Dosya incelenerek gereği düşünüldü: 1-TCK"nın 268. maddesinde tanımlanan suçun oluşması için, failin, işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanmasının gerektiği, somut olayda; hakkında yapılmakta olan bir soruşturma nedeniyle verilen arama kararının yerine getirilmesi sırasında kimliğini ... olarak tanıtan ve düzenlenen arama tutanağını bu isimle imzalayan sanığın eyleminin, TCK"nın 206. maddesinde tanımlanan “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, 2-Kabul ve uygulamaya göre de; a-Sanık hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında TCK’nın 50/1-a ve 52/2 maddeleri yerine aynı Kanunun 50 ve 52. maddeleri olarak gösterilmesi, b-Seçenek yaptırım olan adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında re"sen uygulama yapılabileceği nazara alındığında hüküm fıkrasında TCK"nın 52/4 maddesi gereğince ihtarat yapılması, Kanuna aykırı olup sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, hükmün BOZULMASINA, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.