10. Hukuk Dairesi 2017/532 E. , 2017/1420 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmda belirtilen nedenlerle davanın kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.
Hükmün, fer"i müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Uyuşmazlığın çözümünde davanın yasal dayanağını (mülga) 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi oluşturur. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı, diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş
tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Eldeki davada, kurumu bildirilmeyen hizmet sürelerinin tespitini isteyen davacının hizmet döküm cetveli ve sigorta sicil dosyası incelendiğinde ise ilk işe girişinin davalı ... kulübünden 20.07.1977 tarihinde olduğu görülmektedir. Bu sebeple belirtilen tarih öncesi davalı ... kulübünden verilen işe giriş bildirgesi veya hizmet bildiriminin bulunmadığı gibi, davacının talebe konu işveren nezdinde, kurumca bir çalışmasının da tespit edilmediği anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle mahkemece, davanın açılış tarihi de gözetilerek 20.07.1977 tarihi öncesi dönemde, belirtilen kayıtların bulunmaması halinde, hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu aykırılığın düzeltilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanmakta olan mülga 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu"nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Hüküm fıkrasının 1. fıkrasının silinerek yerine “Davanın kısmen kabulü ile davacının 20/07/1977-30/06/1979 tarihleri arasında davalı işverene ait 1290 sicil numaralı işyerinde hizmet akdi ile sürekli ve kesintisiz olarak 5510 sayılı kanunun 4/1-a maddesi kapsamında çalıştığının tespitine, 20/07/1977 öncesi talebin hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle reddine"" sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23.02.2017 günü üye ..."ın muhalefetine karşı, Başkan ..., üyeler ..., ... ve ..."ın oyları ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmaların tespitine ilişkin dava şartları, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde belirtilmiştir. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte belirtilen belgelerin işveren tarafından kuruma verilmemiş olması ya da çalışmaların Kurum tarafından saptanmaması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması şeklinde ifade edilmiştir. Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı noktasından kaynaklanmaktadır.
Bildirimsiz kalan sigortalı çalışmaların tespiti davalarının, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde açılabileceği öngörülmüştür. Bu sürenin hak düşürücü bir süre olduğu Yargıtay"ın yerleşmiş, oturmuş görüşlerindendir.
Hak düşürücü süre hak sahibinin hakkın korunması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde belirlenen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süre olarak tarif edilmektedir. Hak düşürücü süreyi kaybettirici zamanaşımından ayıran en önemli özelliği; hak düşürücü sürenin mahkemece kendiliğinden gözetileceği ve hak düşürücü sürenin kesilmesi ve durmasının söz konusu olmamasıdır. Çoğunluğun kabul ettiği şekilde prim kesintisi yapılmasının hak düşürücü süreyi kestiği önceki dönemin ise hak düşürücü süreye uğradığının kabulü hak düşürücü sürenin tanımına ve özelliklerine uymaz
506 sayılı Kanunun 79/1 maddesinde açıkça, işveren tarafından sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiğinin yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği"nde, işveren tarafından Kuruma verilmesi gereken belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vs. olarak belirtilmiştir. Bu belgelerden herhangi birinin Kuruma verilmesi veya Kurum tarafından fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir..
Kesintili çalışma halinde de, yukarıda açıklanan hususlar her bir çalışma dönemi açısından geçerli olacaktır.
Yönetmelikte belirtilen işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vs. belgelerin Kuruma verilmesi halinde bu tarihten öncesinde başlayan çalışma sonrasında da kesintisiz olarak devam etmiş ise; başka bir anlatımla blok bir çalışma dönemi varsa bu dönem içerisinde yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi halinde hak düşürücü süreden söz edilmeyecektir. Zira bu belgeler verilmekle sigortalının çalışmasından Kurum haberdar olduğundan, artık gerekli denetimleri yapmak sigortalının sigortalı hizmetlerinin eksiksiz bildirilmesini sağlamak Kurum sorumluluğundadır. Denetim görevini yapmayan Kurum"un kendi kusurundan yaralaması düşünülemez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 26.02.2003 gün ve 2003/21-44- 98, 23.04.2004/21-369 - 371 27.02.2008 gün ve 2008/21-163-207, 14.11.2012 gün ve 2012/21-735-795 Esas ve Karar sayılı ilamlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Somut olayda da, bu ilkeler kapsamında işe giriş bildirgesinden önceki dönem yönünden, hak düşürücü sürenin geçmediği açıktır. Mahkemece verilen karar yerinde olduğundan, kararın onanması gerektiği kanaatinde olduğumdan, Sayın çoğunluğun kararına bu nedenle katılmıyorum.