20. Hukuk Dairesi 2016/391 E. , 2017/9870 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde ve duruşmada özetle; ... ili, ...ilçesi, ...köyü 132 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/20 esas 2012/116 karar sayılı ilamı ile taşınmaz ifraz edilerek 264, 265 ve 266 parsel numaralarını aldığını, bu parsellerden 265"in tamamının tapusunun 226 ve 264 parselin bir kısmının tapusunun iptal ediliğini ve tescil dışı bırakıldığını, müvekkillerinin mağdur olduğunu, ... ili ...ilçesi ...köyü 132 parsel sayılı taşınmazın ifrazı sonucu 265 parsel sayılı taşınmazın tamamı için şimdilik 2500.-TL, 266 parsel sayılı taşınmazın 11.065 m2"si için şimdilik 5500.-TL ve 264 parsel sayılı taşınmazın 4564 m2"si için şimdilik 2000.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak taraflarına ödenmesini, vekalet ücreti ve yargılama gideri talebinin bulunduğunu belirterek bu yönde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 08/07/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talep ettikleri tazminat miktarını 157052,73 TL"ye artırmış ve ıslah harcını da yatırmış, dava tarihinden itibaren faiz talebinde bulunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile;
Davacılar tarafından ... ili, ...ilçesi, ...mahallesi 264 parsel sayılı taşınmaza ilişkin açılan davanın kabulü ile; 37.822,68.-TL"nin 31/07/2014 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak tapu ve miras payları oranında davacılara verilmesine,
Davacılar tarafından ... ili, ...ilçesi, ...mahallesi 266 parsel sayılı taşınmaza ilişkin açılan davanın kabulü ile; 85.484,05.-TL"nin 31/07/2014 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak tapu ve miras payları oranında davacılara verilmesine,
Davacılar tarafından ... ili, ...ilçesi, ...mahallesi 265 parsel sayılı taşınmaza ilişkin açılan davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK’nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de; eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur. Şöyle ki;tazminat istemine dayanak yapılan taşınmazlar 132 parsel numarası ve 37800 m2 yüzölçümü ile 1967 yılında yapılan kadastro sonucu ... ve arkadaşları adına tescil edilmiş,1997 yılında yapılan ifraz sonucu 265 parsel kanal ve su yolu vasfı ile Hazine adına, 264 ve 266 parseller ise tespit malikleri adına tescil edilmiştir. Daha sonra Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/20 E. - 116 K. sayılı ilamı ile 265 parselin tamamının, 264 ve 266 parsellerin kısmen tapusunun iptaline karar verilmiş, hüküm 04/04/2014 tarihinde kesinleşmiş, 25.07.2014 tarihinde davacılar eldeki davayı açmışlardır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil kararının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; Devlet ormanları özel mülkiyete konu olamayacak ise de, dava konusu taşınmazların kadastro sonucu davacılar ve murisleri adına tapuya kaydedildiği, daha sonra tapu iptal davası sonucu taşınmazların orman olduğundan bahisle tapusunun iptal edildiği, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararının tazmininin gerektiği açıktır. Tapusu iptal edilen taşınmazın arazi niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, gerçek zararın, tapu iptal ve tescil ilamının kesinleşme günündeki net gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece dava tarihi olan 25/07/2014 tarihi esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre hüküm kurulması doğru değildir.
Yine hükme dayanak yapılan raporda çekişmeli taşınmazlarda yer alan, emek sarfedilmek sureti ile yetiştirilmeyen, doğal yollarla oluşan orman ağaçlarının mütemmim cüz olarak kabul edilip, ağaçlarının değerinin gelir metodu ile kullanılmak sureti ile belirlenen arazi değerine eklenmesi ve tek ziraat bilirkişisinden alınan rapora göre hüküm kurulması, davacılar arasında yer alan tapu maliki ...’nın dava açıldığı tarihte ölü olmasına ve mirasçılarınında davaya katılımları bulunmamasına rağmen mahkemece bu husus dikkate alınmadan belirlenen tazminatın miras payları oranında davacılara ödenmesine karar verilmiş olması ve ...’nın davada taraf olarak gösterilmesi de doğru görülmemiştir.
O halde, çekişmeli taşınmaz arazi niteliğinde olduğundan çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtildikten sonra 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinde belirtilen yönteme göre oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılarak, taşınmazların sulu-kuru olup olmadıkları, bitki örtüsü, yerleşim alanlarına uzaklıkları, iklim şartları, arazilerin toprak ve topoğrafik yapıları ve bölgelerindeki konumları gözetilerek tarla niteliği itibariyle, çevredeki ekilebilir ürünler araştırılıp elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılıp net gelir yöntemiyle ilçe tarım müdürlüğü verilerine göre değerlerinin tespit edilmesi, bu şekilde davacılar adına kayıtlı olup mahkeme kararı ile tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri esas alınarak dava açan tapu sahiplerinin miras paylarına göre gerçek zararının saptanması gerekirken, dava tarihinin esas alan tek ziraat bilirkişi raporunun hükme dayanak yapılması ve taşınmazlar üzerindeki ağaçların doğal yollarla yetişmiş orman ağacı olmasına rağmen belirlenen zemin değerine ağaç değerinin eklenmesi sureti ile bulunan tazminata hükmedilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 23/11/2017 günü oy birliği ile karar verildi.