8. Ceza Dairesi 2019/20772 E. , 2020/15394 K.
"İçtihat Metni"
İhbarname No : KYB - 2019/93443
İftira ve hakaret suçlarından sanık ..."ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 267/1, 125/2, 43/1-2 (2 kez), 62/1 (2 kez), 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis ve 1.860,00 Türk lirası adli para cezasıyla cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Karşıyaka 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.02.2019 tarihli ve 2018/37 Esas, 2019/74 sayılı Kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/02/2019 tarihli ve 2019/745 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;
1- Dosya kapsamına göre, sanığın Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığına ve İcra Mahkemesine verdiği şikayet dilekçelerindeki; "...borcuna karşılık 11/03/2017 tarihli 180,70 TL"lik belgeyi imzalayıp avukatı olan müşteki ..."e vermediği halde ..."in sahte belge düzenleyerek kendisi hakkında icra takibine başladığı ve hileli işlemler yaptığı" şeklindeki ifadeleri mahkemesince; müştekinin, sahte belge düzenlemek suretiyle dolandırıcılık ve hile yaptığının iddia edilmesi olarak kabul edildiği ve sanığın iftira suçunun yanında hakaret suçundan da mahkumiyetine karar verildiği ancak söz konusu mahkumiyete esas alınan fiilin; müştekinin, sahte belge düzenlemek suretiyle dolandırıcılık ve hile yaptığının iddia edilmesi şeklindeki tek bir fiil olduğu dolayısıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun’un 44. maddesindeki “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” şeklindeki düzenleme karşısında farklı neviden fikrî içtima hükümleri uyarınca sadece daha ağır cezayı gerektiren suçtan mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği cihetle, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde her iki suçtan ayrı ayrı mahkûmiyetine karar verilmesinde,
2- Sanık hakkında; Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığına ve İcra Mahkemesine verdiği şikayet dilekçelerindeki ifadeleri dolayısıyla iftira ve hakaret suçlarından mahkumiyet kararı verilmiş ise de; öncelikle Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasının ve ilgili icra mahkemesi dosyasının getirtilip incelendikten sonra karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 16.09.2019 gün ve 2019-4669 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.10.2019 gün ve KYB - 2019/93443 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Gereği görüşülüp düşünüldü:
1) Hükümlü ... hakkında katılan ... ...’e yönelik iftira suçundan kurulan hükme yönelik (2) no.lu kanun yararına bzoma isteminin incelenmesinde,
Tüm dosya kapsamı ve UYAP kayıtlarına göre; Karşıyaka 2. İcra Hukuk Mahkemesi ve Karşıyaka 2. İcra Dairesinden istenen yargılamaya konu olan dosyaların UYAP ortamında getirtilerek incelendiği, Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasının yargılamanın esasına etkili olmayacağı anlaşılmakla, mahkemenin suçun oluştuğuna dair takdir ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmediğinden Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen kanun yararına bozma isteminin REDDİNE,
2) Hükümlü ... hakkında katılan ... ...’e yönelik iftira ve hakaret suçlarından kurulan hükümlere yönelik (1) no.lu kanun yararına bozma isteminin incelenmesinde ise;
Bilindiği üzere, CMK’nın 231/5. maddesindeki kurala göre “hükmün açıklanmasının ertelenmesi (kararı), kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını” ifade etmektedir. Bir diğer ifadeyle, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı sebebiyle, kurulan mahkumiyet hükmü sanık hakkında doğrudan bir hukuki sonuç ortaya çıkmamaktadır. Ancak, belirtilen durumda mahkumiyet kararı hukuki sonuç doğurmaz iken buna bağlı olan hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının bazı sonuçlar doğurduğu olgusu ise apaçık karşımızdadır. Gerçekten, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı ile sanık hakkında bir denetim süresi belirlenmesi; bu süre içinde belirli denetimli serbestlik tedbirlerine karar verilebilmesi; kişi hakkında bir defa hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı mevcut iken bir daha erteleme kararı verilememesi gibi sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Kısacası, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının fail hakkında bazı hukuki sonuçlar doğurduğu tartışmasızdır. Bu sebeple, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararını kanun yararına bozma denetiminin kapsamı dışında tutarak açıkça hukuka aykırı bir hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararına bazı sonuçlar bağlamak, öncelikle etkili başvuru hakkı ile adil yargılama hakkının ihlali anlamına gelebilecektir. Açıkça hukuka aykırı bir mahkumiyet kararına dayanılarak hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı verilmesi söz konusu ise, bu durumda sırf “hüküm niteliğinde olmayan hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının kanun yararına bozma yoluyla denetlenemeyeceği” gerekçesiyle bu şekildeki bir hukuka aykırı kararın hukuk düzeninde varlığını devam ettirmesine cevaz verilmemelidir.
Hukuk devleti ilkesinin hayata geçirilmesinin yolu, hukuka uygun bir muhakemenin gerçekleştirilmesi ve bunun için de etkili başvuru hakkının sağlanmasından geçmektedir. Hukuk devletinde bu konudaki vazgeçilemez ihtiyaç ise, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı da dahil olmak üzere mahkeme kararlarının hukuka uygunluğunu denetleyebilecek mekanizmaların açık tutulması ve beklenen işlevleri etkin şekilde yerine getirmelerinin sağlanmasıdır. Hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının hukuka uygun bir temele dayanması gerekliliği de bunu zorunlu kılmaktadır. Bu itibarla, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının dayandığı mahkumiyet kararındaki hukuka aykırılıkların kanun yararına bozma yoluyla denetlenebilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararına itiraz üzerine itiraz merciince verilen red kararı, kanun yararına bozma yolunda sadece şeklen değil mahkumiyet kararının esasına yönelik olarak da denetlenmelidir. Bu bağlamda, itiraz merciince, hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin kararın, CMK"nın 231. maddesinin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak incelenmesi durumunda hak arama özgürlüğü ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 13. maddesindeki etkili başvuru hakkının ihlal edilebileceği ve ayrıca ceza muhakemesi hukukunun maddi gerçeğe ulaşma amacıyla da bağdaşmayan sonuçlara neden olabileceği göz önüne alındığında, itiraz merciinin CMK’nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının ertelenmesi şartlarının bulunup bulunmadığına dair yapılacak şekli denetim dışında esas bakımından da (suçun sübutu, nitelendirilmesi vb. konularda) değerlendirme yapması ve açıklanmayan hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkları da denetlemesi ve böylelikle hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının hukuka uygun bir temele dayanarak hukuk düzeninde varlığını sürdürmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut uyuşmazlık irdelendiğinde;
Suç tarihinde sanığın, Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı ve İcra Mahkemesine verdiği şikayet dilekçeleri ile müştekinin, sahte belgeler düzenleyerek kendisi hakkında icra takibine başladığını ve hileli işlemler yaptığını isnat ettiği olayda, sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 267/1. ve 125/2. maddelerine uyan iftira ve hakaret suçlarını oluşturduğu ancak, anılan Kanun’un 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren iftira suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ve kanuni olmayan hukuki nitelendirme ile her iki suçtan mahkumiyet hükmü kurularak fazla ceza tayin edilmesinde;
Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriği bu itibarla yerinde görüldüğünden Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.02.2019 gün, 2019/745 değişik iş no.lu kararının CMK.nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.