
Esas No: 2014/485
Karar No: 2017/426
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/485 Esas 2017/426 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 09.06.2010
Sayısı : 425-540
Hırsızlık suçundan sanık ..."ın TCK"nun 142/1-b, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Kahramanmaraş 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.06.2010 gün ve 425-540 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 07.04.2014 gün ve 12118-15034 sayı ile;
"...Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanığın Özel Megapark Hastanesinin altıncı katındaki odada bulunan mağdura ait çantanın içerisinden 50 Lira ve 6 USD parayı alarak hastaneden çıkmak için giriş katına indiği, sanığın şüpheli hareketleri nedeniyle kendisini durdurmak isteyen hastane güvenlik görevlisi tanık ...."in uyarısına aldırmayarak kaçmaya başlaması ve tanık .... tarafından kovalanarak kesintisiz takip sonucu yakalanması nedeniyle suça konu eşyalar üzerinde tam bir hâkimiyet kuramadığının anlaşılması karşısında, hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı hususu gözetilmeyerek yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
Sanığın, çalınan paraya ilişkin henüz mağdurun başvurusu olmaksızın, şüpheli hareketlerinden dolayı güvenlik görevlisi tanık .... tarafından durdurulmak istendiğinde kaçtığı, yakalandığında ise suçunu ikrar ederek 07.05.2010 tarihli tutanaklarda belirtildiği üzere çaldığı paraları rızasıyla kolluk görevlilerine teslim ettiği ve mağdura eksiksiz şekilde iadesini sağladığının anlaşılması karşısında, sanık hakkında TCK"nın 168/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.05.2014 gün ve 233146 sayı ile;
"Yargılamaya konu somut olay incelendiğinde; suç tarihinden önceki tarihlere ait 23 adet hırsızlık suçundan adli sicil kaydı bulunan sanığın olay günü öğlen sıralarında il merkezindeki Özel Megapark Hastanesine atılı suç niyetiyle girdiği ve hastane içerisinde dolaşmaya başladığı, altıncı kattaki serviste torununa refakatçi olarak kalmakta olan mağdurun bir an odadan çıkmasını fırsat bilen sanığın, oda içerisinde bırakılan çantanın içinden 50 Lira ve 6 Amerikan Doları aldığı ve altıncı kattan ayrıldığı, mağdurun sanığı suçu işlerken görmeyip odasına döndüğünde çantanın fermuarının açık olmasından dolayı hırsızlık olduğunu farkettiği ancak henüz herhangi bir yere haber veremeden giriş katında güvenlik görevlilerinin bir hırsız yakaladıklarını duyması üzerine aşağıya indiğinde sanığı gördüğü ve olayın ortaya çıktığı, sanığın yakalanmasının ve hırsızlığın anlaşılmasının mağdurun haber vermesiyle değil giriş katındaki görevlilerin, sanığı şüpheli hareketleri üzerine durdurmak istemesi sırasında ortaya çıktığı, dolayısıyla olayda suçun icrâsına başlamadan evvel veya icrâsından sonra kesintisiz bir takibin veya göz hapsine almanın söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Sanığın, hastane binasına girip altıncı kata çıktıktan ve paraları aldıktan sonra hastane içerisinde altı kat aşağıya indiği, mağdurun olayı hemen fark edemediği, sanığın binadan çıkmakta iken şüpheli hareketleri sebebiyle durdurulmak istendiğinde kaçmaya başladığı ve yakalandığı olayda altı kat aşağıya inen sanığın suça konu parayı hâkimiyet alanına soktuğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Suça teşebbüs hükümlerini düzenleyen 5237 sayılı Kanunun 35. maddesinin metnine bakıldığında;
"Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icrâya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur..." hükmü yer almaktadır. Madde metninde yazıldığı gibi suça teşebbüsten söz edebilmek için kastedilen suçun elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icrâsına başlanması, fakat elinde olmayan nedenlerle suç işlemenin tamamlanamaması gerekir. Olayımızda ise sanık atılı suçu işleme kastı ile icrâi hareketlere başlamış, hastane binasının altıncı katına çıkarak burada atılı suçun icrâ hareketlerini tamamlamış ve parayı hâkimiyet alanına almıştır. Sanığın suça ilişkin icrâi hareketleri herhangi bir takip ve ihbar olmadan tamamlandıktan sonra binadan çıkacağı sırada, tamamen görevlilerinin soyut şüphesi üzerine durdurulmasıyla olayın ortaya çıkarak tesadüfen yakalanması gerçekleşmiştir. Sanık, yangın merdiveninden veya arka kapıdan dışarıya çıksa veya görevliler dikkatli olmasa yakalanması söz konusu değildir. Çünkü suçu sanığın işlediğinden kimsenin haberi yoktur. Sanığın üzerindeki paranın geriye alınması ise sadece etkin pişmanlığa konu edilebilir. Esasen, Yüksek Dairenin kabule göre bozma gerekçesinde de bu duruma işaret edilerek mağdurun başvurusu olmaksızın şüpheli hareketlerinden dolayı sanığın yakalandığı kabul edilmiştir.
Sanığın çok katlı binadan dışarı çıkacağı sırada tesadüfen yakalanması teşebbüs halinde kalan eylem olarak kabul edilirse, stadyumların içerisinde, alışveriş merkezlerinde işlenen bütün suçlarda kesintisiz takip olmadığı, suç ihbarı ve şikâyeti yapılmadığı halde suçu işleyip çıkarken yakalanan bütün sanıkların eylemlerinin teşebbüs halinde kaldığı gibi bir sonuç ortaya çıkabilecektir.
Bu sebeplerle; kesintisiz takip, ihbar veya şikâyet bulunmadan suçu işleyip icrâi hareketleri tamamlayan sanığın çıkış kapısında şüphe üzerine yakalandığı eylemin tamamlandığı" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nun 308/3. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 09.06.2014 gün ve 22586-20518 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay günü saat 13.00 sıralarında Özel Megapark Hastanesine giden ve hastane içerisinde herhangi bir işlem yapmadan dolaşan sanığın hareketlerinden şüphelenen tanık ....Yanık"ın, güvenlik görevlisi tanık .... ...."ı arayarak sanığın eşkâl bilgilerini vermesi üzerine tanık ...."in üst katları kontrol etmeye çıktığı, bu sırada sanığın hastanenin altıncı katındaki çocuk polikliniği odasında bulunan mağdurun başka bir odaya geçtiğini gördüğü ve boş kalan odaya girip mağdurun içeride bulunan çantasından 50 Lira ile 6 Amerikan Dolarını aldıktan sonra hızlıca hastanenin giriş katına indiği, burada tanık ...."in, tanık ....tarafından kendisine gösterilen sanığa seslendiği, sanığın ise koşarak hastaneden ayrıldığı ve kovalamaca sonucunda dışarıda yakalandığı,
07.05.2010 tarihli kamera görüntüsü izleme ve inceleme tutanağında; sanığın olay günü saat 12.58"de hastanenin altıncı katındaki koridorda dolaştığı ve saat 13.06"da hızlı bir şekilde koridordan ayrıldığı bilgilerine yer verildiği,
Teslim tutanağında; sanığın, mağdurun çantasından çaldığı paraları görevlilere kendi rızası ile teslim ettiğinin belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur; olay günü hastaneye götürdüğü torununun çocuk polikliniğinde muayene olduğunu, serum taktırmak için bir ara yandaki odaya geçtiklerini, kol çantasının ise muayene odasında kaldığını, bir süre sonra odaya geri döndüğünde çantasının fermuarının açık olduğunu ve cüzdanından 50 Lira ile 6 Amerikan Dolarının alındığını fark ettiğini, akabinde hastanenin giriş katında bir hırsızın yakalandığını duyması üzerine aşağıya indiğinde yakalanan şahsın çocuk polikliniği koridorunda daha önceden karşılaştığı sanık olduğunu gördüğünü,
Tanık ....Yanık; hastanenin giriş katında herhangi bir işlem yapmadan dolaşan sanığın hareketlerinden şüphelenerek durumu güvenlik görevlisi tanık .... ...."a bildirip eşkâl bilgilerini verdiği sanığın asansörle yukarı katlara çıktığını söylediğini, bir süre sonra hastaneden çıkarken yeniden gördüğü sanığı tanık ...."e gösterdiğini, tanık .... tarafından çağrılan sanığın ise kaçmaya başladığını,
Tanık .... ....; hastanenin danışma bölümünde görevli tanık ....Yanık"ın kendisini arayarak bir şahsın hastane içinde herhangi bir işlem yaptırmadan dolaştığını, hareketlerinden şüphelendiği bu şahsın asansörle üst katlara çıktığını söyleyip eşkâl bilgilerini vermesi üzerine katları kontrol ettiğini, eşkâle uyan birini göremeyince yeniden giriş katına indiğinde tarife uygun şahsı asansörden çıkarken gördüğünü, tanık Meryem"in de bu kişiyi kendisine göstermesi üzerine sanığa "bir dakika bakar mısın” dediğini, sanığın ise hızlıca hastane dışına çıkarak koşmaya başladığını, kendisinin de arkasından koşarak sanığı yakaladığını,
Beyan etmişler,
Sanık; suçlamayı kabul ettiğini, hastanenin arka tarafından kaçtığı sırada güvenlik görevlilerinin peşinden gelerek kendisini yakaladığını savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinin birinci fıkrasında; "Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icrâya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur" şeklinde tanımlanan teşebbüsün varlığından söz edilebilmesi için;
1- Kasıtlı bir suçu işleme kararı olmalı,
2- Elverişli hareketlerle suçun doğrudan doğruya icrâsına başlanmalı,
3-Failin elinde olmayan nedenlerle suç tamamlanamamalı ya da sonuç gerçekleşmemelidir.
Suça teşebbüste fail suçu tamamlamak amacıyla hareket etmesine karşın, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememekte, bu durumda kişiye tamamlanmış suça oranla daha az bir ceza verilmektedir.
765 sayılı TCK’nun aksine, 5237 sayılı TCK’nun teşebbüsü düzenleyen 35. maddesinde, teşebbüs halinde cezanın belirlenmesi ile ilgili olarak "eksik teşebbüs-tam teşebbüs" ayırımına yer verilmemiş, adil ve eşit bir cezalandırma bakımından teşebbüs hareketinin meydana getirdiği zarar veya tehlikenin ağırlığının esas alınması öngörülmüştür.
Buna göre, suça teşebbüs durumunda hâkim, önce cezanın belirlenmesindeki ölçülere göre temel cezayı belirleyecek, daha sonra bu konuya ilişkin hükümdeki sırayı takip ederek teşebbüs hükmünü uygulayacaktır. Bu hüküm uygulanırken de somut olayda ortaya çıkan zarar veya tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak teşebbüse ilişkin hükümde belirtilen sınırlar arasında bir ceza tayin edilecektir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için genel olarak hırsızlık suçu ile bu suçun ne zaman tamamlandığı hususlarının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
765 sayılı TCK’nun 491/ilk maddesinde; "Diğerinin taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden alma" şeklinde tanımlanan hırsızlık suçunun temel hali, 5237 sayılı TCK’nun 141/1. maddesinde ise; "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma" olarak tanımlanmış, aynı Kanununun 142. maddesinde de suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri sayılmıştır.
TCK"nun 141/1. maddesinin gerekçesinde de; "Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır" açıklamalarına yer verilmiştir.
Her iki kanunda da benzer şekilde tanımlanan hırsızlık suçu; başkasına ait taşınabilir bir malı sahibinin (zilyedinin) rızası olmaksızın faydalanmak kastı ile bulunduğu yerden almaktır.
Uygulama ve öğretideki yerleşmiş kabule göre hırsızlık suçu, failin, mağdurun suça konu eşya üzerindeki hakimiyetine son vererek, kendi hakimiyetini kurmasıyla başka bir ifadeyle suça konu eşya üzerinde tasarruf edebilme imkanına sahip olmasıyla tamamlanır. Buna karşın, failin icrâ hareketlerine başlayıp da eşyayı kendi tasarruf alanına geçirmesine kadar geçen aşamada ise eylem teşebbüs aşamasında kalmış sayılacaktır.
Failin suça konu eşyayı almadan ya da almaya çalışırken suç üstü yakalanması, eşyanın alındığını gören mağdurun faili hemen ya da kovalamaca sonucu yakalaması, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı hallere örnek gösterilebilir.
Failin, suça konu eşyayı bulunduğu yerden aldığı andan itibaren, olayı fiilen engelleme imkânı olan kişiler tarafından kesintisiz takip sonucu eşyayı hakimiyeti altına alamadan yakalanması halinde de eylemin teşebbüs aşamasında kalması söz konusudur. Ancak, takip sırasında failin gözden kaybolup bir süre sonra tekrar görülerek yakalanması halinde ya da takip sonucu yakalanan failin suça konu eşyayı bir başkasına vermesi, bir yere saklaması veya yemesi nedeniyle suça konu eşyanın ele geçirilemediği durumlarda ise eylem tamamlanmış sayılacak, teşebbüs hükümleri uygulanmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, çok katlı, çok bölümlü, içinde çok sayıda insanın çalıştığı ve bulunduğu Özel Megapark Hastanesinin altıncı katındaki çocuk polikliniği bölümünde bulunan odanın içerisine girip mağdura ait çantadan para çaldığı olayda; sanığın suçun icrâsına başlamadan önce şüphe üzerine güvenlik görevlisi tanık .... tarafından hastane içerisinde aranmasına karşın, kesintisiz bir takip olmadan ve işlemeyi kast ettiği suçun elverişli icra hareketlerini engelleyen bir durum ile karşılaşmaksızın hastanenin altıncı katında bulunan odaya girip mağdurun çantasından para aldıktan sonra hastanenin giriş katına kadar inmesi, bu şekilde mağdurun para üzerindeki hâkimiyetinin son bulması, sanığın suça konu para üzerinde tasarruf etme imkânını elde ettikten sonra hastaneden çıkmak üzereyken görevlilerce görülüp kovalamaca sonucu hastane dışında yakalanması karşısında, eyleminin tamamlanmış hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin bozma kararından, hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kaldığına ilişkin bozma nedeni ile "Kabule göre de" ibaresinin çıkarılmasına, dosyanın diğer bozma nedeni uyarınca işlem yapılmak üzere mahalline gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 07.04.2014 gün ve 12118-15034 sayılı bozma kararından "Sanığın Özel Megapark Hastanesinin 6. katındaki odada bulunan mağdura ait çantanın içerisinden 50 Lira ve 6 USD parayı alarak hastaneden çıkmak için giriş katına indiği, sanığın şüpheli hareketleri nedeniyle kendisini durdurmak isteyen hastane güvenlik görevlisi tanık ...."in uyarısına aldırmayarak kaçmaya başlaması ve tanık .... tarafından kovalanarak kesintisiz takip sonucu yakalanması nedeniyle suça konu eşyalar üzerinde tam bir hakimiyet kuramadığının anlaşılması karşısında, hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı hususu gözetilmeyerek yazılı şekilde karar verilmesi" şeklindeki bozma nedeni ile "Kabule göre de" ibaresinin ÇIKARILMASINA,
3- Dosyanın, diğer bozma nedeni uyarınca işlem yapılması için mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.