14. Hukuk Dairesi 2015/677 E. , 2015/4084 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.08.2011 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 20.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı, taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2012/810 Esas, 2012/4331 Karar sayılı ilamı ile "....davalının fiili taksim savunması üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği" belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan inceleme ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz.
Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı kabul edilmektedir.
Somut olayda; davalı fiili taksim savunmasında bulunmuş ve yargılama esnasında keşif yapılmış, ziraat bilirkişi raporunda taşınmazın bir bütün olarak kullanıldığı, 3-4 yıldır boş olduğu, aralarında sınır bulunmadığı, sınır olarak gösterilen kısmın keşif tarihinden yaklaşık 10-15 gün önce oluşturulduğu belirtilmiştir. Davacı tanıklarının dava konusu taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığına ve taşınmazda sınır oluşturulduğuna ilişkin bilgilerinin olmadığı anlaşılmaktadır. Davalı tanığı ... ise taşınmazın sınırlarının belli edilmeden bir bütün olarak davacı Kasım tarafından kullanıldığını, iki senedir de boş olduğunu beyan etmiştir. Davalı ise 05.04.2013 tarihli celsede taşınmazdaki sınırı bizzat görmediğini, satıcı ..."nin ..."da yaşadığı için taşınmazı kullanamadığını bildirmiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre davalının fiili taksim savunması ispatlanamadığından önalım davasının esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bilirkişi raporu yanlış değerlendirilerek davanın fiili taksim nedeniyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.04.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.