23. Hukuk Dairesi 2013/512 E. , 2013/2473 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Av. ... gelmiş davacı tarafından gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin ortağı olan davalının 23.07.2006 ve 03.06.2007 tarihli genel kurullar uyarınca ödemesi gereken 72.195,00 Euro karşılığı 127.921,00 TL asıl aidat ve faiz borcunu ödememesi üzerine başlattıkları takibe vaki itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibe dayanak yapılan genel kurulların iptali için açılan davaların sonucunun beklenmesi gerektiğini, yönetim kurulunun ortaklar arasındaki eşitliği gözetmeyerek borcu olan bir kısım ortaklar hakkında takip başlatmamasına rağmen müvekkili hakkında takip başlatıldığını, kooperatif yönetim kurulu hakkında açılan ceza davalarında da usulsüz işlemlerin saptandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; takibin dayanağı olan 23.07.2006 ve 03.06.2007 tarihli genel kurullarda alınan kararların iptali için açılan davaların derdest olmasına rağmen, anılan genel kurul kararlarının yoklukla malul olmadığı ve iptal edilene kadar geçerli olduğu ve davalının takip tarihi itibariyle 70.872,00 TL asıl alacak, 53.868,82 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 124.740,82 TL borçlu bulunduğu gerekçesiyle itirazın iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren aylık % 10 gecikme faizi uygulanmasına, % 40" ı inkar tazminatına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, aidat alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu"nun 7. maddesinde "Türk Borçlar Kanunu"nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76"ncı faize ilişkin 88"nci, temerrüt faizine ilişkin 120"nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138"nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. " hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 88. maddesindeki "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz
Oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüd faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olay bakımından, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organdır ve kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisi vardır. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi"nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 101/2. ( 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117.) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK" nun 88 nci maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120 nci maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır.3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun" un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur.
Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak faizi oranı, belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nun 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır.
Somut olayda, davaya konu dönemler için aidat borcu ve faiz oranı kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nun 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Bu durumda, mahkemece, anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, işlemiş ve işleyecek temerrüt faizi oranı ve miktarı bakımından, kooperatif kayıt ve belgeleri incelenmek suretiyle bilirkişiden denetime elverişli ek rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
3- Dava konusu takibin dayanağı 23.07.2006 ve 03.06.2007 tarihli genel kurullar olup, anılan genel kurulların iptali için davaların açıldığı savunulmuştur. Mahkemece, genel kurul iptali davalarının sonucunun beklenmesi gerekmediği sonucuna varılmış ise de, varılan sonuç isabetli değildir. Genel kurulun aidata ilişkin maddesinin iptali halinde anılan genel kurullara göre belirlenen miktarın istenemeyeceği açıktır. Bu nedenle açılan davaların sonucunun beklenerek, davalı ortağın borçlu olduğu miktarın belirlenmesi gerekirken iptali istenen genel kurullarda alınan kararlara göre borcun belirlenmesi doğru görülmemiştir.
4- Davalı, davacı kooperatifin yöneticileri aleyhine, kooperatif ortaklarına karşı dolandırıcılık suçunu ve kooperatife karşı zimmet suçunu işlemesi nedeniyle kamu davaları açıldığını bildirmesine rağmen bu iddia üzerinde durulmamıştır. Mahkemece, anılan dosyaların incelenerek, davalının sorumlu olduğu borç miktarına etkilerinin bulunup bulunmadığı üzerinde durulduktan sonra, konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulu aracılığıyla kooperatif kayıtları üzerinde yeniden inceleme yapılmak suretiyle bozmada belirtilen yönleri dikkate alan denetime elverişli bilirkişi raporu alındıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.