hak iddia etmeyen davalının bu parseli tapudaki kayda göre iyi niyetli iktisabından söz edilemeyeceği gibi aksi doğrultudaki savunması da objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşamaz. Nizalı parsele ait kayıt halen davalı üzerinde bulunduğuna ve davada tapu kayıt iptalini amaçladığına göre husumetin davalıya yöneltilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Bu durumda davacının hatalı işlemi öğrendiği tarih araştırılarak davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılır ise davacının gösterdiği deliller ile davalıdan varsa karşı delilleri sorulup göstereceği deliller birlikte toplanarak hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulmak gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru değildir…)…
Her ne kadar kural olarak hata nedeniyle iptal isteminde hukuki işlemin tarafları dışında üçüncü ir kişiye ait tapu kaydının iptali mümkün değilse de olayda dosyadaki tüm delillerin birlike değerlendirilmesinden davalının hukuki işlemin tarafı olan satıcı ile el veişl birliği içerisinde bulunduğu, birlikte hareket ettikleri sonucuna varıldığından özel daire bozma ilamına uyulmak icap ederken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” Demek suretiyle akide karşı dava açmanın zorunlu olmadığı vurgulanmıştır.
Somut olayda olduğu gibi, artık akit aleynihe dava açmanın sonuç doğurmayacağı, ancak bir haksızlık olduğunun açık bulunduğu durumlarda yine Dairenin 1976/9370 E sayılı 31.12.1976 tarihli kararnda da belirtildiği üzere “Hakim insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalpler içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa ‘insan kokusu’ taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır.”
Sonuç itibariyle, yaklaşık 37 yıl malik sıfatıyla kullanılan taşınmazların tapu kayıtlarının karşılıklı olarak hatalı tescil edildiği anlaşıldığına, ve bu süre içinde herhangi bir niza çıkmadığına göre, davalının da kullanımında olan taşınmazı malik sıfatıyla kullandığı, davacının zilyetliğinde bulunan ancak tapusu kendi adına olan taşınmazın, davacıya ait olduğunu kabul ettiğinin anlaşılmasına, karşılıklı olarak tapu kayıtlarında değişiklik yapılmasına yanaşmayan davalıların iyi niyetli olduklarının kabulü mümkün bulunmadığına göre açılan davanın kabul edilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna vardığımdan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu gerekçelerle bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun aksi yöndeki onama görüşüne katılmıyorum.