Esas No: 2022/7905
Karar No: 2022/11822
Karar Tarihi: 19.09.2022
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2022/7905 Esas 2022/11822 Karar Sayılı İlamı
6. Ceza Dairesi 2022/7905 E. , 2022/11822 K."İçtihat Metni"
Konut dokunulmazlığının ihlali suçundan hakkında kamu davası açılan sanık sanık ... hakkında ... 24 Asliye Ceza Mahkemesinin 04.02.2016 gün ve 2015/842 Esas, 2016/100 Karar sayılı kararı ile mahkumiyetine karar verildiği, hükmün o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edildiği, Dairemizin 20.06.2022 gün ve 2021/13507, 2022/9478 sayılı kararı ile “Görüldü Savcısı'nın, 05.08.2017'den önce verilen o yer veya mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını temyiz süresinin, kararı temyize hakkı olan diğer süjelerle eşit biçimde ve tebliğden itibaren bir hafta olması ve inceleme konusu olayda, UYAP üzerinden yapılan araştırma sonucunda ... 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.02.2016 gün ve 2015/842 E. 2016/100 K. sayılı kararının 12.02.2016 tarihinde Hakim tarafından imzalanarak, görüldü savcısı ekranına gönderildiği, o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından 01.03.2016 tarihinde temyiz dilekçesi gönderildiğinin anlaşılması karşısında, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz tarihinin CMUK'un 310/1. maddesindeki bir haftalık temyiz süresi geçtikten sonra olduğu anlaşılmakla; temyiz isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi gereğince tebliğnameye aykırı olarak reddine karar verildiği, bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.09..2022 gün ve İtiraz-18-2016/188085 sayılı yazıları ile “ 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yoluna başvurma hakkını düzenleyen 260. maddesinde; "Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.
Asliye ceza mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.
Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir",
1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310. maddesinde de; "Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir.
Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.
Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir" hükümlerine yer verilmiştir.
6217 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanununa eklenen Geçici 3. maddede ise; "01.01.2014 tarihine kadar, asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz ve katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz. Ancak, verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir" şeklinde, akabinde Cumhuriyet Savcılarının önce 31/12/2019 tarihine kadar, sonra 01/09/2020 tarihine kadar asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda bulunmayacağına dair düzenleme yer almaktadır.
Buna göre, asliye ceza mahkemelerince verilen kararlara karşı bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları için kanun yolunun açık olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamakla birlikte, 6217 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası 01.09.2020 tarihine kadar asliye ceza mahkemelerince verilen temyiz edilebilir nitelikte hükümlerin Cumhuriyet savcıları tarafından hangi süre içinde temyiz edilebileceklerine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda, Cumhuriyet savcılarının mevcut temyiz haklarını hangi süre içinde kullanabilecekleri ve bu sürenin ne zaman başlayacağı belirlenirken kıyas metodu ile bu husustaki mevcut hukuki boşluk, yürürlükteki hukuk düzeninin bütünlüğü de dikkate alınarak en uygun hukuk kuralı bulunup bu alanda yaşanan boşluk doldurulmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5271 sayılı CMK'nın istinaf başvurusunun süresini belirleyen 273 ve temyiz süresini düzenleyen 291. maddeleri, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesinde öngörüldüğü üzere bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığının resmen ilan edilmemesi nedeniyle henüz uygulanma yeteneği kazanamadıkları için, kıyaslamada da dikkate alınamayacaktır. Aksi düşüncenin kabulü, kanun koyucunun açık bir irade sergileyerek henüz uygulanmasını arzu etmediği bir kanun normunun kıyas yoluyla ve dolaylı biçimde uygulanması anlamına gelecektir. Bu durumda sorun, 1412 sayılı CMUK’nun “Temyiz talebi ve süresi” başlıklı 310. maddesi kıyasen uygulanarak çözümlenmelidir. Bu maddenin birinci fıkrasında, temyiz süresinin tefhimle başlayacağı ve bir hafta olduğu belirtilerek genel kural vurgulanmıştır. Ancak, Cumhuriyet savcılarının duruşmasına iştirak etmediği sulh ceza mahkemesi kararlarını bu süre içinde temyiz etmeleri çoğu kere mümkün olamayacağı için, bunlar yönünden özel bir prensip benimsenerek daha uzun bir süre öngörülmüş, bu nedenle maddenin üçüncü fıkrasında, bu kararların tefhimden itibaren bir ay içinde temyiz edilebileceği hükme bağlanmıştır. O halde, bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığının resmen ilan edilmesinden önceki evrede aleyhine temyiz yoluna başvurulan kararlar söz konusu olduğunda, diğer bir ifadeyle 1412 sayılı CMUK’un 305 ila 326. maddelerinin uygulanması gereken hallerde, o yer Cumhuriyet savcılarının duruşmalarına iştirak etmediği asliye ceza mahkemesi kararlarına yönelik temyiz süreleri de bu kanunun 310. maddesinin 3. fıkrası kıyasen uygulanmak suretiyle belirlenmeli ve bu sürenin “tefhim tarihinden itibaren bir ay” olduğu kabul edilmelidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 06.11.2007 gün ve 167-222 sayılı kararında, üst Cumhuriyet savcısı açısından da aynı sonuca ulaşılmıştır.” denilerek denilerek itiraz edilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
5271 sayılı CMK'nın 6352 sayılı Yasanın 99. maddesi ile değişik 308. maddesi gereğince yapılan incelemede;
Kanunyoluna başvurma hakkı, AİHS, Anayasa ve kanunlarımız ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma ile iddia ve savunma haklarının en önemli alt başlıklarından biridir. Bu hak, aynı zamanda erişim hakkı kapsamında da mütalaa edilmektedir.
Öte yandan ceza yargılamasına egemen olan en önemli ilkelerden birisi, “Silahların Eşitliği İlkesi”dir.
Nihayet ceza yargılamasında kıyas ve yorum mümkündür. Ancak, "İstisnai Kuralların Genişletici Yorumlanmaması İlkesi" de ceza yargılamasına egemen olan ilkelerdendir.
Bu itibarla, 1412 sayılı CMUK döneminde temyiz süresi ve başlangıcı konusunda kural olarak; sanık ve katılan bakımından kararın tefhim veya tebliğinden itibaren bir haftadır. Aynı şekilde duruşma savcısı açısından da kararın tebliğinden itibaren bir haftalık temyiz süresi geçerlidir. Buna karşılık duruşmalarda hazır bulunmayan Cumhuriyet Savcılarına tanınan bir (1) aylık veya otuz (30) gün sürenin ise istisnaî bir düzenleme olduğu göz önüne alınarak yeni dönemde, istisnaî kuralın genişletici bir yorumla kıyasen uygulanamaması gerekir.
Dairemize göre, görüldü savcısının o yer ya da mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını temyiz etme süresi ve başlangıcı konusunda, 01.06.2005 tarihinden itibaren bugüne kadar yasal bir boşluk yoktur.
Kanun koyucu zikredilen hak ve özgürlükler ile “Silahların Eşitliği” ilkesinin gereği olarak, 5271 sayılı CMK ile savcı yani iddia makamı da dahil olmak üzere, temyize hakkı olan herkese, eşit bir temyiz süresi belirlemiştir :
7035 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 05.08.2017 tarihine kadar bu süre bir hafta(yedi gün), bu tarihten itibaren ise; on beş (15) gün ...
469 sayılı Kanun'un 5/2 ve 825 sayılı Kanun'un 28/2. maddelerini kaldırmak suretiyle de; geçici bir süreyle sınırlı olarak uygulanması söz konusu olan 1412 sayılı CMUK dönemine ait kuralın istisnalarının uygulama alanını bilinçli bir şekilde daraltmıştır.
Buna göre, 7035 sayılı Kanun değişikliğinden önce taraflar açısından öngörülen temyiz süresi ile görüldü savcısının temyiz süresi aynı olup, 1412 sayılı CMUK m. 310/1 ve 5271 sayılı CMK m. 291'de ifade edilen kavram farklı olsa da bir hafta, yani yedi gündür.
Zira, 5235 sayılı Kanun’un 20/1-1 ve CMK’nın 260/2. maddeleri uyarınca yokluklarında verilen asliye ya da tek hakimli çocuk ceza mahkemesi kararlarını o yer ve/veya ağır ceza savcısının, kısaca ifade etmek gerekirse görüldü savcısının temyize hakkı bulunduğunda da kuşku bulunmamaktadır.
CMK’nın 38. maddesi 01.06.2005'ten beri yürürlüktedir. Bu maddeye göre süreyi tebliğden başlatmak kaydıyla, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihine kadar yürürlükte olduğunda kuşku bulunmayan ve temyiz süresinde asıl kuralı belirleyen CMUK'un 310/1. maddesi uyarınca görüldü savcısı açısından da, tıpkı duruşmada hazır bulunan savcı gibi bir haftalık temyiz süresinin geçerli olduğu görüşü, adalete, hakkaniyete ve ceza yargılamasında geçerli olan ilkelere daha uygundur.
Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde, UYAP üzerinden yapılan araştırma sonucunda ... 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.02.2016 gün ve 2015/842 E. 2016/100 K. sayılı kararının 12.02.2016 tarihinde Hakim tarafından imzalanarak, görüldü savcısı ekranına gönderildiği, o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından 01.03.2016 tarihinde temyiz dilekçesi gönderildiğinin anlaşılması karşısında, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz tarihinin CMUK'un 310/1. maddesindeki bir haftalık temyiz süresi geçtikten sonra olduğu anlaşılmakla; CMUK'un 310/1. maddesindeki bir haftalık temyiz süresi geçtikten yapılan temyiz itirazının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi gereğince reddine dair Dairemizin anılan kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.09.2022 gün ve 18-2016/188085 sayılı itiraz istemi yerinde görülmemiş olduğundan itirazın reddi ile 5271 sayılı CMK’nın 308/2. fıkrası uyarınca Dairemizin 20.06.2022 gün ve 2021/13507 esas, 2022/9478 karar sayılı red kararı ile ilgili itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 19.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.